Yapay zekâ üzerine temel tezler

Yavuz Köroğlu
Bilim ve Aydınlanma Akademisi, Kolektif Yaşamı Kurgulama BA, Yapay Zekâ ve İleri Teknolojiler Komisyonu


Özet

Yapay Zekâ (YZ) bugünün gerçekliğine damgasını vuran teknolojik ve bilimsel bir gelişmedir. Her geçtiğimiz gün yeni bir gelişmenin olduğu YZ’nin doğru ve bütünlüklü anlaşılabilmesi, insanlığın sosyalizme uzanan geleceğinde ilerleme için vazgeçilmez teknolojik ve bilimsel gelişmelerin pozitif yönde katkı koyması açısından çok önemli bir yere sahiptir. Bu bildiri, YZ’nin ve YZ ile ilgili gelişmelerin doğru yorumlanabilmesi, bilinçli kullanımı ve geliştirimi adına temel bir çerçeve oturtmayı ve öne sürdüğü tezlerle insanlığın geleceği için tehlikeli olabilecek bazı yanılgıları gözler önüne sermeyi amaçlamaktadır. Bu tezlerin kısa vadede YZ ile ilgili günlük hayattaki gelişmelere karşı bütünlüklü ve tutarlı bir fikir üretiminin önünü açması, uzun vadede de sosyalist emek-üretim ilişkilerinde belirleyici olması beklenmelidir.

1. Giriş

Yapay Zeka (YZ), bugünün gerçekliğine damgasını vuran teknolojik ve bilimsel bir gelişmedir. Toplumun her kesiminin artık varlığına dair bir fikri olduğu YZ’nin bireysel yaşantımızda birçok pratik kullanım alanı vardır. Hastalık teşhisi [13], dil çevirisi [5], yazım ve anlatım bozukluklarının tespiti [2], genlerin incelenmesi [9], öneri sistemleri [8] ve benzeri sayısız birçok alanda YZ en iyi çözüm olarak kullanılmaktadır.

Çağımız için çok önemli bir gelişme olan YZ hakkında gerek toplumun gerekse bilim insanlarının aklında birçok soru vardır. YZ kendi bilincine ulaşarak insanlığa düşman mı olacak? YZ ölümcül bir silah olarak mı kullanılacak? YZ insanların yerini alabilir mi? YZ işlerimizi çalabilir mi? Stephen Hawking ve onun gibi birçok bilim insanı YZ’nin büyük felaketlere yol açabileceğini belirtmektedir [7]. YZ hakkındaki negatif yorumlar yadsınamayacak düzeydedir.

Her yeni YZ gelişmesine yapılan yorumlardaki farklı yönelimler genelde bir kafa karışıklığı yaratmaktadır. YZ ve YZ gibi son teknolojik gelişmelerin bütünlüklü ve doğru yorumlanmaması, hiç kuşkusuz insanlığın geleceği için tehlikeler barındırmaktadır. Bu bildiri, YZ’nin ve YZ ile ilgili gelişmelerin doğru yorumlanabilmesi, bilinçli kullanımı ve geliştirimi adına temel bir çerçeve oturtmayı ve öne sürdüğü tezlerle insanlığın geleceği için tehlikeli olabilecek bazı yanılgıları gözler önüne sermeyi amaçlamaktadır.

2. Tanımlar

YZ üzerine bazı temel tezler öne sürebilmek için öncelikle öğrenme, akıl ve bilinç gibi bazı temel kavramların doğru ve bütünlüklü tanımlanması gerekmektedir. Bu bölümdeki tanımların arkasında YZ’nin ne olduğunu anlama amacı kadar onunla nasıl ilişkilenmemiz gerektiğini çözme uğraşı da yatmaktadır. Bu diyalektik uğraş YZ ile ilgili soruları cevaplamak adına kilit öneme sahiptir.

2.1. Öğrenme

Öğrenmek, bir öznenin, şeyler arası ilişkileri anlaması/kavraması durumudur. Örneğin, insanlık ateş ile yemek pişirebileceğini, pudingin lezzetli olduğunu, işine en hızlı metro ile gidebileceğini ve bunun gibi birçok şeyi o şeylerle etkileşerek öğrenir. Etkileşim ile elde edilen veri sadece öğrenilen şeyin varlığına işaret etmez, o şeyin öğrenen özne ile nasıl bir ilişkide olması gerektiğine dair ipuçları da içerir. Diyalektik gereği hiçbir özne etkileşim kurmaksızın, bir şeyi kendisine ”geri döndürmeksizin” öğrenmez.

Günümüzde öğrenme yükünün, yani bir problemin çözümünü öğrenmek için yaptıklarımızın büyük bir bölümü YZ’lere devredilebilmektedir. Bu tarz öğrenmeye yapay öğrenme denmektedir. İnsanlığın tarihsel birikimi, günümüzde insanlığın bir şey veya o şeyin verisiyle nasıl bir ilişkisi olduğunu öğrenme sürecini tamamen biçimselleştirmesine, yani matematiksel olarak formüle ederek ve mühendislikle gerçekleyerek otomatize etmesine olanak tanımıştır.

YZ, yapay öğrenmede öğrenilen bilginin nasıl kullanılacağı sorusunu öğrenme sürecinin kendisinden ayırır ve böylece öğrenmeyi mekanikleştirir.

Yapay öğrenmenin doğal öğrenmeden temel farkı işte budur. Yapay öğrenmenin sonuçları her zaman biçimsel bir düzlemde var olabilir ve bu biçimselliği inceleyen insanlık öğrenme sürecinin sonucuna vakıf olarak, ya da o sonuçları yorumlayarak bu süreci tamamlayabilir. Örneğin veri analistliği mesleği de YZ sonuçlarının yorumlanması ihtiyacı ile günümüzdeki yerine ulaşmıştır.

Tarihsel olarak şimdiye kadarki bütün öğrenme süreçleri insanlığın öğrendiği bilgiyi kullanarak çevresindeki dünyayı değiştirmesiyle sonuçlanmıştır. Dolayısıyla doğal öğrenme süreci her zaman o sürecin zemin hazırladığı eylemlerle ilişkili olmuştur. Yapay öğrenmede ise öğrenilen bilginin ”yorumlanarak insanlığa geri döndürülmesi” süreci bilginin işlenilerek öğrenilme sürecinden ayrılmıştır, makinenin öğrenmesi bilginin işlenilerek bir biçimselliğe dönüştürülmesi sürecine indirgenmiştir.

2.2. Bilinç

Bir şeye dair bilinçli olmak, bir öznenin şeyler arası ilişkileri anlaması/kavraması ve eylemlerini bu anlam/kavrayış üzerinden belirlemesi durumudur [14]. Örneğin bir yemekhanede yemek hazırlanması bilinçli bir eylemdir, çünkü yemeği hazırlayan ekip içinde var oldukları toplumun bir parçası olduklarının, o toplumun ihtiyaçlarını karşıladıklarının farkındadır ve eylemi de işte bu farkındalıkla gerçekleştirmektedir.

Tersinden bilinç dışılık ise şeyleri etkileyecek eylemlerin o şeyler üzerine bir kavrayış olmadan belirlenmesi ya da var olan kavrayışa rağmen belirlenememesi durumudur [14]. Örneğin, birinin ses çıkarmaması gerektiği bir yerde istemsizce hapşırması bir bilinç dışılık durumudur, çünkü insan bu eylemi ve sonuçlarını kavrayabilir ama bu kavrayışa rağmen eylemi yapmamayı ya da örneğin sessiz yapmayı seçemez. Benzer şekilde bir su otomatının para karşılığı birine su uzatması da bilinç dışı bir durumdur, çünkü bu durumda da otomat gerçekleştirdiği eylem hakkında hiçbir kavrayışa sahip değildir.

Bilinçli bir eylemde bulunmak, çevremiz ile ilişkilenirken bir özne olma halidir.

