Paola’nın Ölümü…


Burçak ÖZOĞLU

11.09.2020
soL Portal


Bir ilk yazı için oldukça karanlık bir başlık seçtiğimin farkındayım, ama bir gerekçem var.

Üniversiteler sonbahar dönemlerine hazırlanırken, pandemi günlerinde akademisyenlerin çalışma koşullarına ilişkin bir yazı iyi olur diye düşünmüştüm. İlk aklıma gelen bu oldu, başka başlık aramadım:

Paola’nın ölümü…

Covid-19 hastası olan Paola de Simone, geçtiğimiz hafta Arjantin’de bir üniversitede çevrimiçi canlı ders anlatırken, 40 öğrencisinin gözleri önünde fenalaştı, kendinden geçti ve öldü. Olayı aktaran haberlere göre, hocalarının artık ekranda slaytları değiştiremediğini görünce nefes alamadığını fark eden öğrencileri ambulans çağırmak için adresini söylemesini istemişler, “yapamıyorum” demiş. Paola en son sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda koronavirüs semptomları ile haftalardır boğuşuyor olduğunu yazmış.

Öyle günler yaşıyoruz ki bu cümlelerde hemen hiç olağandışı bir durum yok. Ne yazık ki yok. Pandemi dönemindeyiz, insanlar koronavirüs ile enfekte oluyor, hastalanıyor, ölüyor; üniversitelerde dersler uzaktan çevrimiçi yürütülüyor; gözlerinin önünde can çekiştiğini de görse, 40 kişi sanal ortamda oldukları için bir insana el uzatamıyor ölümünü izliyor. 2020 Eylül’ü için hepsi olağan.

Karanlık başlamak zorunda kaldığım yazıyı daha da karartmadan, Paola aracılığıyla ve onun anısına selamlamak istediğim meslek akademisyenliğe geçeyim.

Kazanma, çoğalma işidir akademisyenlik
Akademisyenlik yani adlı adınca “üniversite hocalığı” kanımca diğer eğitimcilere kıyasla biraz daha eş düzey etkileşime yakın, hani kimi yerde neredeyse akran ilişkisine dönüşebilecek nitelikler taşıyor. Eğitim ve öğretimin aydınlatıcılığını paylaşırken hoca ve öğrenci arasındaki iletişim, meslektaşlığa, dostluğa ve yoldaşlığa dönüşmenin hemen bir adım ötesinde yer tutuyor.

İşte bu yüzden, diyorum ki aktardıkça kendi yanına kazanma, paylaştıkça çoğalma işi akademisyenlik. Ölümünün sonrasında meslektaşlarının, dostlarının ve öğrencilerinin paylaşımlarından okuyoruz ki Paola bu anlamda en zengin hocalardanmış, 15 yıl boyunca öğrencilerini meslektaşlarını kazanmış, varlıklanmış.

Öğrencilerinin onu en iyi anlatan hali diye paylaştıkları fotoğrafta, Paola tebeşirle tahtaya yazdığı notlarının önünde kürsüye oturup bağdaş kurmuş yüzyüze, yanyana geldiği öğrencilerine ders anlatıyor. Belli ki fotoğrafının çekildiğinden habersiz, anlatıyor, aktarıyor, paylaşıyor, çoğalıyor.

Belki biraz da bu fotoğraf yüzünden çok ağır geldi bana Paola’nın ölümü, pek sevdiği işini yaparken, ama uzaktan, soğuk bir ekran karşısında, kürsünün sert tahta zeminine inat rahat ev sandalyesinde, tek başına.

Peki ya akademisyeni tüketen nedir?
Tam bu noktada insanın isyan edesi geliyor, Paola’yı tüketen neydi, neden öldü?

Denebilir ki, COVID-19 denen bela işte bu kadar öngörülemez, başa çıkılamaz bir hastalık da ondan. Belki Paola hastanede tedavi görse de kaybedecekti hayatını. Ama belki de değil…

Hastalığının semptomlarını atlatamamış olmasına rağmen hala çevrimiçi ders vermeyi sürdürmesinin birkaç nedeni olabilir.

Paola’nın ne kadar çalışkan, öğrencilerine bağlı, tutkulu bir hoca olduğunu yazmış, söylemiş dostları ve öğrencileri. Buna göre, üniversite yönetimi, meslektaşları, öğrencileri istemediği halde, işine bağlılığından her koşulda ders vermeyi sürdürmek istediği için, dinlenmek yerine konusunu hazırlayıp o ekranın karşısına geçmiş olabilir. Olmayabilir de…

Biliyoruz ki, bir başka neden, iş güvencesi(zliği), performansına bağlanmış ücretlendirme, idari zorbalık, pandemi krizinin yüküyle esnedikçe ağırlaşmış çalışma koşulları, gibi kaygılarla sağlık durumunun olumsuzluğuna rağmen Paola’nın çalışmak zorunda kalmış olması da olabilir.

Pekala da bu olabilir. Tıpkı bugün Türkiye’de tüm yükseköğretim kurumlarında akademisyenlerin yaşamakta olduğu kaygılar gibi. Üniversitelerde Mart ayının ortasından beri tüm bu sıralanan saldırı başlıkları daha da derinleşti.

Herhangi bir destek ve yönlendirmeden yoksun apar topar uzaktan eğitime geçiş dayatıldı, yaz döneminde gerekli önlem ve hazırlıklar tamamlanıp donanım sağlamak mümkünken, aylarca belirsizlik sürdürülüp son dakika YÖK tavsiyesi ile, yeniden tümden uzaktan eğitim ile devam edileceği açıklandı.

Bu saldırıların en ağır biçimleri vakıf üniversitelerinde yaşanıyor. Okuyoruz, dinliyoruz, vakıf üniversitelerinden akademisyenler ve diğer emekçiler Patronların Ensesindeyiz dayanışma ağında tek tek ortaya döküyorlar yaşadıklarını.

Yukarıda bahsetmiştim, bu yazıda asıl niyetim Paola’nın anısıyla akademisyenleri selamlamak idi.

İzninizle önceliği, ağır iş yükü, güvencesizlik ve ücret tehditi altındaki vakıf üniversiteleri akademisyenlerine vereceğim.

Altınbaş, Kültür, Okan ve muhtemelen yakında listeye eklenecek diğer vakıf üniversitelerinin emekçileri, ve tüm diğer eğitim emekçileri,

İçtenlikle selamlarım aydınlığınızı, hep çoğalın, hiç tükenmeyin...