Sosyalizm ve Yaşlı Sağlığı: Yaşlı bireylerde görülen kas iskelet problemleri önlenebilir mi?
Bilim ve Aydınlanma Akademisi
Toplum Sağlığını Geliştirme ve Koruma Bilim Alanı
Banu Karahan
GİRİŞ
2000 ile 2016 yılları arasında ortalama yaşam beklentisi dünya genelinde 5,5 yıl artarak 72’ye yükselmiştir (WHO, 2016). Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre 2015 yılı ile 2050 yılı arasında 60 yaş üzerindeki nüfus, diğer yaş gruplarına göre daha hızlı artarak tüm dünyada yaklaşık olarak 900 milyondan 2,1 milyara ulaşacaktır (WHO, 2018). Ancak yaşam süresindeki bu artış, kapitalizmdeki yaşam koşulları nedeniyle insanların kronik hastalıklarla beraber daha uzun yıllar yaşamasıyla sonuçlanmıştır. Yaşın ilerlemesi ile ortaya çıkan işitme, görme ve hareket kayıplarının yanında kalp hastalığı, inme, kronik solunum bozuklukları ve kanser gibi hastalıklar, yaşlı nüfusta engelliliğe ve ölümlere neden olmaktadır. Günümüzde, tüm yaşlıların yarısından fazlasının aynı anda birden fazla kronik hastalığın varlığını ifade eden multimorbiditeden etkilendiği bilinmektedir (WHO, 2015). Çin ve İspanya'da yapılan çalışmalar, 70 yaş ve üzerindeki Çinlilerin yarısından fazlasının ve 65 yaşın üstündeki İspanyol yetişkinlerin yarısı ila üçte ikisinin iki veya daha fazla kronik hastalığa sahip olduğu benzer sonuçlar vermiştir (Huang ve ark., 2009; Tretteteig ve ark., 2016). 2013’te yapılan bir araştırma, Avrupa’da multimorbiditeye sahip olan yaklaşık 50 milyon insan olduğu ve bu sayının nüfus yaşlandıkça artmasının beklendiğini ortaya koydu (Rijken ve ark., 2013). Türkiye’de 65 yaş üzeri bireylerin yaklaşık %90’ının en az bir, %35’inin iki, %23’ünün üç, %15’inin de dört veya daha fazla kronik hastalığı bulunduğu bildirilmiştir (Karakuş, 2018). Multimorbidite, yaşla beraber artar ve daha düşük sosyoekonomik düzeye sahip olanlarda daha yaygındır (WHO, 2015). İskoçya’da yapılan bir araştırma, nüfusun en yoksul %10'unda, en zengin %10'luk kesimdekilere göre erkeklerin yaşam beklentisinin 13 yıl, kadınların ise 9 yıl daha kısa olduğunu göstermiştir. Multimorbidite başlangıcının, nüfusun en zenginlerine kıyasla, en yoksul bölmesinde 10-15 yıl önce meydana geldiği ortaya koyulmuştur (Barnett ve ark., 2012).
Multimorbidite, çok yaygın olarak kas iskelet sistemi sorunlarını içerir ve bu sorunlar yaşlı bireylerde engelliliğin en sık nedenlerindendir (Briggs ve ark., 2018). İngiltere’de kronik bir hastalığı olan 45 yaş üstü bireylerin yaklaşık üçte birinin; 65 yaş üstü kişiler arasında, kalp, akciğer veya mental sağlık sorunu olanların yaklaşık yarısının kas iskelet sistemi rahatsızlığı olduğu bildirilmiştir. Ayrıca, kas iskelet sistemi problemi olan kişilerin en az bir başka kronik hastalığa sahip olma olasılığının daha yüksek olduğu gösterilmiştir (Duffield ve ark., 2017). Obezite, yetersiz beslenme ve yetersiz fiziksel aktivite, kronik hastalıklar ve kas iskelet sistemi problemlerinin ortak risk faktörleri arasında sayılmaktadır (Briggs ve ark., 2018).
KAS İSKELET SAĞLIĞI
Kas iskelet sağlığı, insanın fonksiyonelliği için önemlidir; hareketliliği, el becerisini, üretken çalışmayı ve yaşamın tüm yönlerine aktif olarak katılabilmeyi sağlar. Diğer kronik hastalıkların riskini azaltmak için çok önemli olan fiziksel aktiviteyi sürdürmek, kas iskelet sisteminin sağlıklı olmasını gerektirir (Briggs ve ark., 2016). Kas iskelet sistemi problemleri ağrı ve azalmış fiziksel fonksiyon ile karakterizedir, bu da yaşlı bireylerde genellikle zihinsel sağlığın önemli ölçüde azalmasına, diğer kronik hastalıkların gelişme riskinin ve ölüm oranının artmasına neden olur (Briggs ve ark., 2018). Ayrıca azalmış mobilite, kırılganlık, depresyon, düşme ve uyku sorunları kas iskelet problemleri ile ilişkili olarak ortaya çıkabilir (Blyth ve Noguchi, 2017). Diğer kronik hastalıklarla karşılaştırıldığında, bozulmuş kas iskelet sağlığı, daha fazla üretken yaşam süresinin kaybına yol açmaktadır (Briggs ve ark., 2018).
Kas iskelet sistemi problemlerinin içerisinde bel ağrısı, tüm dünyada engelliliğin önde gelen sebebi olarak gösterilmiştir. Boyun ağrısı, osteoartrit, romatoid artrit ve gut da engelliliğin önemli nedenleri arasında sayılmaktadır (Briggs ve ark., 2016). Tüm dünyada, kas iskelet sistemi problemi olan kişilerin sayısı 2010 ile 2017 yılları arasında %58 artarak 334,74 milyona ulaşmıştır. Bu yıllar arasında vaka sayılarındaki artış oranının en fazla dikkat çektiği ülkeler Çin (%42,78), Hindistan (%77,98) ve ABD (%42,61) olmuştur. Yine 2017 yılındaki verilere göre kas iskelet sistemi problemi erkeklere (153,97 milyon) göre kadınlarda (180,77 milyon) daha yaygındır (Jin ve ark., 2020). Kadınlarda ayrıca, birden çok bölgede ağrı, osteoartrit, şiddetli ağrı ve analjezik ilaç tüketme prevalansı daha yüksektir. Bu durumun, cinsiyetler arası biyolojik farkların yanında, kadınların daha fazla ailesel yük, ev içi çalışma ve mesleki çalışma yüküne maruz kalmasından kaynaklanıyor olduğu düşünülmektedir. Daha yoksul bölgelerde daha fazla olmak üzere vaka sayıları dünyanın tüm bölgelerinde 1990-2017 yılları arasında artış göstermiş, en büyük artışın Sahra Altı Afrika ülkelerinde olduğu ortaya çıkmıştır (Jin ve ark., 2020).
YAŞLI BİREYLERDE KAS İSKELET PROBLEMLERİNİN NEDENLERİ
Yaşlanmayla Kas İskelet Sisteminde Görülen Değişiklikler
Normal yaşlanma süreci, kemik ve kas kütlesinde bir azalma ve adipoz doku miktarında artışla karakterizedir. Kas ve kemik kütlesindeki düşüşle beraber, kas kuvveti azalır, kırılganlık ve kırık riski artar (Taaffe ve Marcus, 2000).
