Sunuş: İkinci sayının heyecanı ve Marx’ın 200. Yaşı

Yayın Kurulu

Madde, Diyalektik ve Toplum’un ikinci sayısı ile karşınızdayız. Şunu hemen söyleyelim ki derginin ilk sayısının geniş ilgi görmesi ve oldukça beğenilmesi bizi hem çok sevindirdi hem de bizlere cesaret verdi. MDT’nin ilk sayısı elektronik ortamda yüksek bir ziyaretçi/okuyucu kitlesini kendisine çekti. Bilim ve aydınlanma dostu, mücadelecisi birçok dostumuzdan heyecan verici destek mesajları aldık. Sağolsunlar.

Ama bir yandan da Bilim ve Aydınlanma Akademisi olarak dünyada ve Türkiye’de içinden geçtiğimiz gericilik döneminde bilimsel dünya görüşüne dayalı hakemli dergi çıkarmanın ve bunu sürdürmenin zorluklarının farkındayız. İkinci sayıyı hazırlarken bu zorluklar kadar belirli bir niteliği sürdürmek gerekliliğinin baskısını da karşımıza aldık: İlk sayıda yakaladığımızı düşündüğümüz, dostlarımızın geri bildirimleri ile de hissettiğimiz nitelik yeni sayıda geliştirilerek sürdürülebilecek mi? Ya da akademimiz, MDT Türkiye’nin ilerici birikimini çekebilecek ve kendi kadrolarını yetiştirebilecek mi?

Elbette bu tür soruların yanıtını sürecin içinde bulacağız.

Şimdi MDT’nin ilk cildinin ikinci sayısını takipçilerimize sunmanın heyecanı içindeyiz.

Keyifli, aydınlatıcı ve mücadele isteği veren bir okuma diliyoruz.

*

Karl Marx 5 Mayıs 1818’de, günümüzden 200 yıl önce doğmuştu. Bu sayımızın dosya konusunu Marx’ın bilime, bilimler üzerine olan etkisine ayırdık. Evet, Marx 200 yaşında ve düşünceleri halen genç. Dünyanın gelişimine ve sınıf mücadelelerine büyük bir katkı yapan ve halen ilham kaynağı olmayı sürdüren bir düşünce ve eylem birlikteliği Marx’ın eserleri. Komünist Parti Manifesto’sundan Kapital’e uzanan geniş bir eserler toplamı hep aynı bilime, bilimsel düşünceye işaret etti: İnsanlığın gelişimini sıçratacak sosyalist bir devrime. İşte dosyamızda, Marx’ın bu arayışının içinde daha az gündeme gelen eserlerini ve konuları işlemeye çalıştık.

Dosyamızın ilk yazısında Erhan Nalçacı Marx’ın bilime katkılarını ana başlıklar olarak ele aldı. Hasan Karabıyık ise Marx’ın Epiküros fiziği üzerine hazırladığı doktora tezini inceledi ve diyalektik materyalizmin doğum sancılarının izlerini Marx’ın tezinde aradı. Yine bu sayı için hazırladığımız Marx’ın matematik notları ise ne yazık ki yetişmedi; bir sonraki sayımızda sunmayı umuyoruz.

Dosyada ayrıca Marksizm’in farklı bilim alanlarına olan etkilerini inceleyen makalelere de yer verdik. İrlandalı sosyalist fizikçi John Desmond Bernal’ın kısa yaşam öyküsü ve bilimsel süreç üzerine görüşlerini Kıvılcım Başak Vural derledi. Marx ve İnsanın doğası üzerine yapılan tartışmaları ise bir başlangıç olarak Endam Köybaşı ele aldı. Ayrıca Levis ve Lewontin’in biyolojide savundukları diyalektik yöntem Zelal Özgür Durmuş ve Gökhan Akbay’ın iki makalesi ile tartışmaya açıldı. Tabi ki Marksizm’in biyolojideki etkisi bu isimlerle sınırlı değil: özellikle Sovyetler Birliği üzerine yaptığımız bilim tarihi çalışmalarında bu konuya yeniden ve yeniden eğilme şansı bulacağız.

