Toprak Kirliliği: Oysa kapitalistlerin hiç suçu yok!

Toprak kirliliği, çevre ve insan sağlığı sorunu mikro olmaktan öte makro bir sorundur. Yani bir sistem sorudur.

Görüş: Burhan Özalp [Toplum Sağlığını Geliştirme ve Koruma]

Bu aralar FAO'nın (Food and Agriculture Organization of the United Nations - Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) web sayfasına girerseniz, sizi hemen yukarıdaki ekran görüntüsü karşılıyor. İlk dikkati de çeken, reklam sloganı gibi olan “Be the solution to soil pollution – Toprak kirliliğine çözüm ol” başlık oluyor. Hele hele alt başlıktaki “Find out why healthy soils are vital for Zero Hunger – Sıfır Açlık için sağlıklı toprakların neden hayati olduğunu anlayın” olan yazıyı görünce insanda bir okuma isteği oluşuyor. Sonuçta sıfır açlık ile toprak kirliliği arasında nasıl bir ilişki olabilir diye merak ediyorsunuz.

Okumaya başlıyorsunuz, temiz toprağın gıda güvencesi ve güvenliliği, sürdürülebilir bir gelecek, gıda üretiminin devamı, suyun süzülmesi, sel baskınları ve kuraklık gibi birçok başlıkta ne kadar önemli olduğunun dile getirildiğini görüyorsunuz. Kısacası temiz toprak, yediğimiz yemek, içtiğimiz su, aldığımız nefes ve diğer canlılar için hayati önemde.  Bu kadar önemli olan toprağın sonsuz olmadığı, sınırlı miktarda olan bir kaynak olduğu ifade ediliyor. Bu sınırlı kaynağın üretilmesi için çok uzun yıllar gerekiyor: 1 cm toprak tabakası için 1.000 yıl… Gerçekten de temiz toprak bu denli önemli, hiçbirine itiraz edemezsiniz.

Sonrasında asıl dikkat çekilmek istenen durum olan toprak kirliliğine geliniyor. Toprak kirliliğinin biyoçeşitliliğin azalması, topraktaki organik maddenin azalması, toprağın su süzme kapasitesinin azalması gibi birçok başlıkta zararları anlatılıyor. Örneğin topraktaki organik madde miktarını azaltan sürdürülebilir olmayan tarım uygulamalarının, yani kimyasal ilaç ve gübre ile yapılan tarımsal üretimin nasıl zehirli maddelerin gıda zincirine geçmesine zemin hazırladığı anlatılıyor. Bu zehirlerin gıda zincirine geçmesinin birçok hastalığa ve kansere neden olduğu belirtiliyor.  

Temiz toprağın faydaları ve kirli toprağın zararları anlatıldıktan sonra dünya nüfusunun 2050 ile birlikte 9 milyarı aşacağının tahmin edildiği aktarılıyor. Bu nedenle yapılması gerekenler belirtiliyor. Asıl olay da burada başlıyor. Kurulan cümleler, seçilen kelimeler günümüzdeki çevre kirliliğine ve doğa talanına neden olan, tarımsal üretim biçimini şekillendiren, insan davranışlarını belirleyen kapitalist üretim ilişkilerine, kapitalistlere dokunmuyor. İşi bireye, farkındalığa büküyor. Özellikle sondan bir önceki paragrafta “Soil protection and conservation starts with us – Toprağın korunması ve muhafazası bizimle başlar” dedikten sonra sürdürülebilir tekniklerle üretilmiş gıdaları tercih etmemiz, pile benzer zararlı materyalleri geri dönüşüme tabii tutmamız, evde kompost hazırlamamız gibi bireysel ölçekte yapılabilecek tavsiyelerde bulunuluyor. Bunları okuyanlar çevre, toprak kirliliğinin doğrudan kendisi ile ilgili olduğunu düşünecek, kendilerini suçlayacak ve daha dikkatli olmaya çalışacak. Akıllara hiç toprağı ve suları atıkları ile kirleten kapitalistler gelmeyecek. Amaç bu, kapitalizme ve kapitalistlere dokunmadan sorun çözmeye çalışmak!

Peki FAO’nun bu yazısını kaleme alanlar asıl sorunun nereden kaynaklandığı bilmiyor olabilirler mi? Biliyorlar ancak kapitalizmin sınırları içerisinde ancak bu kadar çözüm üretebiliyorlar. Bununla birlikte, yazıda tarımdaki sürdürülebilir olmayan üretim tekniklerinin yani kimyasal ilaç ve gübre ile yapılan tarımsal üretimin zararlı sonuçlarından bahsediyor, fakat bu tarımsal üretim biçimini yönlendiren, devam etmesini isteyen Syngenta, Bayer gibi uluslararası tekellerden bahsetmiyor. Çizelge 1’de de görüldüğü gibi dünya tohum pazarının % 76'sı, bitki koruma ilaçları pazarının % 95’'i bu alanlarda söz sahibi 10 firma tarafından kontrol edildiği görülüyor. Çizelgede dikkat çeken nokta ise tohum üreten şirketlerin aynı zamanda tarım ilacı üretmesidir. Diğer ilgi çekici nokta ise Bayer’in insan sağlığı için ilaç üretmesidir. Ayrıca Bayer’in de Monsanto’yu satın aldığı göz önüne alındığında tarımsal üretim biçimin kapitalizm altında nereye gittiği düşündürtücüdür.

Toprak Kirliliği Meselesi Çevrecilere Bırakılamayacak Kadar Ciddi Bir Meseledir!

Toprak kirliliği, çevre ve insan sağlığı sorunu mikro olmaktan öte makro bir sorundur. Yani bir sistem sorudur. Daha açıkçası kar hırsıyla her şeyi mahveden kapitalistlerin, kapitalizmin sorunudur. Dolayısıyla toprak, çevre kirliliği meselesi çevrecilere bırakılamayacak kadar ciddi bir meseledir. Burada toprak, çevre kirliliğinde eleştirilmesi gereken insan davranışları değil, insan davranışlarını şekillendiren, mecburi yönler veren kapitalizmdir. FAO’nun bu yazısında da gizlenen budur: Toprak kirliliğinin nedeni, suçlusu kapitalistlerdir, kapitalizmdir.

FAO’nun bu yazısı “Be the solution to soil pollution! – Toprak kirliliğine çözüm ol!” ile bitiyor. Biz de buna bir ek yapalım: “Be the solution to soil pollution, demolish capitalism, set up socialism! – Toprak kirliliğine çözüm ol, kapitalizmi yık, sosyalizmi kur!