2017’de Bilim: Yeni Gelişmeler ve Yankıları*

Derleme: Ezgi Altınışık

  1. Nature Ecology & Evolution dergisinde yayımlanan “Her ekoloğun okuması gereken 100 makale” adlı makale, bilim dünyasında tartışmalara neden oldu. Ekolojide büyük önemi olduğu düşünülen makalelerden, yeni bir ekolog için genel ve ufuk açıcı bir okuma listesi önermek amacıyla oluşturulan liste, 6 makale türünü, 6 yaklaşımı ve 17 alanı kapsayacak şekilde sıralandı. Liste, ekolojinin genel tanımını kapsamadığı ve birçok kadın ekolog bulunmasına rağmen erkek yazarların ağırlıkta olduğu iddiasıyla eleştiriliyor. 500 Kadın Bilimci isimli kuruluş, alternatif liste hazırlıklarına girişti bile.
  2. Robert G. Blanton ve Dursun Peksen’in yürüttüğü çalışmada, 1981-2011 yılları arasında 127 ülkede gerçekleşmiş endüstriyel facialar incelendi. Çalışmanın sonuçlarına göre, piyasalaşma ile büyük facialar arasında pozitif bir ilişki gözleniyor. Araştırmacılar, neoliberal politikaların işçi, sermaye ve devlet arasındaki dengeleri değiştirici yönlerine odaklanmışlar. Tüm kazaların tekil olarak değerlendirilmesi, geniş çerçevede yorumlanmasının önünde büyük bir engel. Bu çalışma da tekil değerlendirmelerdeki sorunlara dikkat çekiyor. Sonuç olarak, neoliberal politikalar iş güvenliği ve işçi sağlığını tehlikeye atmaktan çekinmiyor. Günlük pratiklerde bu durum zaten göze çarpıyordu, ancak veri analiziyle bir kez daha gözler önüne serilmiş olması önemli.
  3. Araştırmacılar, aşırı hava olaylarındaki artışların doğrudan insan kaynaklı küresel ısınmaya bağlı olduğunu ilk kez açıkça ortaya koydular. Son yıllarda hissedilir derecede artan hava sıcaklıklarını inceleyen bilim insanları, simülasyonlar yoluyla bu sıcaklıkların nedenini anlamaya çalıştılar. Çalışmaya göre, oluşturulan modellere sera gazı etkisi eklenmediği durumlarda sıcaklık artışını açıklamak mümkün görünmüyor. Küresel ısınma devlet politikaları açısından her zaman tartışma konusu olsa da ilk kez bu etkinin hissedilir olaylarda tespit edilmesi önem taşıyor. Araştırmacılar, sera gazı salınımının acilen düşürülmesi gerektiğini uzun zamandır dile getiriyor.
  4. Sci-hub, bilim insanlarının akademik makalelere ücretsiz erişimini sağlayan bir sistem. Aleksandr Elbakyan tarafından oluşturulan bu sistem, uzun zamandır yayın tekellerinin hedefindeydi. Özellikle zengin olmayan ülkelerdeki araştırmacıların en büyük kaynağı olan Sci-hub geçtiğimiz yıl da yayın tekellerinin saldırısına uğramaya devam etti. ABD’de görülen bir davada 15 milyon dolar para cezasına çarptırılan Sci-hub’a, son olarak mahkeme kararıyla erişim engellendi. Alanadı sağlayan şirketler üzerinden engellenen erişime rağmen Sci-hub faaliyetlerini durdurmayacağı açıklamasını yaptı. Bu yazı hazırlanırken, sci-hub.tw sitesinden erişmek mümkün olsa da her engelleme sonrası alanadı değişiyor. Bu nedenle, Sci-hub sosyal medya hesaplarını takip etmekte yarar var.
  5. Hiç yazılmadığı halde 400’den fazla atıf alan bir makale, evrensel bilim ve bilim yayıncılığı üzerine düşündürdü. Bir istatistikçinin tesadüf sonucu fark ettiği bu durum, bilim dünyasında tartışmalar yarattı. The art of writing a scientific article başlıklı makale, aslında dergilerin referans gösterme modeli olarak kullanılıyordu. Ancak, Web of Science verilerine göre, hiç yazılmamış olan bu makale 400’den fazla atıf aldı. Bu atıfları inceleyenler, çoğunun düşük kaliteli konferanslara ait olduğunu tespit etti. Özellikle, Çin, Malezya, Rusya, Romanya gibi ülkelerden gelen bu atıfların arasında Türkiye de göze çarpıyor. Durum burada bitmiyor. 40 civarında atıfın ise yüksek kaliteli olarak gösterilen dergilerden geldiği tespit edilmiş. Bunların arasında, Sci-hub’u mahkemeye veren Elsevier gibi yayın tekelleri de bulunuyor. Sadece bu durum bile, yayıncılığın aslında nasıl baştan savma olduğunu ortaya koymak için yeterli. Tabii Türkiye’de tartışılması gereken bir diğer konu ise, olmayan makaleye atıf yapan akademisyenlerin, üniversitelerin birçok kadrosunu işgal ediyor olması.