Bilinçli olmak eyleme geçmeyi gerektirdiği için diyalektikte bilinçli bir varlıktan söz edilirken aslında o varlığa özne niteliği atfedilmektedir. Öncelikle günümüz kapitalist düzeni içerisinde yemekhanede çalışanların işyerinde bir özne olmadığı, yani işyerine dair bir bilince sahip olmak zorunda olmadıkları, yaptıkları işin yararının farkında olmadan da bu işi sırf para için yapmaya devam edebilecekleri vurgulanabilir. Kapitalizmde Marx’ın sözünü ettiği emekçinin emeğine yabancılaşması durumu genel anlamda elimizdeki bilinç tanımına göre bir bilinç kaybına zemin hazırlamaktadır.

Öğrenme sürecinin ikinci ”yorumlanarak insanlığa geri döndürülmesi” kısmı bilinçli eylemin varlığını gerektirir. Bir YZ’nin bilinci olmadığına, yani özne olmadığına en güçlü gösterge de bu sürece bir katkısı olmamasından ileri gelir. YZ’nin ürettiği bilgiyi kullanacak bir özne olmaması bir ikincil sonuç daha doğurur. Yapay öğrenmede YZ, kendisinin değil, son tahlilde insanlığın şeylerle ilişkisini kavramak için vardır. Mikroskop görüntülerinden hastalık teşhisi yapabilen YZ’lerde bu durum çok barizdir, sonuçta YZ asla hasta olmayacaktır, yani öğrenilen bilgi YZ’nin kendi işine yaramamaktadır. Daha bulanık örnekler ise ilerleyen bölümlerde açıklığa kavuşacaktır.

2.3. Akıl

Marx’a göre akıl, bir şeyin gerçekte inşa edilmeden önce imgelemde inşa edilme becerisidir [14]. Diğer bir deyişle akıl henüz gerçekleşmeyen veya gerçekleşmiş ama gerçekleştiğine tanık olunmamış bir inşanın kurgulanabilme yeteneğine işaret eder. İnsanlığın tarihsel birikimi, henüz inşa edilmemiş şeylerin imgelemde kurgulanma süreçlerini biçimselleştirmiş, yani matematiksel olarak modellemiş ve insanlığın aklının bir kısmını gerektikçe makinelere aktarılabilir duruma getirmiştir. İnsanlığın aklını veya onun bir kısmını miras alan makinelere ise biz YZ’li makineler ya da kısaca YZ diyoruz.

2.4. Teknofobi / Teknofili

Teknofobi, teknolojik ilerlemeye karşı bir korku ve panik halidir. Bu kavramın tanımını diyalektik bir şekilde somutlayacak olursak neden olduğu eylemlere değinmek gerekir. Örneğin Terminatör filmindeki robotların gerçekten var olacağı düşüncesiyle teknolojiden uzak bir şekilde bir ormanda tek başına yaşamak bir teknofobi olabilir. Teknofobi içerisinde teknolojik gelişmelere özne niteliği atfetme vardır. Yani bildiri boyunca örneğin atom bombasına dair duyulan korkuyu teknofobi saymayacağız, çünkü bu bombanın kendisinden değil, birilerinin bunu atmasından korkulmaktadır, yani atom bombası orada bir özne değildir.

Teknofili, teknolojik ilerlemenin dünyadaki bütün problemleri kendiliğinden çözeceğine dair bir inanç ve buna bel bağlama, adeta teknolojiye tapma halidir. Burada da teknofobide olduğu gibi yine teknolojik gelişmelere özne niteliği atfedilmektedir.

2.5. Tam Otomasyon

Tam otomasyon, inşa, ulaştırma ve planlama dâhil olmak üzere, bir üretim sürecinin tüm aşamalarından insan emeğinin çıkarılması durumudur. Otomasyon hâlihazırda birçok fabrika ve hizmet noktasında kullanılan bir yöntemdir. Bugün birçok devlet kuruluşu bürokratik işlemler için bilgisayarlı sistemlerden yararlanmaktadır. Başvurular ve dilekçe gönderimi gibi süreçler elektronik ortamdaki otomasyonlarla gerçekleştirilebilmektedir. Fabrikalarda bir sürü ürün elektronik sistemlerle üretilip paketlenmektedir. Bu sistemlerin hepsi otomasyondur, ancak tam otomasyon durumuna geçebilmeleri için başlarında bu sistemi kontrol eden gözlemcilerden ve sistemlerin çalışma şekillerini ve zamanlarını kontrol eden yönetici ve planlayıcılardan kurtulmaları gerekir. Bir ürünün tam otomasyonla üretilmesi o ürüne insanlığın kullanımına zaten hazır, doğada bulunuyormuş gibi bir nitelik kazandırır. Bunun nedeni ürünler yine insanlığın ihtiyaçları için üretilirken bu üretim için emeğe gerek kalmamış olmasıdır.

3. Sorular

Bu bölümdeki sorular akıl-bilinç-YZ üçlüsü üzerinden bir tartışma geliştirecektir. Bu soruların amacı yerleştirdiğimiz tanımları detaylandırarak biraz daha bütünlüklü kılmaktır.

Başka akıllar üzerine düşünmek için insanlığın aklını esas almak gerekli mi?

İnsanlığın aklının tüm özellikleri belki başka bir akılda olmak zorunda değildir. Bu durum akıl üzerine yorum yapmayı neredeyse imkânsız kılabilir. Bu bildiri YZ ile insanlığın nasıl ilişkilenmesi gerektiğine olabilecek en bilimsel cevabı vermekle yükümlüdür. Dolayısıyla yapabileceğimiz en iyi şey örnek alabileceğimiz, kendisine vakıf olduğumuz biricik akıl olan insanlığın aklını veri almaktır. Burada dünyamızda yaşayan diğer canlıların (maymunların, diğer hayvanların) da kısıtlı da olsa akılları olduğunu, kastedilenin doğayı kolektif olarak dönüştürme yeteneği olduğunu ve bunun da insanlığa özgü olduğunu vurgulamak gerekir. İnsanlığın aklının tüm olası akıllara genellenmesi, aklı çevremizde gördüklerimizi kullanmadan yoktan yaratamayacağımıza göre bu bildiri açısından bir zorunluluktur. Nitekim YZ de insan aklının işleyişinden yola çıkarak modellenmiştir.

Aklın özellikleri nedir?

  1. Karşılaştırılabilir: Kurgulayabildiği şeylerin niceliği ve niteliğine göre bir varlık diğerinden daha akıllı olabilir. İki aklı karşılaştırmanın zeminini kurgulanacak şeyler belirler. İnsanlığa hiçbir katkısı olmayan şeyler kurgulayan bir akıl, bu kurguları gerçekleştiremeyen bir akıldan bir açıdan daha akıllı olabilir ama hiç kuşkusuz daha az akıllı olanın bu koşullar altında eksik sayılmasına gerek yoktur. Böylece biz de bir YZ’yi karşılaştırırken günlük hayatta bize ne kadar yararlı kurguları olursa o kadar akıllı olduğunu düşünürüz. Bir diğer önemli nokta ise kurgulanabilecek şeylerin insanlığın yararına da olsa sonsuz sayıda olması, bu durumun sonucu olarak da bir konuda bir zekâ daha akıllı olabilirken diğer bir konuda ise öbürünün daha akıllı olabilmesidir. Dolayısıyla yapılan karşılaştırmaların mutlak olduğu kesinlikle düşünülmemelidir.
  2. Biçimselleştirir: Akıl şeyleri kurguda inşa edebildiğine göre onları kavranabilir bir biçimselliğe de indirgemektedir. Tarihte matematik ve geometri, binaların inşasından bilim dallarının ortaya çıkmasına kadar birçok alanda bu biçimselleştirme sürecinin yöntemi olmuştur. YZ de zaten aklın kendisinin biçimselleştirilmesi ile mümkün olmuştur.
  3. Aktarılabilir: Bir akıl, yazı ve söz gibi araçlarla, matematik ve geometri, yani biçimsellik kullanarak başka akıllara aktarılabilir. Bu yöntemle belli konularda bir akıl diğerinden akıl alarak ilerleyebilir, gelişebilir.
  4. Biriktirilebilir: Akıl başka akılların aktardıklarını toplayarak biriktirilebilir. Özellikle biçimselliğe dökülen aklın nesillerin ötesine aktarılabileceği gerçeği, aklın birikeceği sonucunu kaçınılmaz kılar.
  5. Tarihseldir: İnsanlığın aklı aktarılarak birikmiştir. Yani dün yokken bugün yoktan var olmamıştır. O halde aklın tarihselliği de kaçınılmazdır.
  6. Kolektiftir: Bir arada yaşayan, aynı dertleri, aynı zorlukları paylaşan akıllar birlikte kurgular, aktarır, nesilden nesile biriktirir ve bir kolektif olarak ilerler. Böylece belli zümrelerin akıllarını geliştirmesi ve aktarması birim birim gözlenebilirken aynı zamanda daha geniş ölçekte insanlığın kolektif aklının genel yönelimi de incelenebilir. Bu genel yönelimin tekliği kolektifi oluşturan parçaların aynı nesnelliği paylaşmasından ileri gelmektedir.