Erken yetişkinlikte en üst düzeye çıkan kas kütlesi, yaşla birlikte azalma eğilimi gösterir. Bunun sonucunda, kas kuvveti ve kas iskelet sistemi fonksiyonları da azalır. Yaşlı bireylerde kas zayıflığı, azalmış kas kütlesi ve fonksiyon kaybının varlığını içeren durum sarkopeni olarak adlandırılır. Yaşlılıkta, vücudun yağ oranı artar ve yağsız vücut kütlesi azalır. Kas içi yağ artışıyla birlikte kasın yoğunluğu ve enine kesit alanı azalır. Kas kütlesindeki azalmaya kas lifi sayısının ve boyutunun azalması eşlik eder. Kas atrofisinin dışında, merkezi sinir siteminde ortaya çıkan değişiklikler, periferik sinir disfonksiyonu, nöromusküler kavşaktaki yapısal ve fonksiyonel değişiklikler de kasın kuvvetini etkiler. Kas kuvveti kaybı, yaşlılarda hareket kısıtlılığına, yürüyüş hızının azalmasına, düşme riskine, hastaneye yatış ve mortalite oranının artmasına neden olur (Manini, 2011; Miljkovic ve ark., 2015).
Yaşlanmayla beraber kemik ve eklemlerde de değişiklikler görülür. Yaşın ilerlemesiyle, kemik kütlesi ve mineral içeriği azalır, kemik şekli ve geometrisinde değişiklikler ortaya çıkar, kırık riski artar ve iyileşme kapasitesi azalır. Bu değişiklikler, özellikle menopoz sonrası kadınlarda daha belirgin olarak ortaya çıkar. Yaşlı erkeklerin kadınlara göre kemik kütlesinin daha fazla olduğu ve her iki cinsiyette de vücut kompozisyonu ve kas kuvvetinin kemik yoğunluğunu etkilediği bilinmektedir. Kemiklerde ortaya çıkan bu değişikliklerle karakterize osteoporoz, engellilik ve mortalite riskini arttırır. Eklem kıkırdağı yaşla birlikte önemli oranda yapısal, hücresel ve mekanik değişikliklere uğrar ve kıkırdağın dejenerasyon riski artar. Eklem kıkırdağının aşınması ve eklem çevresindeki sıvının azalması eklemi daha sert ve kırılgan hale getirir (WHO, 2015).
Kollajen sentezinde ve kollajen ve elastinin yapısında yaşlanmayla ortaya çıkan değişiklikler, bağ dokusunun esnekliğinin azalmasına neden olur. Bunun sonucunda eklem hareketleri azalır, dejeneratif değişikliklerin ortaya çıkması kolaylaşır (Freemont ve Hoyland, 2007).
Kas iskelet sistemindeki değişikliklerle birlikte nöromusküler ve duyusal bozukluklar yaşlı bireylerde sıklıkla postürün bozulmasına yol açar. Yaşlanmayla genellikle, torasik omurgada artmış kifozla birlikte fleksiyon postürü ortaya çıkar. Bu postüral değişiklik günlük yaşam aktivitelerinin gerçekleştirilmesinde güçlüklere, fiziksel performansın azalmasına, dengenin ve yürüyüşün bozulmasına yol açar (Balzini ve ark., 2003).
Yaşlı popülasyonda yaygın olarak görülen diyabet ve obezite gibi metabolik sorunlar da kas iskelet sistemi bozuklukları için önemli risk faktörleridir. Kas atrofisi, yumuşak doku kontraktürleri, eklem dejenerasyonları ve osteoporoz diyabete bağlı olarak ortaya çıkabilen problemlerdendir (Smith ve ark., 2003). Obezite ise, vücut yapılarının aşırı yüke maruz kalmasının yarattığı mekanik sorunlar ve metabolik etkileri nedeniyle bel ağrısı, osteoartrit, romatoid artrit, gut ve fibromyalji gibi hastalıklara neden olabilir (Anandacoomarasamy ve ark., 2008).
Çalışma ve Yaşam Koşullarının Etkisi
Engels, İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu (1997) eserinde, o dönemde işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını ele almış, bu koşullar altında bu sınıfın “sağlıklı olamayacağı ve ileri yaşa ulaşamayacağını” belirtmiştir. Fabrika işçilerinin çok küçük yaşlardan itibaren, saatler boyu ayakta durarak basit tekdüze hareketlerle yaptığı işler nedeniyle sıklıkla ciddi eklem deformitelerine ve engelliliğe sahip olduğunu aktarmıştır.
Engels’in eserini kaleme aldığı dönemden (1844-45) bu yana, üretim süreçleri ve üretimin sektörel dağılımı gibi konularda önemli değişiklikler olmasına karşılık, emekçilerin büyük bir bölümü bugün yine çok uzun saatler boyu, genelde sabit bir vücut postürüyle ve tekrarlayıcı hareketler kullanarak çalışmaktadır. Uzun süre ayakta durarak veya uzun süre oturarak çalışmak, kas iskelet sistemi ağrıları ve bozukluklarının en önemli nedenlerinden biridir.
İleri yaşın ve kadın cinsiyetinin işe bağlı kas iskelet sistemi yaralanmaları için risk faktörü olduğu gösterilmiştir. Ayrıca, göçmen işçilerin meslek hastalığına yakalanma veya işyerinde yaralanma riskinin daha yüksek olduğu ortaya koyulmuştur (Crawford ve ark., 2020). Göçmen işçilerin dünyanın her yerinde genellikle daha sağlıksız ortamlarda ve daha ağır işlerde çalıştıkları ve sağlıksız koşullarda yaşadıkları düşünüldüğünde bu sonuç şaşırtıcı değildir
Çeşitli kas iskelet sistemi problemleri, işin fiziksel karakterine (çalışma postürü, tekrarlayıcı hareketler vb.), çalışma ortamının koşullarına (soğuk, nemli vb.) ve iş stresi gibi psikososyal faktörlere bağlı olarak emekçilerde yaygın bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Mesleki kas iskelet sistemi problemlerinin nedenleri genellikle işin fiziksel karakteri ve kullanılan ekipmanların özelliklerinde aranmaktadır. Bu faktörlerin etkisi mutlak olduğu halde, konunun önemli bir boyutunu da fiziksel iş yükünü ve doku yaralanması riskini arttıran uzun çalışma saatleri, fazla mesailer, dinlenme aralarının kaldırılması, iş yetiştirme baskısı, amirler ve iş arkadaşları ile kötü ilişkiler (baskı, rekabet vb.) ve işe yabancılaşma oluşturur (Ferreira Jr ve Saldiva, 2002).
