Önsöz

Evrim Teorisi aslında çok daha gerilere giden, belki insanın kendini ve doğayı kavrama çabası kadar eski bir çabanın parçası. Charles Darwin’in “Türlerin Kökeni” kitabı ile yaptığı katkı, sadece sonuçları ve bulgularıyla değil, ortaya koyduğu temel soruyla da tarihsel bir öneme sahip. Yeryüzüne yayılmış canlıların varlığını, ortaya çıkışlarını, birbirleriyle ilişkilerini anlama işini, dinsel spekülasyondan ve deney/gözlem temeli zayıf metafizik önermelerden çok ilerde bir bilimsel çalışma alanı haline getiren bir soru bu.

onsoz

Her şeyin, birdenbire ve anlayamayacağımız/anlamamız gerekmeyen bir şekilde yaratıldığı fikrinden ve bu fikrin yarattığı engellerden kurtularak, canlıların nasıl bu kadar çok çeşitlendiğini anlama/bulma etkinliği Darwin’le başlamadı şüphesiz. Ancak bu etkinliği çok ufuk açıcı bir soruyla devrimci bir biçimde ileri taşıyan Darwin oldu. “Maymundan geliyormuşuz” cümlesi ile karikatürleştirilen doğal seçilim yoluyla evrim fikri, fizik yasalarından nasıl söz edebiliyorsak, yaşamın yasalarından da söz edebileceğimizi ve canlılar arasındaki evrimsel ilişkinin yaşamın asıl gerçeği olduğunu büyük bir güçle sabitledi.

Canlıların evrimi, insan düşüncesinin devrimci bir atılımı saydığımız Aydınlanma’nın vazgeçilmez bir parçasıdır artık. Hiçbir şeyin olduğu gibi kalmayacağı ve hiçbir şeyin geçmişte de bugün olduğu gibi olmadığı ilkesi, 1789 ile işaretlediğimiz devrimler çağının çocukları için büyük bir yaşam kaynağıdır. Evrim Teorisi etrafında yaratılan kafa karışıklığı, büyük bir emeğin, engin akıl ve gözlem gücünün ürünü olan bilimsel kazanımların topa tutulması, aslında ne sadece dinsel bağnazlığın, ne de cehaletin ürünüdür. Burada güçlü bir karşı devrimci refleks vardır.

onsoz

“İnsanın, başka tür canlılarla ortak ve insan olmayan ataları olduğu” fikri, hatta “eşref-i mahlukat” sıfatı ile yüceltilmiş insanın bir zamanlar dört ayak üstünde yürüyen bir primat geçmişi olduğu gerçeği, “değiştirmeyelim hiçbir şeyi, her şey aynı kalsın. Değiştiremeyiz de zaten” diyenleri çileden çıkartıyor. Oysa her şey değişiyor. Hastalıklar bile bir insan yaşamına sığacak kadar sürede evrimleşiyor. Uygar yaşam değişiyor. Sadece toplumsal süreçler, devletlerin, sınıfların, kurumların üzerinde durduğu toplum gerçeği değil, “türlerin” evrimi ile değişen büyük ekosistem de uygar yaşamdaki dönüşümleri etkileyebiliyor. Çoklukla, bir insan ömrüne sığacak kadar bir sürede. Her şey değişiyor. Ve bu değişim herkesi etkiliyor. Evrim Teorisi’ni ders kitaplarından çıkartıp, onun “henüz sadece bir teori olarak kabul edildiği, aslında bir safsata olduğu” yalanını ortaya atanlar, evrim olgusuyla bağlantılı olarak yapılan bilimsel çalışmaların göz kamaştırıcı ürünlerinden yararlanmayı reddedemiyorlar. Her yıl yenilenen grip aşılarına iştahla yapışanların kapıdan kovdukları evrim kaba etlerinden giriyor vücutlarına.

Bilim, gerçeği kavrama çabamızın sonsuz olduğunu anlamayanlar için “fani” belki ama, Aydınlanma’nın çocukları için görkemli, coşku verici, muhteşem, hatta mecaz da olsa “büyülü” bir şey.

Bilimi küçümseyen, bilimle zıtlaşan, gerçekle bağlarını kopartıyor. Bilimsel düşünceye değil gerçeğe, kendi gerçekliğine de kafa tutmuş oluyor.

2009 yılında İstanbul Politikalar Merkezi bünyesinde yapılan bir araştırmada “bilimin insanlığa yararlı olup olmadığı ve dine olan inancı aşındırıp aşındırmadığı”na ilişkin anket sorusuna verilen yanıtlara bakıyoruz. Sadece yüzde 50 oranında bir kesim bilimin yararlı olduğunu düşünüyor. Yine aynı ankete göre “nazara inananların” oranı Yüzde 35’tir.

Bu verilere bakarak, ülkemizde insanların azımsanmayacak bir kısmının hasta olduklarında hastaneye değil büyücüye gitmelerini bekleyebiliriz! Durum açık ki bu değil. Sosyal sağlık sistemine vurulan darbelerle, insanların sağlık hizmetlerine ulaşımını zorlaştırmak bile bu sonucu elde etmek için yeterli olmamıştır!

Evrim Teorisi, ders kitaplarından çıkartılsa bile sadece ifade ettiği gerçeklikle değil, teknik ve pratik sonuçlarıyla da her yerdedir.

Elinizdeki kitap, ders kitaplarından çıkarılan kayıp üniteyi eğitimcilerin, öğrencilerin ve bilgiye değer veren tüm yurttaşların kullanımına açmak için hazırlandı.

Kayıp Ünite: Evrim, Aydınlanma Hareketi’nin bir çalışması olarak okura ulaştırılıyor ancak kitabın hazırlanması, aydınlanmacı eğitimcilerin verdiği emeğin ürünü. Bu konuda özel olarak Bilim ve Aydınlanma Akademisi’ne ve Evrim Çalışkanları’na şükran borçluyuz.

Çalışmaya katkı koyan eğitimciler ve eğitim bilimciler, biyoloji eğitimi içinde evrime gereken yeri vermek için yapılabileceklere ilişkin tavsiyelerini de yine bu kitap içinde eğitimcilerin dikkatine sunuyor.

Gerici müfredatın karanlığı ile hedef aldığı genç zihinleri, yobazların insafına terk etmemek görev ve sorumluluğunu taşıyan tüm eğitimcileri “kayıp ünitenin” yaygınlaştırılması çabasına katılmaya çağırıyoruz.

Evrim Teorisi, insanlığın büyük ileri adımlarından birisidir. Akıl, beceri ve emek ürünüdür; insanlığın refahı ve yüksek uygarlık seviyesi için önemi, insanın doğayla ve tüm türlerle barışık olmasının önkoşulu olan bir bilinçlilik halinin olmazsa olmazı olduğu tartışılmaz. Bilgiye değer veren, ön yargı ve hurafelerle yolunu ayırmış herkesin Evrim Teorisi’ni bilmesi, anlaması gerektiğini düşünüyoruz.

Bunun için yaptıklarımız, yapacaklarımız, Aydınlanma mücadelemizin vazgeçmeyeceğimiz bir parçasıdır.

Aydınlanma Hareketi