YZ nedir?

YZ, aklın kendisinin biçimselleştirilerek bir makineye aktarılmasıdır. YZ’nin aklı biçimselleştirdiğine emin olabilmek için önce ondan önceki makinelerin nasıl çalıştığını anlamak gereklidir. YZ öncesi makineler genel olarak algoritma adı verilen, makinenin yanlış veya farklı anlamayacağı ve kolaylıkla gerçekleştirebileceği sıralı adımlardan oluşan iş tarifleri ile programlanırdı. YZ’li makineler ise belli bir problemi çözecek sabit adımların yerine o adımları belirleyecek bir algoritma içerirler. Böylece insanlığın aklı söz konusu problemi çözmek için gerekli adımları kurgulama yükümlülüğünden kurtulur, makinenin kendisi bu adımları kurguda inşa edebilir hale gelir. Böylece insanlığın aklı YZ’ye aktarılmış olur. Uzmanlar bir makinenin YZ’li olup olmadığını o makinenin problemin çözümü için direkt olarak proglamlanmış bir algoritmaya ihtiyaç duyup duymamasından anlayabilir.

Herhangi bir akıl kolektif mi olmak zorundadır?

Aklın aktarılabilirliği ve biriktirilebilirliği aklın kolektif olabilmesine zemin hazırlamaktadır ama bu zorunlu olarak öyle olması anlamına geliyor mu? Aklın kolektif olma zorunluluğu üç yoldan açıklanabilir.

  1. Çelişkisel Açıklama: Akıl kolektif olmasaydı, her yeni nesil önceki neslin aklını miras almayacak, sıfırdan başlayacaktı. Eğer aklın ilerleyişi kolektif olmasaydı insanlığın bugünkü seviyeye gelemeyeceğini açıkça görebiliriz.
  2. Evrimsel Açıklama: Evrimsel süreçte insanlığın aklı kolektif olarak gelişmiştir. Bildiğimiz tek akıl da insanlığın aklı olduğuna göre başka akılların da öyle olacağını varsaymamız gerekir.
  3. Diyalektik Açıklama: İnsanlık sadece akıllı değil, bilinçlidir, yani çevresindeki evrenin öznesidir. Aklın kolektifliği de insanlığın doğaya karşı geliştirdiği bilinçli bir yönelimdir.

Bilinç ile akıl arasındaki fark nedir?

Aklın ürettiği şey soyut bir düzlemde kalabilir, yani kurguda inşa edilen şey asla gerçekleştirilmeyebilir. Aksine bilinç tanım gereği yürütülen akıl sonucu gerçekleştirilen eylemi de kapsar. Bilinçli eylem içinde bulunulan evreni değiştirir ve eylemin sahibine geri dönerek onu olduğundan fazlası yapar. Zaten bir eylemin bilinçli yapıldığı kanısına da ancak bu geridönüşü gözlemleyerek varabiliriz.

YZ’nin bilinç kazanarak insansılaşması mümkün değil mi?

YZ’nin bilinç kazanması mümkün olmasa da ona bilinç kazandırılması teorik olarak mümkün olabilir. Bu tartışmayı açarken yine bildiğimiz tek bilinç olan insanlığın bilincini ele almalıyız. Bu bilinç ancak ve ancak canlıların büyük bir evrimsel süreçten geçmesi ile, kolektif yaşamın gerekliliği ve içinde yaşadığımız dünyanın nesnel gerçeklikleri içinde oluştu. YZ’li makinelerin de ancak böyle bir ortamda evrimleşmeye ve kolektif bir varlığa zorlanarak bilinç geliştirebileceklerini varsayabiliriz.

YZ insanlık ile aynı süreçlerden geçerek değil de bir laboratuar ortamında kendiliğinden bilinç kazanamaz mı? Evrimsel ve kolektif bir süreç gerekmeden bilinç kazanılabildiğine inansak bile en azından bilincin rastgele kazanılamayacak kadar karmaşık bir şey olduğunu kabul etmeliyiz. YZ’nin kendiliğinden bilinç kazanma olasılığı tıpkı bir maymunun piyano başında rastgele Beethoven çalması olasılığına benzemektedir. Olasılık teorisine göre yeterince maymunu yeterince uzun süre piyano başında koyarsak bu olabilir, ama pratikte böyle bir şeyin asla olmamasını beklemeliyiz. Aynı durum YZ’li makinelerin kendiliğinden bilinçli bir özne haline gelmesi ihtimali için de geçerli olmalıdır.

4. Yanılgılar

YZ ile ilgili düşebileceğimiz yanılgılar güncel gelişmeleri yorumlarken çeşitli tuzaklara düşmemize neden olabilir. YZ’nin her şeyden önce buharlı makineler ve elektrik gibi üretim ve iletişim kapasitelerinde büyük gelişmeler sağlayan önemli bir teknoloji olduğu unutulmamalıdır. YZ üzerine yapılan yanlış yorumlar bu teknolojinin çeşitli iş alanlarının yenisi yaratılamadan yok olması gibi insanlığın aleyhine kullanımına ortam hazırlayabilir. Bu yüzden bu bölümdeki yanılgıların ne oldukları ve nereden geldiklerinin anlaşılması önemlidir.

YZ insandan daha akıllıdır.

YZ’li makineler bugün en iyi satranç oyuncusunu bile satrançta oynanan oyunların çoğunda yenebilmektedir. O halde YZ’ler satrançta insanlardan daha akıllıdır. Oysa çevremiz sürekli değişmekte ve insanlığın önüne çözmesi için sürekli sonsuz sayıda problem koymaktadır. Satranç oynayan bir YZ ise sadece satranç oynayabilir, yani diğer konularda tamamen aptaldır! Bunun aksi doğru olsaydı satranççı YZ’ler örneğin çok kuvvetli siyasetçiler veya bilimciler olabilirdi, ama tabii ki içinde yaşadığımız dünya bu şekilde işlememektedir.

YZ’nin akıllılığı kurgulanacak şeyin sabitlenmesinden ve bu sabit ile YZ’nin niceliksel olarak güçlendirilmesinden ileri gelmektedir. Satranç örneğinde YZ insandan çok daha fazla pozisyonu kesin olarak değerlendirebildiği için daha büyük bir akıl ortaya koyabilmektedir. Oysa satranç insanlığın hayatı boyunca yüzleştiği sonsuz problemden sadece birisidir, işte bu yüzden insan aklı satranç için bir makine kadar özelleşemez. Çok küçük yaştan beri satranç çalışıyor olsa bile bir toplumsal varlık olan insanlık başka problemlere de vakit ayırmak zorunda kalacaktır.

Akıllı varlıklar bilinçli olmak zorundadır.

Şimdiye kadar bildiğimiz tek akıl insanlığın aklı, tek bilinç de insanlığın bilinciydi. Böyle olduğunda akıllı olmak ile bilinçli olmak karıştırılabilir, biri varken öteki de kesin vardır sanılabilir. Biz YZ kullanarak aklı onun bilinçli eyleminden soyutladığımız için artık bilinçli olmayan ama akıllı varlıkların olabileceğini biliyoruz.

