SÖYLEŞİ | Bir psikiyatrist gözüyle Moskova ve sovyet psikiyatrisi

Bilim ve Aydınlanma Akademisi'nin bu ay yaptığı Moskova Arşiv ve Kütüphaneler gezisine katılan psikiyatrist Cem Taylan Erden'le geziyi ve sovyet psikiyatrisini konuştuk.

soL - Tolga Binbay
27.09.2019
soL Portal

Bilim ve Aydınlanma Akademisi Eylül ayı başında Sovyet arşiv ve kütüphanelerini tanımak ve araştırma çalışmalarında değerlendirebilmek amacıyla bir Moskova gezisi gerçekleştirdi. 15 kişilik bir heyetle yapılan geziye farklı çalışma alanlarından araştırmacılar ve akademisyenler katılırken, katılanlar arasında bir grup psikiyatrist ve psikolog da vardı.

soL yazarı psikiyatrist Tolga Binbay, geziye katılan psikiyatrist Cem Taylan Erden ile gezi hakkında söyleşti.

Öncelikle Moskova Arşiv ve Kütüphane Gezisi nasıl geçti? Onu sorarak başlayayım.

Bu gezi bir çok açıdan “ilk”ti ve kendi adıma diyebilirim ki ilk olmanın bütün heyecanını, sevincini, şaşkınlığını, acemiliğini de yaşadım. Bir yanıyla büyüleyiciydi, çünkü tarih şimdilerde farklı aksa da Moskova sosyalizmin başkenti. Bu halen çok belli. Muhteşem binaları ve gelişmiş ulaşım sistemi ile içinde rahatlıkla gezinebildiğiniz bir şehir. Ben kendimi evimde gibi hissettim. Birkaç gün içerisinde rehberimiz olmadan rahatlıkla dolaşabilir ve çeşitli kurumlarla iletişim kurabilir hale geldik. Bu rahatlık hem sosyalizme ve sosyalizmin mirasına sahip çıkmamızla hem de şehrin kucaklayıcılığı ile ilgili olmalı.

Öte yandan kısa sürede kütüphane ve arşiv ziyaretleriyle, bilim insanlarıyla yaptığımız görüşmelerle heyecan duydum. Biliyorsunuz Sovyet tarihi tam bir sınıflar mücadelesi alanı.

'YAS DÖNEMİNİ YENİ YENİ ARKAMIZDA BIRAKIYORUZ'

Bir yandan akademi içinde hâlihazırda bir Sovyetoloji var. Hatta emperyalist merkezlerde Sovyet tarihini araştırma enstitüleri var. Hepsi karşıdevrimci! Sosyalistler biraz geç mi kaldı? Böylesi bir çalışma neden on yıllar sonra yapılıyor?

Sanırım Sovyetler Birliği’nin çözülmesinin yasını yeni yeni arkamızda bırakıyoruz. Dünyanın şimdiki hali ise yeniden sosyalizme yaklaştığımızı hissettiriyor, böyle olanaklar sunuyor. Sosyalizmin Rusya’daki çözülüşüne dair inkâr, öfke gibi bastırdığımız duygularımızı akılcı bir şekilde yeniden ele alıp çözümleyebildiğimiz bir dönem bu. Bir açıdan şimdilerde “rahatlıyor” olmamız rastlantı değil.

Örneğin benim özellikle üzerine çalıştığım alanda yani psikiyatrinin politik amaçlarla kötüye kullanıldığı tezine ben şimdiye kadar kesin bir reddediş ve savunma ile yaklaşıyordum. Şimdi bu tezi ortada sistematik bir uygulama olmasa bile bu türden örnekler yaşandıysa da buna neden olan sosyal dinamikleri araştırıp çözümleyebilmeliyiz perspektifi ile ele alıyorum. Bu benim için ilkel savunmacı bir tutumu aşabildiğim ve konuyu daha derinlikli ele almamı sağlayacak daha iyi bir kavrayış sunuyor.

Yas bitiyor, yeni olanaklar beliriyor ve biz de Sovyet tarihine daha farklı, daha kolay bakabilmeye başlıyoruz. Sanırım ana sebep bu.