  6. Bilim insanlarının yayın tekellerine karşı açık erişim destekleri 2017 yılında da sürdü. Bunlardan Elsevier, uzun süredir en çok tepki çeken yayın kuruluşu. Almanyalı bilim insanları bir süredir, yeni bir erişim modeli konusunda Elsevier ile görüşmeler yapıyordu. Buna göre, dergilere abonelik için teker teker para ödemek yerine, yayımcılara ilk yazarların Almanya’dan olduğu tüm makalelerin kâğıt masrafı için bir toplu ödeme yapmayı istiyorlardı. Bu makaleler daha sonrasında tüm dünyaya açık olacak ve ayrıca Almanya’daki kurumlar ise yayımcının tüm çevrimiçi içeriğine ulaşabilecekti. Ancak, görüşmeler tıkanınca Almanya tarafı üyeliklerini yenilememe kararı aldı ve Elsevier erişimi durdurdu. Daha sonra, görüşmelere devam etme umuduyla şirket erişimi tekrar açsa da 5 Alman editör Elsevier dergilerindeki editörlük görevinden çekildiklerini duyurdu.
  7. Neandertallerle karışma, yaklaşık 2000 nesil öncesine dayanıyor ve Afrika’dan çıkıştan hemen sonra gerçekleştiği düşünülüyor. Yapılan bir çalışma, Batı Asya’da Neandertal katkısının diğer bölgelere göre daha az olduğunu gösterdi. Bunun nedeni Afrika’dan gelen göçler olabilir. Afrika’da Neandertallerle karışma görülmediğinden, bu bölgeden gelen gen akışı Batı Asya genomlarında bulunan Neandertal katkısını seyreltmiş olabilir. Ayrıca, daha önce dizilenmiş olan 16 Türkiyeli genomu analiz edilerek, bu genomlarda bulunan Neandertal varyantları incelenmiş ve 3221’den fazla varyant bulunmuş. Bunların üçte biri henüz literatürde karşılaşılmamış varyantlar olarak biliniyor.
  8. Bugüne kadar bilinen en büyük Mersenne asalı 2017’nin son haftasında keşfedildi. M77232917 olarak adlandırılan sayı 2'nin kendisiyle 77,232,917 defa çarpılması ve sonra 1 çıkarılmasıyla elde ediliyor. Bu, son keşfedilen Mersenne asalından yaklaşık 1 milyon daha fazla basamak içeriyor. Mersenne asalları da 2^p(2 üstü p)-1 biçiminde yazılabilen özel bir asal sayılar ailesi. Mersenne asalları, adını 17'nci yüzyılda bu tür sayılar üzerinde ilk olarak çalışmaya başlayan 1588-1648 yılları arasında yaşamış Fransız matematikçi Marin Mersenne'den alıyor.
  9. Oksijen tüketimi birçok organizma için hayati öneme sahip. Ancak, oksijensiz solunum ile yaşamlarına devam eden organizmalar da bulunuyor. Oksijensiz solunum, omurgalılarda çok karşılaşılan bir özellik olmasa da 80’li yıllarda oksijensiz solunum ile hayatta kalabilen balıklar keşfedilmiş. Bu balıklar, oksijen bulamadıklarında besin olduğu sürece kaslarında laktik asit yerine etanol üretiyor ve bu etanolü solungaçlardan dışarı atıyorlar. Yeni yapılan bir çalışma, bu özelliği genetik düzeyde inceliyor. Araştırmaya göre, etanol üretimini katalizleyen enzimi kodlayan genler, güzel bir yakınsak evrim örneği sergiliyor. Bira mayasının, bitkilerin ve Japon balıklarının geçmişlerinde benzer şartlar altında aynı görevi görebilen enzimler evrilmiş. Ancak bu evrim süreçleri birbirinden tamamen bağımsız biçimde gerçekleştiği için bu tip evrime "yakınsak" deniyor.
  10. Game of Thrones dünya çapında oldukça takipçisi olan bir dizi. Dizi, aynı isimdeki kitaptan daha hızlı ilerlediğinden, hikâyenin devamını öğrenmek için 2019’a kadar beklenmesi gerekiyor. Ancak bir yazılımcı, yapay zekâ kullanarak dizinin gelecek sezonunu tahmin etmeye çalıştı. İlk beş kitabı tekrarlayan sinir ağı olarak bilinen yapay zekâ algoritmasına aktardı. Buradan hareketle devamını tahmin etmeye çalışan yapay zekâ, 6. Kitabı yazdı. Kitap şöyle başlıyor: “Jaime, Cercei'yi öldürdü, soğuk ve düşünceliydi ve Jon artık bir kurt olduğunu düşünüyordu...”

* BilimsoL’dan derlenmiştir.