Bugün bir YZ’li robotun Suudi Arabistan vatandaşlığı aldığını biliyoruz [1]. Bu robot insan gibi görünüyor, kendisine yöneltilen sorulara insanmış gibi cevap veriyor. Ama diyalektik materyalist açıdan bir şeyin bir ülkenin vatandaşı olması için o ülkenin vatandaşlık sorumluluklarını yerine getirmesi, vatandaşlık haklarından yararlanması beklenir. Oysa bu robot bunların hiçbirini yapmamaktadır. Yani sorulara akıllı cevaplar vermek bu robotu bilinçli bir vatandaş yapmamıştır.

YZ’ye aktarılan akıl YZ’yi insansılaştırır.

İnsan olmak demek insana ait olduğu bilinen pek çok özelliği içinde barındırmak demektir. Sadece bir özelliğe sahip olmak makineyi insanlaştırmamaktadır. Örneğin, fotoğraf makinesi bulunmadan önce gerçekçi portreler yapmak sanatçılar için çok büyük bir uğraştı. Fotoğraf makinesi ise bu uğraşı kolaylıkla gerçekleştirebilen bir makine olarak icat edildi ama fotoğraf makinesi bu özelliğe sahip olsa da ressam olmadı. Tıpkı bu örnekte olduğu gibi YZ de insanın aklını devralmış olabilir ama sırf buna sahip diye insan olmadı. Bilinçli bir özne olmak gibi birçok özellik insana özgü kalmış oldu.

YZ tarihsel olarak şimdiye kadar üretilmiş makinelerden çok farklıdır.

YZ’li makineler de diğer bütün makineler gibi makinelerin sahip olduğu en önemli özelliği devralmaktadır. Bu özellik de makinelerin birer nesne oluşudur. Nesne olmak eylem içerisinde sorumluluk alma ihtimalini ortadan kaldırır.

Örneğin bir savaşta savaş makinelerini, yani topu, tankı, tüfeği suçlamayız. Bunları kim kullanıyorsa, kim üretiyorsa onları suçlarız. Tıpkı bu örnekte olduğu gibi bir Mars robotu ya da insansız bir otomobil kaza yaptığında gidip YZ’nin kendisini cezalandırmayız. Şu halde YZ’lerin belli açılardan diğer makinelerden pek de farklı olmadığını kabul etmemiz gerekir.

Karmaşık işlemleri gerçekleştiren tüm bilgisayarlar YZ’dir.

YZ’nin diğer makinelerden farklı olduğu yanılgısına düşenlerin karmaşık işlemler gerçekleştiren zekâsız makineleri YZ sanması ironik bir durumdur. Örneğin, milyonlarca nüfuslu bir ülkenin veri tabanından 40-45 yaşları arasında üniversite mezunu kadınların sayısını bulmak istediğimizi düşünelim. Bu bilgiyi bize sadece saniyeler içerisinde toplayan bir veritabanı yazılımı genelde YZ’li değildir. Uzmanları bilirler ki aslında insanlık YZ’den önce bu tarz problemleri olabilecek en iyi verimlilikle çözecek algoritmalar geliştirmişti. Şu halde aslında karmaşık görünen elimizdeki problem aslında çözmek için hiç akıl gerektirmemektedir. Bir problemin akıl gerektirme niteliği de tarihsel olarak değişir. Örneğin bu söylediğimiz veriye ulaşılması insanlığın aklı ona bir algoritma geliştirene kadar gerçekten de akıl gerektiriyordu.

Robotlar bilinçliymiş gibi hareket edebildikleri için bilinçlidir.

Bu yanılgı modern bilgisayarın gelişimine büyük katkıları olan Turing’in bile düştüğü bir yanılgı olmuştur. Bir Mars robotu düşünelim, iniş noktasından belli bir kraterin tam ortasına varıp oradan numune alması gerekiyor olsun. Robot bu görevi başarabilmek için dengesini korumalı, düşmemeli, hasar almamalı. Bunu başarabilmek için çevresindeki engellere göre dengesini ve hızını ayarlamayı öğrenmeli. Kısaca görevini tamamlayana kadar hayatta kalmalı. Bu yüzden sırf hayatta kalmak adına görevi daha az riskli, uzun bir yoldan yapmayı tercih edebilir. Şu halde bu robot çevresindekilerin farkında mıdır ve bu farkındalıkla mı hareket etmiştir? Çünkü eğer öyleyse bu robotun bilinçli olduğunu kabul etmek durumundayız.

Bir robotun akıllı olduğunu ama bilinçli olmadığını kanıtlamamız için onun içinde bulunduğu nesnel koşulları o aklı yenebilecek kadar değiştirmemiz gerekir. Örneğin Mars robotunun aklını paletli robottan dört ayaklı bir robota geçirseydik, Mars yerine başka bir gezegene yollasaydık, belki yine de hayatta kalmayı başaracaktı. Peki ya ona bir silah doğrultsaydık ve ateş etseydik? Kaçmayacaktır ve hasar alacaktır, çünkü o robotun içinde sadece belli koşulların altında görevini tamamlaması için gereken kadar akıl vardır. Bu aklın sınırlarını yenebilmek, bu aklı dönüştürmek için gerekli bilinç o robotta yoktur.

Turing testini ele alalım [6]. Bu testte bir insan iki akıllı varlığa sorular yöneltiyor ve bu insandan hangi varlığın YZ hangisinin insan olduğunu anlaması bekleniyor. Turing, bu testte insanı kandırmaya özelleşmiş bir YZ’nin testi geçeceği, böylece bilinçli olmadığı kanıtlanamayacağı, dolayısıyla pratik her açıdan bilinçli sayılması gerektiğini düşünür. Turing şu açıdan haklıdır, bu YZ’nin bilincinin varlığı ancak deney kurallarının dışına çıkıldığında test edilebilir, bu deneyle test edilemez. Örneğin, bir soru sormadığımızı, onun yerine bilgi verdiğimizi düşünelim; çok büyük bir yangın çıktığını ve herkesin binayı tahliye ettiğini bildirelim. Panikle bulunduğu odadan çıkan insan bize hangi varlığın YZ hangisinin değil olduğunu açık etmiş olacaktır. Bu söz ettiğimiz şey çok belirgin bir hile gibi görünebilir ancak YZ ile uğraşan bilgisayar bilimcilerin çekişmeli sinir ağları (adversarial neural networks) adı altında uğraştığı çok önemli bir YZ sınıfı vardır. Bu çalışmalarda görülen o ki YZ’nin bir resimde rahatlıkla tanıyabildiği bir objeyi o resmin sadece birkaç pikselini değiştirerek insan için hala kolaylıkla tanınabilir ama YZ için tanınamaz hale getirebilmekteyiz [10]. Bunun en önemli nedeni bilinçli bir varlık olan insanın resimlerdeki objeleri bağlamlarıyla beraber kavrayabilmesi, buna karşın YZ’nin ise bu bağlamdan kopuk bir öğrenme gerçekleştiriyor, dolayasıyla gerçeklikten kopuk olabilecek soyut bağlamlar üretiyor oluşudur.

Bağlamdan kopukluğun izleri Searle’nin Çin odası deneyinde [4] açıkça görülmektedir. Bu deneyde Turing testini geçebilen bir YZ Çince girdiler alıp Çince çıktılar vermektedir. Searle’nin önermesine göre bu YZ tek kelime Çince anlamıyor olsa da bu işi becerebilir. Searle bu argümanını desteklemek için YZ’yi Çince anlamayan bir insan ile değiştirir. Bu Çince bilmeyen kişinin işi YZ’nin algoritmasını takip ederek başka bir dildeki sembolleri Çince sembollere çevirmektir. Bir insan bu algoritmayı Çince anlamadan takip edebilip çeviri yapabileceğine göre YZ de aslında Çince’yi anlayarak değil, bağlamından kopuk ya da daha dar başka bir bağlam içerisinde çevirmektedir.

Bazı problemler YZ olmadan çözülemez. Diğer bir deyişle, YZ insan aklının niteliğini artırır.

