Karanlığa Karşı Evrim, Bilim ve Aydınlanma

Ali Rıza Aydın
23.08.2018
soL Portal

“Günümüzden altı bin yıl kadar önce artı ürüne sistematik el koymaya dayalı sınıflı toplumlara geçildiğinde gerçeği de sistematik olarak çarpıtmanın temelleri doğmuş oldu. Artı ürüne el koyan sınıf kendi eşitsiz durumunu meşrulaştırmak üzere inançları/varsayımları mutlaklaştırdı. Toplum tarafından yaratılan simgeler bir tapınma nesnesi haline geldi.”

“Böylece ilk kez üretim ilişkilerinden doğan ve aslında sınıfsal çelişkiyi yansıtan materyalizm/idealizm çelişkisi ortaya çıktı. Bir yandan emekçi sınıfların kendiliğinden materyalizmi sürecek, diğer yandan idealizm din şeklinde emekçi yığınlara enjekte edilecekti.”

Yukarıdaki satırlar, Yazılama Yayınevinden yeni çıkan “Bilimsel Yeni Verilerin Işığında Diyalektik Materyalizm” kitabında yer alan Erhan Nalçacı imzalı “Tarih İçinde Diyalektik Materyalizm” yazısından alındı.

Kitapta yazıları da olan Erhan Nalçacı, Iraz Akış, Mehmet Ali Olpak (bu üç yazar aynı zamanda kitabın editörleri), Alp Öztarhan, Bülent Cengiz, Tolga Binbay ve Engin Özkan’a evrim, bilim ve aydınlanmaya inananlar adına teşekkür ediyoruz. Bu soyut teşekkürü somutlaştırmanın yolu onları okumak, diyalektik materyalizmi özümseyip yaşam ve mücadele kılavuzu yapmak.  

Bir çırpıda okunan kitap karanlıkları aydınlatıyor, bataklıkları yok ediyor. Yine Yazılama’dan Ekim 2016’da yayımlanan “Evrimin Işığında”, Temmuz 2017’de yayımlanan “Yeni Bir Aydınlanma İçin”, Aralık 2017’de yayımlanan “Tarihsel Yöntem ve Bilim Tarihi” kitaplarına Ağustos 2018’de “diyalektik materyalizm”le “düşünme yöntemi ve mücadele kılavuzu” ekleniyor. Bu dörtlüye 2017-2018 döneminde öğrencilere ve eğitimcilere Aydınlanma Hareketi olarak binlercesini dağıttığımız “Kayıp Ünite: Evrim” kitapçığını da dahil etmemiz gerekiyor.  

Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi ile Bilim ve Aydınlanma Akademisi aynı hedefe kilitlenmiş iki mücadele üssü gibi çalışıyor.

“Kendi içinde bütünlüğünü yitirmiş ve binlerce alana parçalanmış” bilim ve aydınlanma hem karşı devrimlerin hem de dinsel gericiliğin saldırısı altında. Bir yanda da bu iki saldırgana eklenen bireysellik, çıkarcılık ve milliyetçilikle bütünlüğünü ve özünü yitirmiş bir insanlık var.

Kumanda masasında oturan sermaye sınıfı kapitalizmin tüm yasalarını ve emperyalizmin tüm oyunlarını zamana ve mekana göre devreye sokuyor; hukukla iki kolundan tuttuğu emekçi halka saldırdıkça saldırıyor, vurdukça vuruyor. Her yönüyle sömürgen ve gerici “ideolojik dalga” sardıkça sarıyor halkı.

AKP’li yıllar sermaye sınıfının emekçi halka saldırısının yaygınlaşarak büyüdüğü bir savaş laboratuvarı alanı oldu. Ne insanlık ne hukuk; ne sınıfsız ve sömürüsüz toplum ne bilim ve aydınlanma…

Her çekilişte büyük ikramiyenin başkana çıktığı o roman senaryolaştırılmış sahneye konuyor; her seçimde sonuç aynı…

İşte öyle bir ortamda, “diyalektik materyalizm”, “herhangi bir felsefi akım” olmadığını vurgulayarak yeni bilimsel verilerin ışığında çıkıyor karşımıza; hani “tam zamanında” denir ya öyle çıkıyor.

Önsözündeki ifadeyle “içinde bulunulan siyasi durum ve sınıf mücadeleleriyle doğrudan ilişkili” olarak “günümüz karanlığında bilime olduğu kadar, siyasi mücadelelere de ışık tutan (bir) yöntem olarak tekrar ele alınmaya, geliştirilmeye gereksinim” duyan diyalektik materyalizm, “olmuş bitmiş, tamamlanmış bir kuram olarak değil, yeni bilimsel verilerin ışığında sürekli gelişen bir düşünme yöntemi olarak ve mücadele kılavuzu olarak” ele alınıyor. Yazarlar hem iddialı hem de gelecek eleştirilere ve sonraki çabalarına bağlı olarak bu başlangıcın daha iyi bir noktaya taşınacağı inancında.

Kitapta okurun bulacağı çok şey var ve çok da soru sorduruyor; eksikliğinden değil sorgulamacı içeriğinden.  Diyalektik materyalizme bulaşmış olanlar, klasik sözle “mürekkebini yalamış olanlar” “yeni bilimsel verilerin ışığında” bir çeşit hasret giderirken bilgi yenileyip fikir üretebiliyorlar. Yeni tanışanlar özümseyici donanıma kavuşurken, tanışmayanlar başka kaynağa başvurmadan da öğrenebiliyorlar.

Kitabın bir başka ve önemli özelliğiyse günümüz karanlığında evrime, bilime ve sınıfsal mücadeleye yapılan saldırılara güçlü bilgi, analiz ve savlarıyla bütünsel yanıt veriyor olması. Karanlığı dağıtan bir yumruk gibi patlıyor; patlarken de şu günümüz kabulcüleri var ya seçimden seçime demokrasi kılıfına sığınıp sonra da susan, onlara da ciddi uyarılar yapıyor.

Evrim, bilim ve aydınlanma sömürü adına ve uğruna baskılanıyor, paramparça ediliyor. Yalnızca genç beyinlerin akıllarıyla, eğitim ve öğrenimleriyle uğraşarak, müfredat ve derslere dikenli telleri ve gerici bulaşığı sokarak yapmıyorlar yapacaklarını. Tüm toplumsal ilişkilere yağ lekesi gibi dağılıyorlar.

Sermaye sınıfının krizi ve sömürüsü devam ediyor, dinsel gericilik de örgütlü olarak ona destek oluyor. Sömürü ve gericilik birbirinden beslenerek yaşıyor, birbirine muhtaç. Ne paranın saltanatını sürdürenlerden aydınlanma çıkar ne de dinsel gericilikten sömürüye karşı mücadele…  

Sömürülenlerin mücadelesi ikisine de karşı. Bilim ve aydınlanma mücadelesi kapitalizme ve emperyalizme karşı verilen mücadeleyle bir bütün. Öncelikle sermaye ile gericiliğin bağlantısını koparmak, emekçileri dinsel gericiliğin tutsaklığından ve saplantısından koparmak şart.

Nesnel gerçeği yansıtan bilimsel dünya görüşü işçi sınıfının yolunu açacak enerjiyi, işçi sınıfı da ortak aklına saldırıları püskürtüp devrimci hedefine ulaşacağı örgütlülük gücünü taşıyor. Bu kavga, diyalektik materyalizmin eylem kılavuzluğunda kazanılacak.

İlgili Bağlantı: http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ali-riza-aydin/karanliga-karsi-evrim-bilim-ve-aydinlanma-245934