Kas iskelet sistemi bozuklukları, çalışmaya bağlı olan ve olmayan faktörlerin hem etiyolojide hem de iyileşmede etkileşime girdiği çok faktörlü bozukluklardır. İşe bağlı ortaya çıkan kas iskelet bozuklukları, çalışmaya ilişkin engelliliğin en önemli nedenidir. 2013 yılında Avrupa Birliği ülkelerinde yapılan bir araştırma çalışan nüfusun %60,1’inin son bir yılda işe bağlı olarak ortaya çıkan kas iskelet sistemi şikayeti olduğunu göstermiştir (Graveling, 2018). ABD’de, üst ekstremitede işe bağlı ortaya çıkan kas iskelet sistemi bozuklukları oranının 2007’de 10 bin işçide 23,2 iken, 2015’te 32,6’ya yükseldiği ortaya koyulmuştur (Ma ve ark., 2018). Sekiz ila on yıl boyunca sürekli olarak ağır fiziksel çaba gerektiren, özellikle de ağır kaldırma ve taşımayı içeren işlerin, kas iskelet sistemi bozuklukları nedeniyle malulen emeklilik riskini arttırdığı bildirilmiştir. Ayrıca, ağır fiziksel çabaya sürekli maruz kalma, özellikle erkeklerde erken ölümle ilişkilendirilmiştir (Ervasti ve ark., 2019).
İşin fiziksel karakterinden kaynaklanan biyomekanik faktörler ile kas iskelet sistemi bozuklukları arasında spesifik ilişkiler bulunmaktadır. Omuz ekleminin yüke maruz kaldığı ve kolların baş seviyesinin üzerinde tutulmasını gerektiren işler, rotator manşet tendinopatileri gibi omuz problemleri için risk faktörü oluşturur. Dirsekte görülen epikondilit ve sinir sıkışmaları, genelde dirsek veya el bileğinin uygun olmayan pozisyonlarda, aşırı veya tekrarlayıcı yüklenmesine bağlı olarak ortaya çıkar. Karpal tünel sendromu, elde tekrarlayıcı ve kuvvetli kavramayı gerektiren işlerle ilişkilidir. Vibrasyon ortaya çıkaran aletlerle çalışan işçilerin üst ekstremitelerinde, yumuşak doku hasarları, sinir sıkışması, ya da dolaşım bozuklukları ortaya çıkabilir. Ağır fiziksel çalışma ve uzun süre ayakta durmayı gerektiren işler bel, boyun ve omuz problemlerinin en önemli nedenlerini oluşturur. Tüm vücut titreşimine neden olan işler, araba kullanmak, ağır yükler taşımak veya çekmek, uygunsuz postür ve psikolojik faktörler, sırt ve bel ağrılarına neden olur. Ağır yük taşıyan veya dizleri üzerinde durarak ya da çömelerek çalışan işçilerde kalça ve diz osteoartriti ortaya çıkabilir. Uygunsuz ve statik bir postürde çalışmak (örneğin bilgisayar başında çalışma), boyun problemleri için ciddi bir risk faktörüdür. Bilgisayar başında çalışmak, statik oturma pozisyonunda durmanın yanında elde tekrarlayıcı hareketlere ve uygunsuz boyun, kol ve el bileği pozisyonlarına bağlı olarak bel, boyun, omuz, el bileği ve elde kas iskelet sistemi bozukluklarına neden olur (Descatha ve ark., 2020). Aşağıda 2014 ve 2019 yıllarında iş esnasında bazı risk faktörlerine maruz kalma yüzdeleri gösterilmiştir.
Kapitalist sistemde emekçilerin yaygın olarak maruz kaldığı işsizlik de, kas iskelet sistemi sağlığını olumsuz etkiler. İşsiz olanların çalışanlara oranla daha fazla kronik eklem ve bel ağrısı şikayetlerinin olduğu gösterilmiştir (Cimas ve ark., 2018). İşsizliğe bağlı ortaya çıkan yoksulluk, yetersiz beslenme, hareketsizlik ve sağlık hizmetlerine ulaşamama ile kaygı, stres ve depresyon gibi psikolojik sorunlar bu durumun kaynağı olabilir.
Çalışma koşullarının yanında, emekçilerin beslenme imkanları, fiziksel aktivite düzeyleri ve sigara/alkol bağımlılıkları gibi faktörler de kas iskelet sağlığını etkiler. Yoksulluk, uzun çalışma saatleri ve gıda tekellerinin belirleyiciliği, emekçilerin büyük oranda sağlıksız ve yetersiz beslenmelerine neden olmaktadır. Yine günün çok büyük bir kısmını iş yerinde statik bir pozisyonda geçiren emekçiler, günün geri kalan kısımlarını ancak yaşamsal ihtiyaçlarına ayırabildiği için, egzersiz yapmaya veya fiziksel aktivite düzeyini arttıracak rekreasyonel aktivitelere zaman bulamamaktadır. Ayrıca, kentlerde emekçilerin egzersiz yapabileceği veya sosyal aktiviteler gerçekleştirebileceği yaşam alanlarının yok sayılabilecek düzeyde olması, iş dışındaki zamanların çoğunlukla evde geçirilmesiyle ve dolayısıyla yetersiz fiziksel aktiviteyle sonuçlanmaktadır. Sağlıksız beslenme ve yetersiz fiziksel aktivite, doğrudan ya da neden olabileceği obezite ve metabolik bozukluklara bağlı olarak kas iskelet sistemi sorunlarına yol açar (Dean ve Söderlund, 2015; Micheletti ve ark., 2019).
Emekçiler, bu çalışma ve yaşam koşulları nedeniyle ileri yaşlarına bir dizi kas iskelet sistemi problemi ile ulaşmaktadır. Yaşlanmayla ilgili kas iskelet sistemi değişiklikleri ve diğer kronik hastalıkların da eklenmesiyle bu problemler katlanarak fonksiyonel kısıtlılığa sebep olmaktadır.
Yaşlı Bireylerin Yaşam Koşullarından Kaynaklanan Nedenler
Yaşlı popülasyonun, günlük uyanık olduğu zamanların 5,3 ila 9,4 saatini oturma veya uzanma gibi sedanter aktivitelerle geçirdiği, bu sürenin uyanık olunan zamanın %80’ine kadar çıktığı belirlenmiştir (Harvey ve ark., 2015). Avrupa ülkelerinde yapılan bir araştırma, 55 yaş ve üstü bireylerde, hiç ya da neredeyse hiç orta/şiddetli düzeyde fiziksel aktivite yapmamak olarak tanımlanan inaktivite prevalansının %12,5 olduğu ortaya koyulmuştur (Gomes ve ark., 2017). Kronik hastalıklar, kas iskelet sistemi problemleri, duyusal bozukluklar gibi faktörler yaşlı bireylerde hareket kapasitesinin azalmasına neden olur. Kapitalizm koşullarında üretim süreçlerinden uzaklaşan ve toplumsal yaşamdan büyük oranda dışlanmış olarak yaşayan yaşlı bireyler, yalnızlık ve sosyal izolasyona da bağlı olarak günlük yaşamlarının çoğunu fiziksel açıdan inaktif olarak geçirirler. Sosyal izolasyonun yaşlı bireylerde günlük fiziksel aktivite düzeyinin azalması ile ilişkili olduğu gösterilmiştir (Schrempft ve ark., 2019). İleri yaş, fiziksel limitasyonlar, depresyon, yaşamın anlamı duygusunun zayıflaması, toplumsal desteğin yetersizliği ve bellek kaybı, yaşlı bireylerde fiziksel inaktivite ile ilişkili parametrelerdir (Gomes ve ark., 2017). Fizyolojik ve psikolojik faktörlerin dışında, kentlerdeki yaşam alanlarının fiziksel özellikleri de yaşlı bireylerin inaktif olmasının önemli bir nedenidir. Evlerin, kaldırımların, sokakların ve ortak yaşam alanlarının büyük bir bölümü hareket güçlüğü olan bireylerin güvenli bir biçimde sokağa çıkıp hareket etmesine uygun değildir. Ayrıca, toplu taşıma ile ilgili yetersizlikler ve sorunlar, yine hareket güçlüğü olan bireylerin bağımsız olarak ulaşımını gerçekleştirmesine olanak sağlamamaktadır. Kapitalizmde kentlerin yapılaşması ve kent yaşamı toplumun genel ihtiyaçlarına göre değil, sermaye sahiplerinin çıkarlarına göre şekillendiğinden, yaşlı bireylerin toplumsal yaşama katılımı ve fiziksel aktivite düzeyi kısıtlanmaktadır.