Geziniz neleri içerdi?

Hemen her güne araştırma konularımız ile ilgili belgelere ulaşabileceğimiz merkezlere gitmek, buradaki işleyişi öğrenmek, daha önceki araştırmalarımızda saptadığımız belgelere ulaşmaya çalışmak ile başlıyorduk. Bazen hep birlikte bazen gruplar halinde kurumlarda çalışmalarımızı sürdürüp her akşam düzenli olarak toplantılar yaptık. Toplantılarda verilerimizi paylaşıyor ve ertesi günün çalışma programını çıkarıyorduk. Bu arada sosyalizmi hissedebileceğimiz müzeler ve mekânlara da gittik. Zaten şehrin her yerinde sosyalizmi hissetmek mümkün. Özellikle turistlerin çok ilgisini çekmeyen, daha kenarda köşede kalmış ayrıntılarda karşınıza sosyalizm çıkıveriyordu.

Günde ortalama 10 kilometre yürüdüğümüzü söylemeden geçemeyeceğim. Çoğunlukla ilk kez Moskova’da bulunuyor olmanın heyecanı ile şehri tanıma isteğimizi bütün yorgunluğuna rağmen ihmal etmedik. Parklarda, meydanlarda dolaştık, kentin merkezi bütün sahaflarını didikledik, Nazım’ın mezarını ziyaret ettik. Hatta daha küçük bir grup ile bitpazarına bile gittik.

Geziye bir grup psikolog ve psikiyatristle birlikte katıldınız. Sovyetler Birliği dönemindeki psikoloji ya da psikiyatri uygulamaları ile ilgili görüşme yapma ya da kurum ziyaret etme olanağınız oldu mu?

Evet, ne mutlu ki böyle bir fırsat yakalayabildik. Çünkü Rusya’da resmi işler, kurallar ve izinler çerçevesinde yürüyor. Bizim öncesinde Rusya Devlet Arşivi ve Lenin Kütüphanesi’nde çalışma yapmak üzere hazırladığımız referans mektuplarımız vardı ama alanımıza ilişkin kurumlarda, örneğin bir akıl hastanesinde ya da bir enstitüde çalışmalar yapmak üzere izin başvurusu yapmamıştık. Bu durum bizim gezi sırasında ziyaret etmeye çalıştığımız bazı kurumlardan eli boş dönmemize neden oldu. Örneğin Moskova Psikiyatri Enstitüsü’ndeki görevliler prosedürel başvuruları yapmadan kurumda incelemeler ve görüşmeler yapmamıza izin vermediler. Ama orada çalışma yapmak için neler gerektiğini öğrenmiş olduk.

Bu tür durumları şans eseri aşabildiğimiz örnekler de yaşadık. Örneğin Alekseeva Psikiyatri Hastanesi’nde. Moskova’da yer alan bu hastane 1894 gibi inşa edilmiş, yani devrimden önce. Ama devrimle birlikte “toplum ruh sağlığı” hizmetlerinin merkezi haline gelmiş. 1996’da ise hastane içinde Rus ve Sovyet psikiyatrisinin 100 yılına evsahipliği yapan bir müze de açılmış.

İşte bu tarihi mekânı ziyaret etmek istedik ama tabii ki izinle gitmek gerekiyormuş. İçeriye girebilmek için hastane bahçesinde izin dilekçesi yazmaya çalışırken, başhekim olduğunu tahmin ederek derdimizi anlatmak için konuşmaya başladığımız bir meslektaşımız bizi güzel duygularla kabul etti. Rusya’da psikiyatri polikliniklerinin tarihçesi ile ilgili bir kitabını da hediye etti. Ve hastane uzmanlarından bir kadın meslektaşımız ile bir saat kadar süren bir görüşme yapmamızı sağladı. Sonrasında psikiyatri tarihi müzesini gezme şansımız da oldu.

Bunların dışında Psikoloji Tarihi Müzesi, Makarenko Müzesi ve Vigotski Müzesi’ne gitmeyi planladık ama ne yazık ki bu kurumlar kapanmış. Öte yandan mesela Solijenitsin Müzesi halen oldukça aktif. Sosyalizm geride kalmasına rağmen. Bu müzenin içerisindeki arşiv ve kütüphane karşı-devrimin kalesi olarak oldukça canlı ve aktif.

