Yeni Koronavirüs beyni etkiliyor mu?

Yeni koronavirüs salgını daha çok solunum yolu, yani akciğer belirtileri ile ön planda ancak zaman zaman beyni etkilediğine dair haberler de dolaşıyor. Prof. Dr. Bülent Cengiz koronavirüs ailesinin sinir sistemini tuttuğuna dair bulguların pandemi öncesinde olduğunu da hatırlattı.

Bilim ve Aydınlanma

Yeni koronavirüs salgını daha çok solunum yolu, yani akciğer belirtileri ile önplanda. Ama zaman zaman fısıltı gazetesi haberi biçiminde beyni etkilediğine dair haberler dolaşıyor. Tat ve koku duyusunu etkilediği biliniyor ama sara, yani epilepsi nöbeti yaptığı da söyleniyor. Bu iddiaları ve virüsün sinir sistemine olan etkisini Bilim ve Aydınlanma Akademisi üyesi Prof. Dr. Bülent Cengiz’e sorduk. Kendisi halen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

Covid-19 esas olarak bir solunum yolu enfeksiyonu ama çeşitli söylentiler dolaşıyor, mesela nöbete yol açtığı şeklinde. Beyni tutuyor mu bu yeni virüs?

Aslında pandemiden önce, Covid 19’a yol açan virüsün de üyesi olduğu koronavirüs ailesinin sinir sistemini tuttuğuna dair bulgular vardı. Örneğin bu virüs ailesinden bir başka koronavirüsün yol açtığı SARS yani Şiddetli Seyreden Akut Solunum Yolu Sendromu’nda gösterilmişti bu durum. SARS hastalarının beyin zarları arasında dolaşan sıvılarında (beyin omurilik sıvısı), hayatını kaybeden hastaların beyin dokularında bu tür koronavirüsün varlığı gösterilmişti. Daha gerilere gidersek doksanlı yılların sonlarına doğru Multiple Sklerozis (MS) hastalarının beyin omurilik sıvılarında koronavirüs varlığının saptanması ile koronavirüsün MS için, en azından tetikleyici bir neden olabileceği iddia edilmişti. Bu nedenle yeni koronavirüs beyni ve sinir sistemini tutabilir gibi görünüyor.

Sinir sistemine nasıl ulaşıyor?

Virüsün santral sinir sistemine ulaşması koku siniri (olfaktor sinir) boyunca burundan beyine yayılması ile oluyor ki bu bulaş biçimi de daha önce, yani 2000’lerde SARS virüsünde gösterilmişti. Virüs, bu siniri yani koku sinirini etkilediği için Covid-19 hastalarında koku ve tat anormalliklerine sık rastlanıyor. Virüs sinir sistemine yerleştikten sonra da değişik nörolojik klinik bulgular ortaya çıkabiliyor.

Ne gibi nöropsikiyatrik tablolara yol açıyor?

Yukarıda bahsettiğim gibi koronavirüslerin sinir sistemini tuttuğu, Covid-19 pandemisinden çok önceleri biliniyordu. Koronavirüslerin beyin (ensefalit) ya da beyin zarı (menenjit) iltihabına, ani gelişen güç kaybına (akut flask paralizi) yol açtığına dair yayınlar mevcuttu. Dolayısıyla bu virüs grubunun sinir sistemine olan ilgisi genel özelliklerinden birisidir. Hastalar nörolojik tutulum ve deliryum gibi psikiyatrik tablolarla başvurabilir.

Peki, hasta sayısı iki milyonu aşmış durumda ve daha fazla sayıda insan da hastalığı muhtemelen tespit edilmeden geçirdi. Bu hastalardaki nörolojik tablolarla ilgili bilgi var mı?

Covid-19 ile ilişkili nörolojik tutulum bilgilerimiz gün geçtikçe artıyor, çeşitleniyor. Bu bilgilere başta Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere, Avrupa, ABD ve İran’da yapılan klinik çalışmalar sayesinde sahibiz.

Virüsün sinir sistemine verdiği hasar iki mekanizma ile gerçekleşiyor gibi: doğrudan veya dolaylı yolla. Dolaylı yol, virüsün diğer sistemler, özellikler kalp, solunum ve dolaşım sisteminde yarattığı harabiyet sonucunda gelişen nörolojik tablolar. Virüsün doğrudan etkisi de iki değişik mekanizma ile gerçekleşebilir görünüyor: ya virüs sinir sistemine yerleştiği bölgede hasar oluşturur ya da vücut virüsle savaşırken hedef şaşırır, kendi hücrelerini yabancı hücre kabul ederek kendi hücrelerine karşı antikor oluşturabilir ki buna otoimmun mekanizma diyoruz. Bağışıklık sisteminde bir tür yanlış yanıt oluyor yani.

İkinci mekanizma genellikle daha geç dönemde (hastalık bulguları geçtikten sonra) devreye girer. Bildirilen sık nörolojik tutulum bulguları ise baş ağrısı, ani gelişen bilinç bulanıklığı (konfüzyon), dengesizlik, inme ve epileptik nöbettir. Şu an ise karşımızda daha çok deliryum dediğimiz dolaylı etkiler söz konusu. Onları görüyoruz. Daha sonra ne olacak, henüz bilemiyoruz.

Covid-19 sizin günlük pratiğinizde nasıl değişikliklere yol açtı? Sürece ilişkin görüşleriniz neler?

Covid-19 sürecinde çoğu bölüm gibi biz de acil ağırlıklı çalışmaya başladık, yataklı hasta sayımız azaldı. Ağırlıklı olarak inme ve epilepsi (sara) hastalarını yatırıyoruz. Zaten durumu bu hastalar gibi ağır olmayan hastalar hastaneye gelmek de istemiyor.

Sürecin geneline bakıldığında, kanımca bilimsel pencereden iki olgu çok dikkat çekici. Birincisi daha önce SARS ve MERS gibi toplumlarda ağır hasar bırakan, yaygın hastalık yapan bir virüs ailesinde yıllardan beri aşı konusunda bir adım yol alın(a)mamış olması. Bu çok ilginç.

Diğeri de bilimsel camiada burnundan kıl aldırmayan ABD, İngiltere gibi ülkelerin salgın karşısında sergiledikleri içler acısı performans. İkisi de toplumdan kopuk, sermayenin yörüngesine girmiş “otistik” bir bilimin, tıbbın geldiği ibret verici tabloyu sergiliyor.