Yaşlı popülasyonda fiziksel aktivite yetersizliği ile ilgili en önemli sağlık sorunlarından biri de düşmedir. Yaşlanmanın fizyolojik etkileri, sağlık problemleri ve çevresel faktörlere bağlı olarak 65 yaş üstü bireylerin yaklaşık %30’u yılda en az bir kez düşerler (WHO, 2015). Yaralanma, engellilik ve ölümlere neden olabilen düşmeler, aynı zamanda yaşlı bireylerde “hareket korkusu” ve “düşme korkusu” gelişmesine yol açar. Fiziksel aktivite yetersizliği, düşmenin risk faktörlerinden biri olarak gösterilmekle birlikte, aynı zamanda en önemli sonuçlarından biridir.
Fiziksel inaktivite; obezite, kronik hastalıklar, engellilik ve ölümlerin önde gelen risk faktörü olarak gösterilmektedir (Cunningham ve ark., 2020). Ayrıca, yaşlı bireylerde azalmış fiziksel aktivite; hareket kısıtlılığı, sosyal izolasyon, katılım kısıtlılığı, depresyon, bilişsel yetersizlik, düşme, uyku sorunları, kırılganlık ve ağrı ile ilişkilidir (Blyth ve Noguchi, 2017) Fiziksel aktivite yetersizliği, kas iskelet sağlığı ile ilgili sorunların da önemli bir kaynağı ve sonucudur. Kronik kas iskelet sistemi ağrısı olan yaşlı bireylerin olmayanlara göre fiziksel aktivite düzeyinin %20 daha düşük olduğu gösterilmiştir (Stubbs ve ark., 2013). Fiziksel aktivite yetersizliği, kapitalizmde çalışma ve yaşam koşullarından kaynaklı olarak ortaya çıkmakta, yaşlı bireylerde pek çok sağlık problemi ile beraber kas iskelet sistemi bozukluklarıyla ilgili bir kısır döngü yaratmaktadır.
Toplumda yaşlı bireylerin oranının artması, emeklilik ve sağlık harcamaları gibi nedenlerle kapitalizm açısından bir maliyet artışı olarak görülmektedir. Emeklilik yaşının uzatılması, sistemin bu maliyet artışına bulduğu çözümlerden biridir. Ayrıca, emekli maaşlarının genellikle temel ihtiyaçların karşılanmasına bile yetmeyecek düzeyde olması, emeklilik sonrası çalışmayı yaygın bir durum haline getirmiştir. Bunların sonucu olarak, dünyanın büyük bir bölümünde çalışan yaşlı bireylerin sayısı artmaktadır. Türkiye’de 2017 yılında 15-64 yaş arası nüfusun işgücüne katılma oranı %52,8; yaşlı nüfusun işgücüne katılma oranı ise %12,2 olmuştur (TÜİK, 2018). Çeşitli kronik hastalıkları, yumuşak doku ve eklem problemleri olan birçok yaşlı birey, yaşlarına ve sağlık durumlarına uygun olmayan işlerde çalışmaya devam etmektedir. Yaşla beraber artan duyusal ve bilişsel yetersizlikler, fiziksel fonksiyonu da olumsuz etkilemekte, iş kazalarının riskini arttırmaktadır. 45 yaş üzeri çalışanlarda gençlere göre, işin fiziksel koşulları, yaralanma riski üzerinde daha güçlü bir etkiye sahiptir. Ayrıca obezite, sigara kullanımı ve kas iskelet sistemi problemleri 45 yaş üzerindeki işçiler için yaralanmaların önemli risk faktörleridir (Chau ve ark., 2009; Palmer ve Goodson, 2015). Sonuç olarak kapitalizm koşullarında ileri yaşlarda ağır iş koşullarında çalışmaya devam etmek zorunda kalan emekçiler, kas iskelet sistemi bozuklukları açısından daha fazla risk altındadır.
Huzurevi ya da bakımevinde yaşamak da kas iskelet sistemi sorunları için bir risk faktörüdür. Huzurevinde yaşayan yaşlı bireylerin fiziksel aktivite seviyelerinin daha düşük, kas iskelet sistemi bozukluklarının ve fonksiyonel sorunlarının daha fazla olduğu bilinmektedir (Giuliani ve ark., 2008).
Sağlık Sisteminden Kaynaklı Sorunlar
Kapitalizmde sağlık hizmetleri, kar odaklı olarak örgütlenmiştir ve büyük oranda hastalıkları iyileştirmek üzerine kuruludur. Kapitalizmin her alanda ürettiği eşitsizlikler, emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları nedeniyle daha fazla sağlık sorunu yaşamasıyla sonuçlanmaktadır. Ayrıca, bölgesel eşitsizlikler ve sağlıkta özelleştirme gibi nedenlerle emekçilerin nitelikli sağlık hizmetlerine ulaşması oldukça zor hale gelmiştir.
Hastalıkların önlenmesini esas alan koruyucu sağlık; sağlık hizmetlerinin yanında çalışma ve yaşam koşullarının sağlığı geliştirecek yönde yeniden düzenlenmesini gerektirdiği ve eşitlik, planlama ve kamuculuk olmadan hayata geçirilemeyeceği için kapitalizmin doğasına aykırıdır. Koruyucu sağlık hizmetlerinin neredeyse ortadan kalktığı günümüzde, yaşlı bireyler, kaçınılmaz olarak sahip oldukları kas iskelet sistemi problemleri ile yaşamak zorunda kalmaktadır. Sağlık durumları ve yaşam koşullarının da etkisiyle kas iskelet sistemi problemleri çoğu kez engelliliğe sebep olmaktadır. Türkiye’de engellilik veya hastalık yükü ile beklenen yaşam süresi 2016 yılında 11,56 yıl olmuştur (Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2020). Yaşlı nüfusun %34,7’sinin en az bir engeli olduğu belirlenmiştir (TÜİK, 2014). 2014 yılında yapılan bir araştırma, Türkiye’de 65-74 yaş arası bireylerin %24,3’ünün, 75 yaş ve üzeri olanların ise %51,2’sinin hiçbir yardım almadan veya yardımcı araç kullanmadan yürüyemediklerini göstermiştir (TÜİK, 2015). Yaşlı bireylerde ortaya çıkan sağlık sorunları ve engellilik, günlük yaşamda bağımsızlığı sınırlamakta, uzun süreli bakım hizmetlerini gerektirmektedir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın (2020) verilerine göre Türkiye’de bakanlığa ve diğer kamu kuruluşlarına bağlı huzurevleri ile özel huzurevlerinde bakılan yaşlıların sayısı 27.117’dir. Bu bireylerin yaklaşık %39’u özel huzurevlerinde bakım hizmeti almaktadır. Ayrıca, 2020 yılında 65 yaş ve üzeri 153.893 kişi evde bakım hizmetlerinden faydalanmıştır. Sağlıktaki eşitsizliklerle beraber nitelikli sağlık hizmetine ulaşmaktaki sorun, bakım hizmetleri açısından da ortaya çıkmaktadır. Bakım veren kurumlarının yetersizliği ve büyük oranda özelleşmiş olması, bakım hizmetlerine ulaşmayı zorlaştırmaktadır.