Dosya dışı makalelerimizde ise bu sayıda Özge Şahin, Gizem Batı Ayaz ve Umur Ayaz tarafından hazırlanan ayrıntılı bir yazı yer alıyor: bitkilerde epigenetik. Makalenin özellikle geçen sayıda başlattığımız ve Lısenko etrafında koparılan fırtınanın ne anlama geldiğine dair çabamıza önemli bir ek yaptığını düşünüyoruz. Hem gen-çevre etkileşimini, hem epigentik mekanizmaları hem de Lısenko ile ilgili tartışmaları önümüzdeki sayılarda takip etmeyi sürdüreceğiz.

Görüşler kısmında yer alan Kişiselleştirilmiş Tıp yazısı Ekin Sönmez tarafından kaleme alındı ve kapitalizmin sağlığa güncel müdahale kanallarından birini irdeliyor. Anıl Çınar ise, gelecek, teknoloji ve insanlık konusunda büyük bir umut olarak sunulan ve oldukça tartışılan Elon Musk vakasını ele alıyor. Kısa bir süre önce kaybettiğimiz ve toplumcu görüşleri ile kendi alanında çok önemli mücadele vermiş olan İngiliz biyolog John Edward Sultson hakkında bir anma yazısı ise Ozan Karataş tarafından hazırlandı. Sultson, hücre bölünmesinin genetik kontrolü ile ilgili yaptığı çalışmaları için 2002 yılında Nobel Tıp Ödülü’ne layık görülmüştü ve insan genomu üzerinde oluşturulan sermaye tekelleşmesine karşı mücadele vermişti. Kendisini saygıyla anıyoruz.

Mart ayında bir başka önemli bilim insanını daha kaybettik: İngiliz fizikçi Stephen Hawking.  Bu sayıda Hawking ile ilgili yazılara da yer verebilirdik, ancak acele etmek istemedik ve değerlendirmelerimizi önümüzdeki sayıda Hawking üzerine hazırlayacağımız bir dosyaya ayırmayı tercih ettik.

Bu sayının söyleşisinde ise Ergi Deniz Özsoy yer alıyor. Türkiye’nin yetiştirdiği en değerli biyologlardan birisi olan ve içinde olduğumuz gericilik döneminde aydınlanma mücadelesine verdiği destekle öne çıkan Özsoy ile söyleşiyi Zelal Özgür Durmuş gerçekleştirdi. MDT’de yer verdiğimiz söyleşilerin uluslararası erişimi olmasını hedefliyoruz. Bu kapsamda söyleşinin tamamı Nezih Bamyacı tarafından İngilizceye çevrildi.

Kitap tanıtımı sayfalarımız ise Madde Diyalektik ve Toplum’un tekrar ve tekrar ele alacağı bir konuya başlangıç olarak kabul edilebilir. Ruhan Alpaydın, Lev Vigostki’nin derlenmiş görüşlerinde oluşan Toplum İçindeki Zihin: Yüksek Zihinsel İşlevlerin Gelişimi kitabını tanıtıyor.

Önümüzdeki sayıda Hawking dosyasının yanı sıra bir dosya daha hazırlıyoruz: Bilimde İdealist Sapmalar. Her iki dosya için okurlarımızdan makale, görüş ve mektup beklediğimizi belirtmeliyiz. Her iki dosya için yazı son gönderim tarihi ise 1 Haziran 2018’dir. Yazılar için akademinin web sayfasında yer alan yazarlara bilgi ve yazım kurallarına bakılabilir.

Tür okurlardan yazılarla ilgili geri bildirimlerini ve katkılarını bekliyoruz. Ayrıca bu sayımızı çeşitli afişler ve sosyal medya duyuruları ile üniversitelerde duyuracağız. Dostlarımızın, okurlarımızın Madde, Diyalektik ve Toplum’un tanıtılması çabasına yapacakları her katkı çok değerli. Bunu biliyor ve teşekkür ediyoruz.

Dostlukla.