Sovyetlerde psikiyatrinin “muhaliflere karşı politik bir araç" olarak kullanıldığı çok tartışılan bir konu. Bu konuyla ilgili bir bilgilenme şansınız oldu mu?

Aslında bu gezinin temel amacı şimdiye kadar hep batılı kaynaklardan öğrenmeye çalıştığımız Sovyetler Birliği tarihi ile ilgili olarak ilk elden Sovyet kaynaklarına ulaşmaya çalışmaktı. Biz bu gezi ile Sovyet kaynaklarına ulaşma yöntemi konusunda deneyim sahibi olduk. Elbette bu arada ulaştığımız belgeler oldu ama bu belgelerin tamamı Rusça ve bizim çeviri programları ile bu engeli aşmamız için zamana ihtiyacımız var. Bunu yapacağız. Ayrıca doğrudan iletişim kurma kanallarımız da ortaya çıkmış oldu.

PSİKİYATRİNİN KÖTÜYE KULLANILDIĞI İDDİALARINI SOVYETLER HAFİFE ALDI VE GÖRMEZDEN GELDİ

Ama incelediğim belgelerden ve kurum ziyaretlerinden çıkardığım şu iki sonucu paylaşabilirim: Birincisi Sovyetler Birliği’nde psikiyatri/psikolojinin politik amaçlarla kötüye kullanıldığı tezi Sovyetler Birliği’nde “insan hakları hareketi” içerisinde şekillenmiş ve bu hareketin en önemli bileşeni. Bu nedenle emperyalist saldırı ve Sovyetlerdeki ideolojik boşluklarla birlikte ele alınmalı. Hatta bu konu daha geniş bir insan hakları hareketi tarihi okumasını da içerecek şekilde çalışılmalı diye düşünüyorum. Psikiyatrinin kötüye kullanımı ile ilgili olarak yazılmış ve bu tezi reddeden Rusça kaynaklara da ulaştık. Ama bu reddedişi “ulusalcı” bir tutumun ötesinde ele alan ve sosyalist mirasa da sahip çıkan kaynaklara ihtiyacımız var. Bu kişilere ulaşmayı amaçlıyoruz.

İkincisi Sovyet Psikiyatrisi’nin bu tezi küçümsediği, hafife aldığı ve görmezden geldiği olgusu. Belki de bu nedenle henüz Sovyet belgelerinde durumu makul biçimde açıklayan ve hatta sorunu emperyalizmin saldırısı şeklinde ele alan bir kaynağa ulaşamadık. Maalesef küçük bir grubun insan hakları hareketi içerisinde dillendirdiği bu tez zamanla bir çığ gibi büyüyerek Sovyet Psikiyatrisi’nin yalıtılması ve nihayetinde de Dünya Psikiyatri Birliği’nden ayrılmaları ile sonuçlanabilmiş. Öyle ki bu mesele 1980’lerin “Gulag Takımadaları” halini alarak sosyalizmin saygınlığını oldukça zedelemiş ve halen de zedelemeye devam ediyor.

Bu zedelenmeye dair yakın zamanda planladığınız çalışmalar var mı?

Elbette var. Bilim ve Aydınlanma Akademisi Sinirsel Mekanizmalar ve Beyin Bilim Alanı bu çalışmaların zaten halihazırda içinde. Önümüzdeki günlerde ise “reel sosyalizm ve psikiyatri” alanında çalışan, çalışmak isteyen meslektaşlarımız için bir çağrı yayınlayacağız, “Gelin beraber araştıralım” diye. Önümüzdeki yıl içerisinde de "Kızıl Psikiyatri"yi tartışmaya açacağımız bir sempozyum düzenlemeyi planlıyoruz. Sovyetler Birliği deneyimi bizim için yani sosyalizme gönül vermiş, bu mücadelenin içinde yer alan psikiyatristler, psikologlar için çok değerli. Bu deneyimi anlamak, anlatmak ve ileriye taşımak çabasından asla vazgeçmeyeceğiz.