KAS İSKELET SİSTEMİ PROBLEMLERİNİN ETKİLERİ
Ağrı ve hareket kısıtlılığı, kas iskelet sistemi hastalıklarının ortak özelliklerindendir. Ağrı, kronik kas iskelet sistemi hastalıklarında genellikle kalıcıdır. Erken tanı ve tedavinin mümkün olmadığı bazı durumlarda eklem deformiteleri görülebilmektedir. Kas iskelet sistemi bozuklukları, akut ve kronik ağrıya, diğer vücut sistemlerinde problemlere, katılım kısıtlılıklarına, olağan sosyal ve mesleki faaliyetlerden çekilmeyle sonuçlanan fiziksel yetersizliklere ve yaşam kalitesinin düşmesine sebep olabilir. Bazı kas iskelet sistemi problemleri yaşamı tehdit edebilir ve ölümle sonuçlanabilir. Romatoid artrit ve osteoartrit hastaları veya osteoporotik kırığı olanlar, benzer yaş ve cinsiyete sahip olan sağlıklı bireylere göre daha yüksek ölüm oranlarına sahiptir. Fonksiyonel kayıplara neden olan ağrılı kas iskelet sistemi problemleri ile fiziksel aktivite yetersizliği, kırılganlık, bağımsızlığın azalması ve depresif semptomlar arasında güçlü ilişkiler ortaya koyulmuştur. Ayrıca, kas iskelet sistemi problemleri kavrama kuvveti, yürüme hızı, ayakta denge süresi gibi fiziksel kapasiteyi gösteren parametrelerde azalmaya neden olur.
Kas iskelet sağlığı, aktif bir çalışma hayatı sürdürmek için özellikle önemlidir. Küresel emeklilik yaşı uzadıkça, kas iskelet sistemi sorunları yaşlı çalışanlar için giderek daha önemli hale gelecektir. Çoğu meslek ve işle ilgili faaliyet, kas iskelet sistemi bozuklukları ile ilişkilidir (Briggs ve ark., 2016).
Kas iskelet sistemi problemlerinden kaynaklanan ağrı, kronik ağrının en yaygın şeklidir. Kronik kas iskelet sistemi ağrısı, insanların tıbbi yardım istemesinin en yaygın nedenlerinden biridir, ancak yeterince tanınmamakta ve tedavi edilememektedir. Kas iskelet sistemi ağrıları ile ilgili yapılan araştırmalar, yaygın ağrı, artmış fonksiyonel yetersizlik, somatizasyon, yüksek ağrı şiddeti ve kronik ağrının daha kötü sonuçlar ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Kas iskelet problemlerinden kaynaklı ağrı, eklem sertliği ve hareket kısıtlılığı gibi diğer semptomlarla birlikte günlük yaşam aktivitelerini etkiler. Kas iskelet sistemi problemlerine bağlı ağrı ve fonksiyonel kısıtlılıklar, bağımsızlığı ve yaşam kalitesini büyük ölçüde azaltır ve kişinin toplumsal hayata katılımını kısıtlar (Duffield ve ark., 2017). Ağrı, yaşlı bireylerde düşme için önemli bir risk faktörüdür. Kas iskelet sistemi ağrısına sahip yaşlı bireylerin %50,5’i yılda en az bir kez düşmektedir (Stubbs ve ark., 2014). Kas iskelet sistemi ağrısının eklem patolojisi ve instabilitesi, nöromusküler ve bilişsel fonksiyona etkisi ile düşme korkusuna bağlı olarak düşme riskini arttırdığı düşünülmektedir (Patel ve ark., 2014).
Kas iskelet problemleri, mental sağlığı da olumsuz etkiler. Pek çok kronik hastalıkta olduğu gibi kas iskelet sistemi bozukluğu olanlarda da anksiyete ve madde bağımlılığı riski yüksektir. Sırt ağrısı veya fibromiyaljisi olanlarda bu tarz sorunlar daha yaygın görülür. Kas iskelet sorunları ve mental sağlık karşılıklı bir ilişkiye sahiptir, her biri diğerini şiddetlendirir veya potansiyel olarak diğerine neden olur. Sürekli ağrı ile yaşamak, depresyon ve anksiyeteye yol açabilir. Tersine, psikolojik problem ve depresyon, ağrı deneyimini kötüleştirir. Bu nedenle, sürekli kötüleşen ağrı ve düşük ruh hali ile sosyal izolasyona yol açan bir döngü gelişebilir. Ayrıca, mental sağlık sorunları olan kişiler tedaviye başvurmayı geciktirebilir veya sağlık çalışanları fiziksel semptomları bireyin psikolojik durumuna bağlayarak hafife alabilir (Duffield ve ark., 2017).
SOSYALİZMDE KAS İSKELET SİSTEMİ PROBLEMLERİ ÖNLENEBİLİR Mİ?
Kapitalizmde emekçiler, ağır çalışma koşulları, yoksulluk, kötü ve yetersiz beslenme, hareketsizlik ve stres gibi faktörlere bağlı olarak kas iskelet sistemi problemlerine sahip olmaktadır. Çalışma ve yaşam koşullarından kaynaklanan bu risk faktörleri ortadan kaldırılmadığı sürece, kas iskelet sistemi bozukluklarının toplumun her yaştan üyesinin problemi olmasının önüne geçilemez. Sosyalizmde çalışma ve yaşam koşullarında gerçekleşecek değişim ve sağlık alanının dönüşümüyle birlikte kas iskelet sistemi bozukluklarının ortadan kaldırılmasına dair en büyük hamle gerçekleştirilmiş olacaktır. Bu bağlamda:
Sosyalizmde çalışma saatlerinin kısaltılması, uzun süre sabit bir pozisyon ve tekrarlayıcı hareketlere maruz kalmanın önüne geçecektir. Teknolojik gelişmelerle işin bedensel yükünün azalması bugün emekçiler için işini kaybetme tehlikesi ile daha yoğun ve tek düze bir çalışma biçimi anlamına gelirken; sosyalizmde üretkenliğin artmasıyla çalışma süresinin, yükünün ve çalışmaya bağlı kas iskelet sistemi yaralanmalarının azalmasını sağlayacaktır.
Her sektörde çalışan işçiler için kas iskelet sistemi ile ilgili risk faktörleri belirlenerek bu faktörlerin kontrol altına alınması için işçilere eğitimler verilecek, iş yerinin koşullarında, işin organizasyonunda ve kullanılan ekipmanlarda gerekli düzenlemeler yapılacaktır. İşçilerin sağlık taramalarıyla birlikte kas iskelet sağlığı açısından düzenli olarak değerlendirilmesi, ortaya çıkan problemlerin erkenden tespitine ve gereken önlemelerin alınmasına olanak sağlayacaktır.