Bilgisayar bilimciler Church-Turing tezinden yola çıkarak YZ ile çözülebilecek her problem için birer sabit algoritma bulunabileceğini rahatlıkla söyleyebilir. Kısaca, “YZ olmazsa olmaz.” diyemeyiz. YZ olmasaydı da daha uzun yollardan, belki de çok daha büyük bir emek harcayarak aynı sonuçlara ulaşabilirdik. Örneğin, “Sovyetler Birliği’nde YZ olmasa merkezi planlama yapılamazdı.” diyemeyiz. YZ sadece insanlığın çözdüğü problemlerin miktarını ve boyutlarını artırabilir, kısaca üretkenliği artırır. Bu da insanlık için önemli bir faydadır.

Öte yandan, YZ’ler bizim aklımızın nasıl işlediğini anlamak için iyi bir olanak sunmaktadır, çünkü bir YZ aslında insan aklının belli bir kısmının modellenmiş halidir. İnsanlık bu modelleri inceleyerek kendisi için yeni düşünme yöntemleri, yani yeni akıllar geliştirebilir, kendi aklını artırabilir.

YZ çok büyük miktarda öğrenme gerçekleştirebilirse bilinç kazanabilir.

Bu yanılgı popüler kültürde çok yaygın olarak düşülen bir yanılgıdır. Örneğin, Terminatör 2 filminde YZ'li Skynet sisteminin 1997 senesinde aktif hale geldiği, insanların stratejik savunmada karar mekanizmasında rol almamaya başladıkları ve nihayet Skynet'in geometrik oranlarda öğrenmeye başlayarak 25 günde kendinin farkına vardığı geçmektedir. YZ'nin kendiliğinden bilinç kazanması gerçekleşmeyecek bir olasılık olduğuna göre, elbette bilinç için öğrenmenin miktarından fazlası gerekmektedir. Bunun nedeni öğrenmenin birden fazla yönde sonsuza kadar gerçekleştirilebilmesinden ileri gelmektedir. YZ bir konuda satrançtaki gibi insandan çok daha fazla şey öğrenerek daha akıllı hale gelebilir ama bağlamdan kopukluk nedeniyle o konuya sıkışıp kalır.

5. Tezler

Bu bölümde YZ ile ilgili ortaya koyabileceğimiz tezler üçe ayrılmaktadır; YZ ile ilgili genel tezler, kapitalizm-YZ ilişkisi ve sosyalizm-YZ ilişkisi.

5.1. YZ ile İlgili Genel Tezler

Bu bölümde YZ ile ilgili bazı genel tezler yer almaktadır.

YZ bir makinedir. Makineler için geçerli tüm yasalar YZ için de geçerlidir.

YZ’nin diğer makinelerden, örneğin bir fotoğraf makinesinden tek farkının kendisine aktarılan akıl olduğunu kabul ediyorsak, bunun onu insanlaştırmaya yetmediğini artık biliyoruz. O halde YZ insanlığın kolektif aklını miras alan bir makinedir. Tıpkı buharlı makineler gibi insanlığın yararı için üretilirler, üretkenliği artırırlar. Bugün makineleri kapsayan tüm doğal, tarihsel yasalar ve ilkeler YZ için de geçerlidir.

YZ insanlığın aklını nicel olarak güçlendirir.

İnsanlığın aklını makinelere aktardıkça üstünde uğraşabil diğimiz problemlerin sayısı artmaktadır, çünkü belli problemleri YZ’ye aktardığımız akla bırakarak bu problemler için emek harcamaktan kurtuluyoruz. Ayrıca gen incelemeleri ve çok miktarda yazının taranması gibi alanlarda daha önceden iş yükü nedeniyle kalkışamadığımız çözümleri YZ’ye bırakabiliyoruz. YZ’nin varlığının insanlığı olduğundan daha fazlası yapacağı, ilerleteceği kuşkusuzdur.

YZ tam otomasyona geçiş sürecini hızlandırır.

Tam otomasyonlu bir sistem planlama ve istisnai durumlar karşısında eyleme geçmeyi gerektirir. Bu ihtiyaçlar için gereken aklın YZ ile sağlanabileceğine dair çalışmalar bu sürecin hızlandığını bize göstermektedir. Örneğin YZ kullanarak bir şehrin bütün planlaması insan emeği harcanmadan gerçekleştirilebilir [11]. Şu halde YZ’nin tam otomasyona geçiş sürecini hızlandırdığını düşünebiliriz.

​​​​​​​5.2. Kapitalizm ile YZ İlişkisi

YZ’nin kapitalizm ile ilişkisini inceleyebilmek için artı değer teorisini ele almak gerekir [3].

YZ ürettiği her şeye tamamen yabancıdır.

Bilinçli özneler ürettikleri şeyleri kendilerine geri döndürebilirler, yani şeyleri kendilerini ilerletmek ve geliştirmek için kullanabilirler. Oysa YZ’ler ürettikleri şeyleri kullanmamaktadır, YZ’nin tüm potansiyeli onu üreten insandan geçmektedir. Dolayısıyla, YZ’li makineler nesneler üretebilen nesneler olabilirler ama nesne oldukları için ürettikleri şeylere anında tamamen yabancılaşırlar. Bu üretilen şeylerin tüm faydası insanlığa ne sağladığı ile ölçülür.

YZ değer üretmez. Kendisine yüklenen değeri aktarır.

İlk defa Nevzat Evrim Önal’ın 16 Ocak 2020 tarihli Yapay Zeka ve Planlama Konferansı'nda açıkça belirttiği bu tez, yine YZ’li makinelerin nesne olmasından ileri gelir. YZ’lerin ürettikleri YZ’ye bir şey katmaz, onun sahiplerine kazandırır.

İnsanlık YZ’nin insanlaşmasından daha hızlı bir biçimde makineleşmektedir.

Kapitalist üretim biçiminde emekçinin emeğine yabancılaştırılması ulaşılmak istenen, kapitalizmi güçlendirecek ve sermayeyi zenginleştirecek bir şeydir. Ancak emeğine gittikçe yabancılaşan emekçi toplumsal bir bilinç kaybı, bir bilincşizleşme sürecine girmektedir. Rutinleşen, monotonlaşan ve yaratıcı düşünmeyi gerektirmeyen işler hem sayıca hem de yükçe artmaktadır. Bu durum emekçi sınıfın makineleşmesi olarak kodlanabilir, çünkü bilinçli eylemden soyutlanmış her insan aslında bir YZ’ye benzeyecektir. Dolayısıyla bilimin bir konusu olarak YZ insanlaşma yolunda ilerliyor olsa bile bu ilerlemenin hızını içinde yaşadığımız koşullar altında olduğundan çok daha hızlıymış gibi görürüz.

YZ bir kapitalizm krizidir.

Teknolojik gelişim kapitalizm için bir rekabet konusudur ve bu yüzden durdurulamaz. YZ de tüm teknolojik süreçler gibi ilerletilmeye devam etmektedir. Bu ilerleme de ancak tam otomasyonla sonuçlanabilir. Tam otomasyon ise ürünlere doğada hazır bulunuyormuş gibi bir nitelik kazandırır. Böylece örneğin bir noktadan ötekine ulaşmak hava solumamız kadar kolay duruma gelebilir. Böyle olduğunda ürünler üzerinden kâr edilebilecek metalar olmaktan çıkar, artı değer sıfırlanır. Artı değer olmadan şirketler büyüyemez, kapitalizm işlemez duruma gelir.

Kapitalist sermaye YZ’nin tam otomasyona kadar gelişmesini istemeyecek, ancak YZ’yi ilerletmeyi durduramayacaktır. Bu durum kapitalizm içinde büyük bir ikilem yaratmaktadır. Bu ikilemin burada sözü geçen temel nedenleri çok önemlidir. Örneğin, Amy E. Wendling, Marx’ın teknoloji ve yabancılaşma ile ilgili görüşlerinden söz ettiği bir kitabında burjuva sınıfının hem teknofiliyi, hem de teknofobiyi beslediğinden bahsetmiş, ancak aynı anda bu iki zıt olgunun neden bir arada bulunduğunu açıklayamamıştır [12]. Bu bildiride ise ortaya konduğu üzere, kapitalizmin YZ’yi ilerletecek tarafı teknofiliye, YZ’yi durdurmak isteyecek tarafı da teknofobiye yanaşacaktır.