Ev işleri, kas iskelet sistemi bozukluklarına neden olan ağır kaldırma, kuvvetli kavrama, yukarı uzanma ve çömelme gibi aktiviteleri içerir. Temizlik, yemek ve çocuk bakımı gibi işleri tamamen kadının üzerine yıkan cinsiyete dayalı iş bölümünün kaldırılması ve ev işlerinin toplumsallaştırılması, kadınların bu yüklerden kaynaklı olarak yaşadığı kas iskelet sistemi bozukluklarının önüne geçecektir.
Kapitalist üretim tarzının dayattığı şekliyle iş bölümü ve yabancılaşma, sosyalizmde emek süreçlerindeki dönüşümle ortadan kalkacağı için kas iskelet sistemi problemlerine yol açabilen tek düze çalışma biçimi, iş stresi ve baskısı da ortadan kalkacaktır.
İşsizlik ve yoksulluk ortadan kalkacak, insanlar sağlıklı beslenme olanaklarına sahip olacaktır.
Kentlerin yeniden inşasında toplumun tüm üyelerinin faydalanabileceği sosyal alanlar, üretken ve yaratıcı faaliyet alanları, spor merkezleri gibi mekanlar yaşam alanlarının bir parçası haline gelecek, her yaştan birey gündelik yaşamın içerisinde fiziksel olarak aktif olma ve egzersiz yapma bilinci ve olanağına sahip olacaktır.
Sosyalizmde sağlık sisteminin önceliği sağlığı geliştirmek, hastalıkları önlemektir. Her yaştan bireyin sağlık durumu, birinci basamak sağlık hizmetleri kapsamında, okullarda, evlerde ve işyerlerinde düzenli olarak değerlendirilecektir. Bu kapsamda kas iskelet problemleri veya risk faktörleri erken dönemde tespit edilecek ve gerekli müdahaleler planlanabilecektir.
Tüm bireyler koruyucu, tedavi edici ve rehabilite edici tüm sağlık hizmetlerine eşit ve ücretsiz bir biçimde ulaşabilecektir. Sağlık hizmetleri farklı disiplinlerden geniş bir sağlık ekibi ile yürütülecektir. Bu sayede, farklı vücut sistemleri ile ilgili birçok risk faktörüne sahip ve diğer kronik hastalıklarla birlikte görülebilen kas iskelet sistemi problemlerine etkin bir biçimde müdahale edilebilecek, bu sorunların ilerleyen yaşlarla birlikte engelliliğe yol açmaları önlenecektir.
Toplumsal sağlığın geliştirilmesi için çalışma ve yaşam koşulları ile çevresel faktörlerin iyileştirilmesini hedef alacak olan sağlık hizmetleri, pek çok kronik hastalığın ve kas iskelet sistemi bozukluklarının risk faktörü olan obezite ve diyabet gibi metabolik bozuklukları önleyebilecektir.
Günümüzde bireyin kendisinin tedavi ve bakım süreçlerine aktif katılımının önemi vurgulanmakla birlikte, kapitalizm koşullarında yaşamının hiçbir alanını denetleyemez durumda olan emekçilerin sağlık durumunu ve genel sağlığına etki eden faktörleri kontrol edemeyeceği açıktır. Sosyalizmde emekçiler siyasi karar alma süreçlerinden başlayarak yaşamın her alanında karar alma, planlama ve uygulama süreçlerine etkin ve örgütlü olarak katılırlar. Böyle bir sistemde emekçiler sağlık hizmetlerinin her aşamasına etkin bir biçimde katılabileceklerdir.
Sosyalizmde, yaşlı bireylerin toplumsal yaşamın bir parçası olarak üretken ve aktif bir hayat sürme olanakları olacaktır. Yaşlı popülasyonun yaşlarına ve sağlık durumlarına uygun koşullarda, üretim birimlerinin bir parçası olmaya devam edebilmeleri, bunun gerçekleşmesinin en önemli koşullarından biridir. Ayrıca sosyalizmde, mesleği dışındaki farklı alanlarla ilgili bilgi ve beceri edinmiş, siyasal ve kültürel yaşamın, sanat ve spor etkinliklerinin aktif birer parçası olan çok yönlü bireyler, ileri yaşlarında da toplumsal yaşamdan izole olma eğiliminde olmayacaktır.
Sosyalizmde kentler, yaşlılar ve engelliler gibi hareket güçlüğü olan bireylerin bağımsız olarak hareket edebileceği, kişisel ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayabileceği biçimde inşa edilecektir.
Emeklilik yaşı mesleklerin özelliklerine göre belirlenecek, emekçiler ileri yaşlarında sağlıkları pahasına ağır işleri sürdürmek zorunda kalmayacaklardır. Bunun yanında, sosyalizmde emeklilik üretim biriminden kopmak anlamına gelmeyecek, yaşlı bireyler, fiziksel ve fonksiyonel durumları da gözetilerek üretim birimi içerisinde yer almaya devam edeceklerdir. Üretken çalışmaya devam etmek, kas gücünü ve hareketliliği korumayı, zihinsel aktiviteyi ve sosyal katılımı sürdürmeyi sağlayacaktır.
Bakım hizmetleri evde ve uzun süreli bakım merkezlerinde tümüyle ücretsiz olarak sağlanacaktır. Uzun süreli bakım merkezleri, çok disiplinli sağlık ekiplerinin görev aldığı, nitelikli rehabilitasyon hizmeti sunan, temel yaşamsal ihtiyaçların ötesinde, fiziksel aktivite, sosyal ilişkiler ve kültürel etkinlikler gibi faaliyetlerin sürdürülmesini sağlayan birimler olarak örgütlenecektir.
Fiziksel aktivite, sağlıklı yaşamın en önemli gereksinimlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Fiziksel aktivitenin kas kuvvetini ve bilişsel fonksiyonu arttırıp anksiyete ve depresyonu azaltarak fiziksel ve zihinsel kapasiteyi iyileştirdiği, birçok kronik hastalığın riskini azalttığı ve sosyal etkinliği geliştirdiği bilinmektedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi, kapitalizm koşullarında emekçilerin fiziksel aktivite düzeylerinin düşük olmasına ve ileri yaşlarda bu düzeyin daha da azalmasına neden olan birçok etmen bulunmaktadır. Ayrıca, yaşlı bireylerin sahip olduğu kronik hastalıklar ve kas iskelet sistemi problemleri hareket etmeyi ve egzersiz yapmayı güçleştirmekte hatta riskli hale getirmektedir. Sosyalizmde fiziksel aktivite ve egzersiz birinci basamak sağlık hizmetlerinin bir parçası haline gelecek, yaşlı bireyler, fiziksel kapasitelerine ve sağlık sorunlarına uygun egzersiz programlarını uzman desteğiyle sürdürebilecekleri merkezlere ulaşabileceklerdir.
SONUÇ
Kas iskelet sisteminin yaşlanmayla beraber yıprandığı, ağrı ve engelliliğin yaşlanmanın kaçınılmaz bir parçası olduğu düşüncesi, toplumda yaygın olarak kabul görmektedir. Kas iskelet sağlığı problemleri, hareket kapasitesini, fonksiyonelliği, mental sağlığı ve yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Yaşlı bireylerde kas iskelet sağlığı problemlerini önlemek; emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarının değiştirilmesi, sağlık hizmetlerinin herkese eşit ve parasız olarak sunulması, koruyucu sağlığın öncelikli olması ile kentlerin ve toplumsal hayatın her yaştan bireyin sosyal, kültürel ve sportif aktivitelere aktif ve bağımsız olarak katılmasına olanak sağlaması ile mümkün olabilecektir. Sosyalizmde her açıdan sağlıklı bir yaşlanmanın mümkün olduğu görülecektir.
KAYNAKLAR
Anandacoomarasamy, A., Caterson, I., Sambrook, P., Fransen, M., & March, L. (2008). The impact of obesity on the musculoskeletal system. International journal of obesity, 32(2), 211-222.
Balzini, L., Vannucchi, L., Benvenuti, F., Benucci, M., Monni, M., Cappozzo, A., & Stanhope, S. J. (2003). Clinical characteristics of flexed posture in elderly women. Journal of the American Geriatrics Society, 51(10), 1419-1426.
Barnett, K., Mercer, S. W., Norbury, M., Watt, G., Wyke, S., & Guthrie, B. (2012). Epidemiology of multimorbidity and implications for health care, research, and medical education: a cross-sectional study. The Lancet, 380(9836), 37-43.
Blyth, F. M., & Noguchi, N. (2017). Chronic musculoskeletal pain and its impact on older people. Best practice & research clinical rheumatology, 31(2), 160-168.
Briggs, A. M., Cross, M. J., Hoy, D. G., Sanchez-Riera, L., Blyth, F. M., Woolf, A. D., & March, L. (2016). Musculoskeletal health conditions represent a global threat to healthy aging: a report for the 2015 World Health Organization world report on ageing and health. The Gerontologist, 56(suppl_2), S243-S255.
Briggs, A. M., Woolf, A. D., Dreinhöfer, K., Homb, N., Hoy, D. G., Kopansky-Giles, D., . . . March, L. (2018). Reducing the global burden of musculoskeletal conditions. Bulletin of the World Health Organization, 96(5), 366.
Chau, N., Bhattacherjee, A., Kunar, B., & Group, L. (2009). Relationship between job, lifestyle, age and occupational injuries. Occupational medicine, 59(2), 114-119.
Cimas, M., Ayala, A., Sanz, B., Agulló-Tomás, M. S., Escobar, A., & Forjaz, M. J. (2018). Chronic musculoskeletal pain in European older adults: Cross-national and gender differences. European Journal of Pain, 22(2), 333-345. doi:10.1002/ejp.1123
Crawford, J. O., Berkovic, D., Erwin, J., Copsey, S. M., Davis, A., Giagloglou, E., . . . Woolf, A. (2020). Musculoskeletal health in the workplace. Best practice & research clinical rheumatology, 101558. doi:https://doi.org/10.1016/j.berh.2020.101558
Cunningham, C., O'Sullivan, R., Caserotti, P., & Tully, M. A. (2020). Consequences of physical inactivity in older adults: A systematic review of reviews and meta‐analyses. Scandinavian Journal of Medicine & Science in Sports, 30(5), 816-827.
Dean, E., & Söderlund, A. (2015). What is the role of lifestyle behaviour change associated with non-communicable disease risk in managing musculoskeletal health conditions with special reference to chronic pain? BMC Musculoskeletal Disorders, 16(1), 1-7.
Descatha, A., Evanoff, B. A., Leclerc, A., & Roquelaure, Y. (2020). Occupational determinants of musculoskeletal disorders. Handbook of disability, work and health, 169-188.
Duffield, S. J., Ellis, B. M., Goodson, N., Walker-Bone, K., Conaghan, P. G., Margham, T., & Loftis, T. (2017). The contribution of musculoskeletal disorders in multimorbidity: implications for practice and policy. Best practice & research clinical rheumatology, 31(2), 129-144.
Engels, F. (1997). İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu. (Y. Fincancı, Çev.) Ankara: Sol Yayınları.
Ervasti, J., Pietiläinen, O., Rahkonen, O., Lahelma, E., Kouvonen, A., Lallukka, T., & Mänty, M. (2019). Long-term exposure to heavy physical work, disability pension due to musculoskeletal disorders and all-cause mortality: 20-year follow-up—introducing Helsinki Health Study job exposure matrix. International archives of occupational and environmental health, 92(3), 337-345.
Ferreira Jr, M., & Saldiva, P. H. (2002). Computer–telephone interactive tasks: predictors of musculoskeletal disorders according to work analysis and workers’ perception. Applied Ergonomics, 33(2), 147-153.
Freemont, A., & Hoyland, J. (2007). Morphology, mechanisms and pathology of musculoskeletal ageing. The Journal of Pathology: A Journal of the Pathological Society of Great Britain and Ireland, 211(2), 252-259.
Giuliani, C. A., Gruber-Baldini, A. L., Park, N. S., Schrodt, L. A., Rokoske, F., Sloane, P. D., & Zimmerman, S. (2008). Physical performance characteristics of assisted living residents and risk for adverse health outcomes. The Gerontologist, 48(2), 203-212.
Gomes, M., Figueiredo, D., Teixeira, L., Poveda, V., Paúl, C., Santos-Silva, A., & Costa, E. (2017). Physical inactivity among older adults across Europe based on the SHARE database. Age and ageing, 46(1), 71-77.
Graveling, R. (2018). Ergonomics and musculoskeletal disorders (MSDs) in the workplace: a forensic and epidemiological analysis. Boca Raton: CRC Press.
Harvey, J. A., Chastin, S. F., & Skelton, D. A. (2015). How sedentary are older people? A systematic review of the amount of sedentary behavior. Journal of aging and physical activity, 23(3), 471-487.
Huang, H. L., Shyu, Y. I. L., Chang, M. Y., Weng, L. C., & Lee, I. (2009). Willingness to use respite care among family caregivers in Northern Taiwan. Journal of clinical nursing, 18(2), 191-198.
Jin, Z., Wang, D., Zhang, H., Liang, J., Feng, X., Zhao, J., & Sun, L. (2020). Incidence trend of five common musculoskeletal disorders from 1990 to 2017 at the global, regional and national level: results from the global burden of disease study 2017. Annals of the Rheumatic Diseases, 79, 1014-1022.
Karakuş, B. (2018). Türkiye’de yaşlılara yönelik hizmetler, kurumsal yaşlı bakımı ve kurumsal yaşlı bakımında illerin durumu. Ankara: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü.
Ma, C. C., Gu, J. K., Charles, L. E., Andrew, M. E., Dong, R. G., & Burchfiel, C. M. (2018). Work-related upper extremity musculoskeletal disorders in the United States: 2006, 2009, and 2014 National Health Interview Survey. Work, 60(4), 623-634.
Manini, T. (2011). Development of physical disability in older adults. Current aging science, 4(3), 184-191.