Bugün ABD’nin teknolojileri geliştirme patentini üzerine alarak Çin gibi diğer emperyalist odakları henüz söz konusu teknolojiler geliştirilmemişken saf dışı bırakmak istediğini biliyoruz. Bugün emperyalizmin ulaşmaya çalıştığı şey YZ ve onun gibi teknolojilerin gelişiminin kontrolünü ele geçirmek, emek sömürüsünü sıfırlayacak olan tam otomasyonun böylece önüne geçmektir. Tam otomasyonun önüne geçmek, hem günümüz emperyalist dengeleri, hem de kapitalizmin temel rekabetçi mantığı nedeniyle neredeyse imkansız gözükmektedir. İşte bu durum da bugün YZ ile ilgili kapitalizmin krizidir.

​​​​​​​5.3. Sosyalizm ile YZ İlişkisi

Sosyalizmde YZ’nin üretimdeki yeri kapitalizmden çok farklı olacaktır, çünkü kapitalizmdeki emekçinin emeğe yabancılaşma süreci sosyalizmde tersine çevrilmektedir. Bu bildiride örneklenen yemekhane işçilerinin para karşılığı yemek hazırladıkları için toplumsal bilince sahip olmaya gereksinim duymamaları durumu sosyalizmle ortadan kalkmış olur. Sosyalizm-YZ ilişkisini bu bilgilerle incelediğimizde aşağıdaki tezlere ulaşabiliriz:

YZ, sosyalizmde insan emeğinden rutini ve monotonu çıkarır.

Bugün insan emeği şoförlük, hamallık ve nöbetçilik gibi rutin, monoton ve yapana çok bir şey katmayan birçok iş üstlenmiştir. Yabancılaşmanın tersi istenen sosyalizm düzeninde ise bu rutinlerin olabildiğince YZ’ye devrdilmesi tercih edilecektir. Böylece insanlık da tüm aklını ve potansiyelini bilim ve sanat gibi yaratıcı, ilerletici uğraşlara aktaracak özgürlüğe ulaşmış olacaktır.

YZ, sosyalizmde uzmanlaşmanın önüne geçmeyi kolaylaştırır.

Bugün belli meslekler birçok bilimsel alanda yıllarca, belki on yıllarca süren uzmanlaşmayı gerektirmektedir. YZ'nin satranç örneğinde olduğu gibi belli konuları soyutlayıp o konularda hızlıca uzmanlaşabilme yeteneği büyük ihtimalle uzmanlaşmaya duyulan bu gereksinimi azaltacak ve insanın çok yönlü sorunlara odaklanmasını sağlayacaktır.

YZ, zorunlu emeği azaltarak komünizme geçişi hızlandırır.

Komünizm için çok önemli bir şart, Nevzat Evrim Önal’ın birinci Sosyalist Gelecek ve Planlama Sempozyumu’nda belirttiği gibi insanlığın devam edebilmesi için zorunlu olan ağır iş yükünün önemsiz duruma gelecek kadar küçülmesidir. YZ’nin insan emeğinden rutini ve monotonu koparması tam da bu şartın sağlanması için zemin hazırlayacaktır.

6. Tartışma

Bilgisayar bilimciler YZ içeren ve içermeyen makineler arasındaki ayrım hakkında tartışmak isteyebilirler, çünkü bu ayrımı yapmak her zaman kolay olmayabilir. Bu tartışma biraz teknik bir tartışma olup bu bildirinin kapsamı dışında kalmaktadır. Burada örneklerle aradaki ayrımı somutlamak yerine okuru bu tartışma üzerine çalışmaya teşvik etmek daha doğru olacaktır.

Bu çalışmada insanları makinelerden bilinçli özneler olması yönüyle ayırdık. YZ’lerin ileride bilinçli olmalarına ise ihtimal verdik. Bilinçli YZ’ler var olduğunda insanların da makine olduğunu kabul etmek ve o bilinçli YZ’lerin artık makine olmadığını söylemek aslında aynı gerçeği iki farklı makine tanımıyla açıklamak anlamına geliyor. Bu çalışmada makineyi bir nesne olarak tanımladık. O yüzden bilinçli YZ’ler var olurlarsa onları makine saymamış oluyor, makinelikten çıkmış kabul ediyoruz.

YZ’ye çok büyük bir akıl aktarılsa ve tüm üretimde bu sayede otomasyon sağlansa bile, insanlığın tüm geleceğinde ortaya çıkabilecek tüm nesnel koşullar göz önüne alınamayacağından eldeki otomasyon er ya da geç bakım ve değişiklik gerektirecektir, o yüzden tam otomasyon bilincşiz YZ’ler ile asla gerçekleştirilemez. Tam otomasyonun ideal gerçekleştirilimi için YZ’ye bilinç kazandırılması şart olacaktır. Ancak tam otomasyondan bahsederken insanlığın tarihinde şimdiye göre çok ileri bir dönemden söz ettiğimiz için, spekülasyonlar içinde boğulmamak adına bu bildiride sadece yakın gelecekle ilgilenilmiştir.

Özne olmak ile bilinçli olmak arasındaki ilişki bu yazı okunduğunda sanki birebirmiş gibi algılanabilir. Oysa özne olmanın düzeyleri vardır, bir özne bilinçsizce de bir özne olabilir. Bu bildiride özne olmak ile kastedilen yüksek seviyede bir özne olma halidir, öznenin gerçekleştirdiği eylemle kendisine ne kattığının farkında olması durumudur.

Kapitalizmin YZ'nin ilerlemesini tamamen durduramayacağı vurgusu aslında teoride yanlıştır. Örneğin, ultra-emperyalizmde teknolojik gelişme tekelleştirilebilir ve insanlığı ilerletecek ama kapitalizmi krize sokacak araştırmalar kolaylıkla engellenebilir. İnsanlık sonuçta bu teknolojik gelişmeler dursa da var olmaya devam eder. Bu yazıda yapılan vurgu, bugünkü serbest piyasa ekonomisinde teknolojik gelişmeyi serbestliğin tanımı gereği kontrol edilmeyen bir rekabetin konusu yapmıştır. Yani bugünün kapitalizminde YZ'nin ilerlemesi durdurulamaz. "Ultra-emperyalizm mümkün mü?", ya da "Mümkünse bile kalıcı olabilir mi?" gibi sorular ise bu bildirinin kapsamı dışındadır. Öte yandan, "YZ'nin ilerlemesinin durdurulamaması kesin bir çöküş getirir, kendiliğinden bir devrim yaratır" şeklinde bir çıkarım yapmak da kesinlikle yanlış olur. Bu yazıdaki vurgu YZ'nin ilerlemesinin bir kriz başlatacağı öngörüsünün ötesine geçmemektedir.

YZ'nin komünizme geçişi hızlandırması tezi, komünizme geçişte öznenin rolünün azımsanmasına sebep olabilir. Bu bildirinin vurgusu asla değişimlerin kendiliğinden olacağı iddiası değildir. Nitekim YZ'nin zorunlu emeği azaltması için egemen düzenin de buna ortam sağlayacak koşulları hazırlaması gerekir. Zaten bu yüzden bu tez YZ'nin sosyalizm ile ilişkisine ait bir tezdir, YZ'nin sadece kendisine değil.

7. Sonuç

Bu çalışmayla YZ ile ilgili bazı temel tanımlar oturtularak popüler bilimde sıkça düşülen yanılgılar ortaya konmuş oldu. Bu tartışmalardan yola çıkarak vardığımız tezler YZ’nin bir kapitalizm krizi olduğu ve sosyalizmde insanlığın yararı için kullanılabileceği iddiasını taşıyor. Bu iddiaların güçlenmesi ise ancak YZ ile ilgili güncel gelişmelerin bu tezler ışığında incelenmesi ile mümkün olabilir.

Bu çalışmanın daha derinlikli duruma getirilmesi için öncelikle YZ’nin insanlığın yararına en iyi sosyalizmde kullanılabileceğine dair bir tartışma yürütülmelidir. Günümüzde YZ’li olan ve olmayan makinelerin kullanım alanları incelenmeli, YZ’ye geçiş yapan üretim birimlerinde ne gibi değişiklikler gözlemlendiği ayrıntılı olarak araştırılmalı, vaka çalışmaları yapılmalıdır. YZ’nin sosyalizmde merkezi planlamada nasıl kullanılacağı ve merkezi planlamayı yöneterek kitleleri nasıl yönlendirebileceği üzerine yeni tezler oluşturulmalı, tartışmalar yapılmalıdır.