Micheletti, J. K., Bláfoss, R., Sundstrup, E., Bay, H., Pastre, C. M., & Andersen, L. L. (2019). Association between lifestyle and musculoskeletal pain: cross-sectional study among 10,000 adults from the general working population. BMC Musculoskeletal Disorders, 20(1), 1-8.
Miljkovic, N., Lim, J.-Y., Miljkovic, I., & Frontera, W. R. (2015). Aging of skeletal muscle fibers. Annals of rehabilitation medicine, 39(2), 155.
Palmer, K. T., & Goodson, N. (2015). Ageing, musculoskeletal health and work. Best practice & research clinical rheumatology, 29(3), 391-404.
Patel, K. V., Phelan, E. A., Leveille, S. G., Lamb, S. E., Missikpode, C., Wallace, R. B., . . . Turk, D. C. (2014). High prevalence of falls, fear of falling, and impaired balance in older adults with pain in the United States: findings from the 2011 National Health and Aging Trends Study. Journal of the American Geriatrics Society, 62(10), 1844-1852.
Rijken, M., Struckmann, V., Dyakova, M., Melchiorre, M. G., Rissanen, S., & van Ginneken, E. (2013). ICARE4EU: Improving care for people with multiple chronic conditions in Europe. Eurohealth, 19(3), 29-31.
Schrempft, S., Jackowska, M., Hamer, M., & Steptoe, A. (2019). Associations between social isolation, loneliness, and objective physical activity in older men and women. BMC public health, 19(1), 74.
Smith, L., Burnet, S., & McNeil, J. (2003). Musculoskeletal manifestations of diabetes mellitus. British journal of sports medicine, 37(1), 30.
Stubbs, B., Binnekade, T., Eggermont, L., Sepehry, A. A., Patchay, S., & Schofield, P. (2014). Pain and the risk for falls in community-dwelling older adults: systematic review and meta-analysis. Archives of physical medicine and rehabilitation, 95(1), 175-187. e179.
Stubbs, B., Binnekade, T. T., Soundy, A., Schofield, P., Huijnen, I. P., & Eggermont, L. H. (2013). Are older adults with chronic musculoskeletal pain less active than older adults without pain? A systematic review and meta-analysis. Pain Medicine, 14(9), 1316-1331.
Taaffe, D. R., & Marcus, R. (2000). Musculoskeletal health and the older adult. Journal of rehabilitation research and development, 37(2), 245-254.
T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü. (2020). Yaşlı nüfusun demografik değişimi (2020). Erişim Tarihi: 27.10.2020, https://www.ailevecalisma.gov.tr/media/45354/yasli-nufus-demografik-deg…
Tretteteig, S., Vatne, S., & Rokstad, A. M. M. (2016). The influence of day care centres for people with dementia on family caregivers: an integrative review of the literature. Aging & mental health, 20(5), 450-462.
Türkiye İstatistik Kurumu. 2014. İstatistiklerle Yaşlılar. Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu.
Türkiye İstatistik Kurumu. 2015. Türkiye Sağlık Araştırması, 2014. Türkiye İstatistik Kurumu Haber Bülteni. Sayı: 18854, 01 Ekim 2015, Türkiye İstatistik Kurumu, Ankara
Türkiye İstatistik Kurumu. 2018. İstatistiklerle Yaşlılar. Erişim Tarihi: 25.10.2020, https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/kronik-hastaliklar-engelli-db/…
World Health Organization. (2015). World report on ageing and health. Geneva : WHO . ISBN: 978 92 4 156504 2
World Health Organization. (2016). Life expectancy and healthy life expectancy. Erişim tarihi: 21.10.2020, https://www.who.int/data/gho/data/themes/topics/indicator-groups/indica…
World Health Organization. (2018). Ageing and health. Erişim Tarihi: 21.10.2020, https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/ageing-and-health
Katkılar
Zuhal Okuyan
Sosyalizm ve Yaşlı Sağlığı makalesi de kapsayıcı, güzel yazılmış. Acaba sosyalist ülke deneyimi olarak Küba'dan örnek verilebilir mi? Küba'daki yaşlı evleri hasta olmayan yaşlılar için bir sosyalleşme olanağı sunuyor örneğin.
Tolga Binbay
Sevgili Banu Karahan'ın emeklerine sağlık. Sosyalizm ve Yaşlı Sağlığı bildirisini merakla okudum. Üstünde pek durulmayan ama giderek çok daha önemli halen bir konuyu başarıyla ele almış. Çok da iyi olmuş. Sosyalizmin bu tür somut başlıklar üzerinden ele alınması gerekiyor, bildiri de tam olarak bunu yapıyor. Bildiri makale formatında ve titizlikle hazırlanmış. Tashih gerektiren bir bölüm, cümle neredeyse gözüme çarpmadı. Bazı tıbbi kelimeler Türkçeleştirilebilir ya da hiç dokunulmayabilir. Yazara kalmış. Ama mesela WHO yerine DSÖ mü tercih edilse. Bilemedim. Sonuç olarak beğenerek ve merakla okudum.
Erhan Nalçacı
Bu çok değerli ve örnek bildiriyi heyecanla karşılıyorum. İçinde bulunduğumuz koşullarda yaşlılıkta kas-iskelet sistemini sorunlarının kaynakları çok iyi belgelenmiş ve farklı nedenlerin birbiriyle ilişkisi gösterilmiş.
Sosyalizmin bu sorunların üstesinden nasıl geleceği çok ayrıntılı bir şekilde sıralanmış.
Burada aslında metinde adı verilmeden tanımlanmakla beraber Sosyalist gelecek ve Planlama Sempozyumu sürecinde çok kullandığımız “üretim birimi” kavramını mümkün olduğu kadar metne yedirilmesini öneririm. Bahar-2020 Çalıştayı’nda Suzan Şahin ile birlikte kalem aladığımız bildiriye bakılabilir.
Bir sonraki çalıştay bildirisinde reel sosyalist deneyimde yaşlılarda kas-iskelet sistemi sorunlarıyla nasıl başedildiğine ilişkin bir derleme yapılabilir. Zuhal Okuyan hocam da Küba deneyimini toparlmanı bu anlamda rica ediyor. Küba’da dağlık alanda ziyaret ettiğim bir sağlık oacağında rehabilitasyon hizmetinin verilmesine tanıklık etmiştim.
Bu çok değerli katkından dolayı çok teşekkürler.
CEVAPLAR
Banu Karahan:
Değerlendirme ve katkılarınız için çok teşekkür ederim.
Metin içerisinde kullanılmış olan tıbbi kavramların bazılarının tam Türkçe karşılığını vermekte güçlük çektiğim için olduğu gibi bıraktım. Metin içerisinde “WHO” kullanılan yerler kaynak gösterilen kısımlar olduğu için, kaynağın orijinali İngilizce olduğundan değişiklik yapmadım.
Üretim birimi kavramına, metin içerisinde uygun olan kısımlarda yer vermeye çalıştım.
Sağlıklı yaşlanma konusuna ve kas iskelet sistemi sorunlarına dönük reel sosyalist deneyimlerde neler yapıldığını ortaya koymak, bu konunun ele alınması açısından oldukça önemlidir. Bu konuyu bir sonraki bildirinin konusu olarak ele almam mümkün olacaktır.
Tartışmaya Katılmak için: iletisim@bilimveaydinlanma.org