8. Teşekkür

Bu bildirinin hazırlanmasında katkı koyan Sercan Kabakcı, Nevzat Evrim Önal, Onur Güngör, Cem Şanal ve Simge Taşdemir arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim.


Kaynaklar

  1. BBC. Dünya’nın ilk robot vatandaşı Suudi Arabistanlı, 2017. https://www.bbc.com/turkce/haberlerdunya-41780346.
  2. Grammarly Inc. Grammarly: Free grammar checker, 2017. www.grammarly.com/about.
  3. Karl Marx. Value, price, and profit, 1865.
  4. John R. Searle. Minds, brains, and programs. Behavioral and brain sciences, 3(3):417–424, 1980.
  5. Jonathan Slocum. A survey of machine translation: Its history, current status, and future prospects. Comput. Linguist., 11(1):1–17, Ocak 1985.
  6. Alan M. Turing. Computing machinery and intelligence. Mind, 59(236):433, 1950.
  7. Sputnik Türkiye. Hawking: Yapay Zeka İnsanlığı Bitirebilir, 2017. https://tr.sputniknews.com/bilim/ 201711031030860825-hawking-yapay-zeka-insanlik/.
  8. G. Adomavicius ve A. Tuzhilin. Toward the next generation of recommender systems: a survey of the state-of-the-art and possible extensions. IEEE Transactions on Knowledge and Data Engineering, 17(6):734–749, Haziran 2005.
  9. Modan K Das ve Ho-Kwok Dai. A survey of dna motif finding algorithms. BMC bioinformatics, cilt 8, sayfa S21. Springer, 2007.
  10. Mahmood Sharif ve Sruti Bhagavatula ve Lujo Bauer ve Michael K. Reiter. Adversarial generative nets: Neural network attacks on state-of-the-art face recognition. ArXiv, abs/1801.00349, 2018.
  11. Rachel Katoshevski-Cavari ve Theo A Arentze ve Harry JP Timmermans. Sustainable city-plan based on planning algorithm, planners’ heuristics and transportation aspects. Procedia-Social and Behavioral Sciences, 20:131–139, 2011.
  12. Amy Wendling. Karl Marx on technology and alienation. Springer, 2009.
  13. Çiğdem Demir ve Bülent Yener. Automated cancer diagnosis based on histopathological images: A systematic survey. Kasım 2004.
  14. Alp Öztarhan. Zihin-beden sorunu. Marksizm Bilime Yabancı mı? Yazılama Yayınevi, 2014.

Katkılar

Yazarın Notu

Öncelikle buraya yazı olarak dökmenin mümkün olmadığı çok sayıda sözlü katkı aldığımı söylemeliyim. Bu bildirinin gördüğü büyük ilgi adına çok mutlu oldum. Elimden geldiğince bütün katkıları bildirinin son haline aktarmaya çalıştım. Bildirinin son halini eksik veya yetersiz bulan arkadaşlarımdan rica edebileceğim tek şey tüm bu derin katkılar adına yapmam gereken değişiklikleri kısıtlı sürede gerçekleştirme yükümlülüğüm olduğu için beni affetmeleri ve ileriki çalışmalarda bu bildirideki fikirleri geliştirmemiz için çok değerli katkılarını esirgememeye devam etmeleridir.

Bu noktadan itibaren yazılı katkıları ve onlara verdiğim yanıtları sıralıyor olacağım.

Erhan Nalçacı

Yapay Zeka Üzerine Temel Tezler oldukça kafa açıcı ve sempozyum sürecine önemli bir katkı niteliği taşıyor.

Bir yandan kapitalizm otomasyonu geliştiremediği için işçiler açı çekiyor, bir yandan geliştirdiği için işsiz kalıyor, gerçekten günümüz kapitalizminin çelişkisi iyi özetlenmiş. Sermaye sınıfı bir yandan üretici güçlerin gelişmesini engellerken bir yandan da SİHA’lar gibi savaşa robotlarını daha fazla devreye sokuyorlar.

Emekçi sınıflar iktidarı ele geçirdiklerinde tüm üretim araçları ile birlikte YZ’li makineleri de devralacaklar. İnsanlık dışı amaçlarla kullanılanları devre dışı bırakacak ve otomasyon ve merkezi planlama için YZ’li makinelerin olanaklarından yararlanacak ve geliştirecekler.

Sonraki çalıştaylar için önerim, YZ için çalışırlarken elektronikçilerin sinirbilimcilerle birlikte bir ekip oluşturmasıdır. Örneğin bildiride defalarca akıldan bahsedildiği halde beyin ve sinir hücrelerinin bir kez bile adı geçmiyor. Ayrıca akıl ve bilinç sadece insana atfediliyor.

Bilinç ve akıldan bahsedebilmek için biyolojik evrime bakmak gerekiyor. Duysal ve hareket olanakları, dilin gelişimi, yazı, matematik dili, bu yollarla gelen verilerin bütünleştirilmesi vb.

Sosyalist bir dünya düzeni kurulduğunda, YZ’lı makinelerin gelişebileceği alanlar var mı, şu anda lüks bir tartışma ama akılda durmalı. Uzay araştırmaları gibi. Bugün bile gelişkin robotlar insan vücudu için uygun olmaya ortamlarda uzun yıllar çalışabiliyorlar. Belki bu konu Uzay Araştırmaları Komisyonuyla birlikte çalışılabilir.

Yazarın Yanıtı

Değerli yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Sinirbilimcilerle ve Uzay Araştırmaları Komisyonuyla ortak çalışmak bence de çok iyi ve gerekli bir fikir.


Ali Somel

Tek bildiğimiz akıl ve bilinç türünün insan ait olduğunu söylemek herhalde biyoloji bilimi açısından doğru olmaz. Akla sahip ve iradi hareket etme yetisi açısından bilinçli de sayabileceğimiz pek çok canlı olduğu muhtemel. İnsanı ayırt eden özelliğinin akıl ve bilinçle birlikte doğayı kolektif olarak dönüştürme yeteneği olduğunu belirtmek gerekir. YZ tartışmasında da insanlar ve insansılar arasında aşılamayacak farkı burada tarif etmek gerektiği kanaatindeyim.

- "O halde YZ’ler satrançta insanlardan daha akıllıdır. Oysa çevremiz sürekli değişmekte ve insanlığın önüne çözmesi için sürekli sonsuz sayıda problem koymaktadır"

Bu sadece insanın çok sayıda farklı problemlerle ilgilenmesiyle ilgili değil, üretim araçlarının gelişkin bir temsilcisi olan YZ’nin tek bir probleme ilişkin dahi kolektif aklı kullanıyor olmasıyla ilgilidir. Bu tür deneyler olsa olsa kolektif aklın bireye üstünlüğünü ispatlar ancak bu YZ olmayan diğer makinalar için de geçerlidir. YZ’nin diğer makinalardan farklı olmadığı konusundaki ileride değinilen yanılgıda YZ’nin diğer makinalar gibi nesne oluşlarını öne çıkarmışız; buna ek olarak diğer makinalar gibi kolektif aklın ürünü olduklarını da belirtebiliriz.

- "Bu bildiride ise ortaya konduğu üzere, kapitalizmin YZ’yi ilerletecek tarafı teknofiliye, YZ’yi durdurmak isteyecek tarafı da teknofobiye yanaşacaktır."

YZ’nin durdurulması değil de az önce ifade edilen tam otomasyona geçişin durdurulması mı kast ediliyor?

- "YZ’lerin ileride bilinçli olmalarına ise ihtimal verdik. Bilinçli YZ’ler var olduğunda insanların da makine olduğunu kabul etmek ve o bilinçli YZ’lerin artık makine olmadığını söylemek aslında aynı gerçeği iki farklı makine tanımıyla açıklamak anlamına geliyor.”

İnsan ve makine arasında tanımlı bir işlemi değerlendirme biçimi açısından şu aşamadaki fark ‘bilinç’ ve ‘akıl’ farkı olarak ifade edilebilir. Fakat bilinç de bu yazının başında belirtildiği gibi evrim sürecinde, özellikle de dönüştürme yeteneği ile ortaya çıkmıştır. İnsanı özne kılan bilinç ile dönüştürme yeteneğinin diyalektik bütünlüğüdür.

- "YZ’nin insan emeğinden rutini ve monotonu koparması tam da bu şartın sağlanması için zemin hazırlayacaktır".

YZ’nin insandan devralabileceği iki tür iş olabilir: Birincisi burada sayıldığı gibi monoton-vasıfsız işlerdir. İkincisi karmaşık (dolayısıyla vasıf gerektiren) ancak aşırı uzmanlık (yoğun kolektif akıl) gerektiren işlerdir. İlki sosyalizmden YZ olmadan da makinalaşmayla çözülmesi hedeflenen bir sorun türüdür. İkincisi ise YZ ile aşılabilecek ve insanın çok yönlü sorunlara odaklanmasını sağlayabilecek bir sorun türüdür.

Yazarın Yanıtı

Detaylı yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Çoğu yorumunuzda haklısınız. Öncelikle insanlığın kolektif aklının biricik olması hususunda kaygılarınıza ithafen "Burada dünyamızda yaşayan diğer canlıların (maymunların, diğer hayvanların) da kısıtlı da olsa akılları olduğunu, kastedilenin doğayı kolektif olarak dönüştürme yeteneği olduğunu ve bunun da insanlığa özgü olduğunu vurgulamak gerekir." ekledim.

Satranç oynayan YZ'nin insanlığın kolektif aklını miras aldığı konusunda haklısınız. Ama vurgulamak isterim, onun karşısında satranç oynayan birey de aynı aklı bir ölçüde miras almaktadır. Büyük ihtimalle o güne kadar yazılmış satranç kitaplarını okuyan, hocasından yeni stratejiler ve taktikler öğrenerek yetişen bu birey de kapasitesi ve imkanları ölçüsünde insanlığın kolektif aklını miras almıştır. Dolayısıyla YZ'nin satrançta kazanmasını kolektif aklın bireyin aklına üstünlüğü olarak tanımlayacak olursak YZ'nin kolektif aklı eksiksiz miras alabildiği varsayımını yapmış oluruz. Belki YZ satranç konusunda kolektif aklı herhangi bir bireyden daha az eksik ile miras alıyordur, yani YZ satranç konusunda bireyden daha akıllıdır. Ama bu niye böyledir? Yani insan neden kolektif aklı YZ'den daha fazla eksikle miras alıyor satrançta? İşte bu sorunun cevabı illaki YZ'nin problemi soyutluyor ve başka şeylerle ilgilenmiyor olmasında yatmak zorundadır.

YZ'nin insanlığın kolektif aklını miras aldığı vurgusu belirttiğiniz üzere çok önemli. Öneriniz üzere Bölüm 5.1 içerisindeki ilk tezde bu vurguyu yapmış bulunmaktayım.

Kapitalizm tam otomasyonu durdurmayı amaçlıyor tabii ki. Ama sadece bunu durdurup geri kalan YZ'yi geliştirelim gibisinden bir kontrol sahibi olamazlar. Tam otomasyonu durdurma amaçlı alınacak her pozisyon kaçınılmaz olarak YZ'yi genel olarak geriletmek, durdurmak isteyecektir. Çünkü YZ alanındaki hangi ilerlemenin bizi tam otomasyona yaklaştırıp hangisinin uzaklaştıracağı önceden kestirilemez. Bilimsel araştırmanın doğası gereği tüm araştırma sonuçlarına vakıf olabilseydik yaptığımız şeye araştırma demezdik. Şu halde örtük olarak kapitalizmin içinde YZ'yi geriletecek bir unsur olduğu vurgusunu azaltmamak için YZ'yi geriletme ifadesini değiştirmedim.

İnsanı özne kılan özelliği bir cümle ile tüm açıklığı ile gözler önüne sermişsiniz. Bu yazıda dikkat ederseniz YZ'nin de bu özelliği kazanma ihtimali olduğuna dair açık bir kapı bırakıyorum. Gerçekten de YZ bu özelliği kazandığında hala ona makine diyecek miyiz? Bir başka deyişle insanlık kendisini de bir makine olarak görebilir. Açıkçası bundan kaçınmak istiyorum, çünkü bence halk dilinde makine denildiğinde örtük olarak sizin ortaya koymuş olduğunuz özne niteliğinden yoksun otomatlar kastediliyor.

Bilinç ve dönüştürme yeteneğinin diyalektik bütünlüğü de benim için özellikle kafa karıştırıcı. Bu yazıda bilinci akıldan ayırabilmek için dönüştürme yeteneğini bilinçli olma şartı olarak ekliyorum. O zaman da söylediğiniz bütünlüğe vurgu yapmak bir totoloji haline geliyor. Büyük ihtimalle söylediğiniz bütünlük gerçekten de iki ayrı şeyin bütünlüğü, o zaman da bilinci tanımlarken dönüştürme yeteneği şartını çıkarmak lazım. Bu şartı çıkarınca da bilinci akıldan ayırt edemez hale geliyorum. Bu zorluklardan kaçınmak için pek de haz almadığım şöyle bir kaba materyalist numara yapıyorum; varlığını ölçmenin başka bir yolu olmayan bilinci, dönüştürme yeteneği ile bir tanımlıyorum. Açıkçası diyalektik materyalizm ve felsefe üzerine benden daha yetkin biri burada daha düzgün bir yol bulabilirdi. En azından şu haliyle bildirinin bütünlüğünü koruduğunu düşünüyorum.

İnsanlığın büyük vakit ve emek harcayarak uzmanlaşmasını gerektirecek işleri de YZ'nin devralabileceği vurgusu bence de çok önemli. Çok ince gördüğünüz bu vurguyu Bölüm 5.3 içerisine bir tez olarak ekliyorum. Yalnız YZ'nin kapitalizmde insan emeğinden rutini ve monotonu koparabileceğine inanmıyorum. Aksine tıpkı buharlı makinelerin, bilgisayarlı Endüstri 4.0 sistemlerinin yapmış olduğu gibi rutini ve monotonu artıracaktır. Bugün bir akademisyen olarak taramalı tüfek gibi makale yazmam bekleniyor, bu makalelerin içeriğinden çok sayısı belirliyor başarım oranımı. Google Scholar sağolsun her hafta bu kalitesiz makalelerden tonlarcasını okumak zorundayım tezimi yazabilmek için. Okurken de hızlı olabilmek için özet, deney sonuçları ve tartışma kısmına şöyle bir göz gezdiriyorum, tamam. Oysa yaptığım iş hiç bu kadar rutin ve monoton olmamalıydı, teknolojik gelişmenin vaadi bu değildi. Bu kısmı sizin gibi diyalektik materyalizme hakim biriyle yüzyüze tartışmayı çok isterdim.


Kıvanç İbrahim Ünlütürk

Öncelikle Yavuz’un eline sağlık. YZ’nin ne olduğu, nereye varacağı konusundaki tartışmalar çok fazla hata içeriyor. Bu alandaki idealist sapmalara Marksist bir yanıt vermek çok önemli. Bugüne kadar YZ’nin nasıl kullanılabileceği üzerine fikirler belirtmiştik ve bu bağlamda YZ’nin kendisinin ne olduğu konusuna da değinilmişti tabii ama doğrudan bu meseleye eğilen bir şey yayımlanmamıştı sanıyorum. Bu bildiri bu açığı kapatıyor. Gayet kapsamlı ve profesyonel bir şekilde yazılmış. İlerideki tartışmalar için de sağlıklı bir zemin sunuyor.

Yazarın Yanıtı

YZ gibi üzerine henüz çok yazılıp çizilmemiş nispeten yeni bir alan hakkında doğru yolda olduğumuzu gösteren değerli görüşleriniz için teşekkür ediyorum.