Tüketim Verileri Temelinde Bir Girdi Olarak Enerji Kaynaklarının İncelenmesi
Turgut YILDIZ
BAA Sosyalist Planlama, Sanayi, Enerji ve Kalkınma Komisyonu
GİRİŞ
Planlama, üretimin koordinasyonu ile birlikte üretim birimlerine yeterli miktarda ekipman, hammadde ve enerji tahsis edilmesini sağlar. Bununla birlikte sürekli girdilerin ve çıktıların hesaplanmasını, modellemesini ve geleceğe dair tahminlerin yapılmasını zorunlu kılar. Bu denklemden herhangi bir unsur, örneğin bu çalışmanın konusu olan enerji çıkarıldığında yapılan tahminlerin, girdi maliyetlerinin, çıktı öngörülerinin tamamı isabetsiz hale gelir.
Enerji, sadece mekânların aydınlatılması ve ısınması için değil, sanayi, ulaştırma, tarım ve hayvancılık gibi sektörlerin neredeyse tüm bileşenleri için önemli bir girdidir ve bu yüzden üretim ve lojistiğin planlandığı bir koşulda merkezi olarak planlanması zorunludur. Tüketimin planlanmaması, serbest piyasa koşulları ve buna bağlı piyasa anarşisi tüm sektörlerde plansızlığı dayattığından tümünün doğrudan veya dolaylı girdisi olan enerjide de planlama yapılması mümkün değildir.
Neticede enerji, Türkiye’de merkezi planlamadan uzak, özelleştirme ve piyasalaşmanın tamamlanması hedefiyle kurgulanmış, bir avuç şirketin kârlılığı üzerine alım garantileri üzerine bina edilmiş, abartılı talep tahminleri ve büyüme hedeflerine dayanan bir alandır. Burada en önemli etken 2001 krizinin ardından yapılan özelleştirilme ve piyasalaştırma hamleleri ile devletin üretim, dağıtım ve planlama faaliyetlerinden çekilip düzenleme ve denetim faaliyetleri ile sınırlandırılmasıdır. Özelleşme ve piyasalaşma ile birlikte sürekli merkezi bütçede devasa açıklara neden olan ithal kaynaklara bağımlılık ve bu bağımlılık ekseninde gelişen arz güvenliği sorunu Türkiye’de enerji alanındaki üç büyük problemi oluşturmaktadır (BAA Enerji Komisyonu, 2019).
Bu çalışma ile enerjinin girdi olarak kullanıldığı sektörler ve bu sektörlerde Türkiye’de merkezi planlama ile bulunabilecek teknik çözümlere dair bir tartışma açmak hedeflenmiş ve bu doğrultuda hâlihazırda birincil enerji kaynakları arzının kullanımı ve nihai enerji tüketiminin sektörlere göre dağılımıma ilişkin veriler incelenmiştir.
Çalışma sırasında karşılaşılan en büyük zorluk doğru ve tutarlı veriye erişmek olmuştur. Devletin görevinin düzenleme ve denetleme ile sınırlandırıldığı, tepeden tırnağa özelleşmiş bir sektörde kaçınılmaz olarak merkezi planlamaya yarayacak veriler de deformasyona uğramaktadır. Akademik standartlarda toplanmayan ve derlenmeyen veriler enerji alanında planlamaya dönük akademik araştırmaların yapılmasını da güçleştirmektedir.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) elektrik ve doğalgaz piyasası sektör raporları, Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) istatistikleri, Uluslararası Enerji Ajansı gibi Türkiye’nin üyesi olduğu uluslararası kuruluşların verileri, ulusal ve uluslararası şirket ve bankaların raporları ve nihayet Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı birimlerinin sunduğu verilerin birbiri ile tutarsız olduğu gözlenmektedir. Tüm veriler karşılaştırılarak bu çalışmada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın merkez teşkilatına bağlı Enerji İşleri Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı 2018 Yılı Genel Enerji Denge Tablosu verilerinin esas alınmasına karar verilmiştir (EİGM, 2018).
1. Genel Enerji Denge Tablosunda Temel Veriler
Ham petrol, doğalgaz, kömür ve odun gibi doğrudan tüketilebilen enerji kaynakları birincil enerji kaynakları olarak adlandırılır. Birincil enerji kaynakları kullanılarak elektrik üretim santralleri ve rafineriler gibi tesislerde elde edilen elektrik ve motorin, benzin gibi petrol ürünleri ise ikincil enerji kaynakları olarak adlandırılmaktadır.
Denge tablosu oluşturulurken öncelikle “toplam enerji ürünleri arzı” hesaplanır. Bu rakam birincil enerji kaynaklarının miktarını, ithalat, ihracat ve stok değişikliklerini kapsar. Toplam enerji ürünleri arzında ikincil enerji kaynaklarının arz değeri sadece ticaret ve stok değişimlerini kapsadığından negatif olabilir. 2018 Yılı Genel Enerji Denge Tablosuna göre ülkemizde “toplam enerji ürünleri arzı” 143 Milyon 666 bin TEP’tir (ton eşdeğer petrol). Toplam enerji arzının kaynaklara göre dağılımı Tablo 1’de verilmiştir.
Yüzde olarak bakıldığında enerji arzının %29’u ham petrol ve petrol ürünlerinden, %29’u doğalgazdan, %28’i taş kömürü ve linyitten karşılanmıştır. Taşkömürünün ve doğalgazın neredeyse tamamı, ham petrolün ise %90’ı ithaldir. Bu rakamlardan yola çıkılarak Türkiye’nin birincil enerji kaynaklarında en az %75 oranında dışa bağımlı olduğu söylenebilir.
En büyük yerli kaynaklar olarak linyit, hidrolik kaynaklar ve yenilenebilir kaynaklar öne çıkmaktadır. Yenilenebilir kaynaklar arasında rüzgar enerjisi elektrik üretiminde, güneş enerjisi elektrik üretiminin yanı sıra ısıtmada, jeotermal kaynaklar kaplıcalar, konutlarda ısınma, seracılık, tarımsal kurutma, ısı pompası ve endüstriyel uygulamalarda doğrudan kaynak olarak kullanılabilmektedir
Biyoenerji ve atıklar diye adlandırılan birincil enerji kaynakları ise esas olarak odun, ormancılık ürünleri, evsel ve endüstriyel atıklar, ömrünü tamamlamış lastikler ve katı biyokütleden oluşmakta ve ısınmada
kullanılmaktadır.
Toplam enerji arzındaki kaynaklar birincil enerji kaynaklarıdır. Bu kaynakların bir bölümü elektrik üretim santralleri, kok fırınları ve rafineriler gibi çevrim tesislerinde elektrik, petrol ürünleri (motorin, benzin vb.) ve kok gibi ikincil enerji kaynaklarına dönüştürülür. Bu dönüşüm sırasında bir kısmı kaybolur. Örneğin kömür santrallerinde kömürün yakılması sonucu ortaya çıkan enerjinin tamamı elektriğe dönüştürülememekte bir kısmı atık ısı olarak salınmaktadır.
2018 yılında toplam enerji arzının 34 milyon 228 bin TEP kadarı bu dönüşüm sırasında kaybolmuştur. 109 milyon 438 bin TEP birincil ve ikincil enerji kaynağı ise sanayi, ulaştırma, konutlar, tarım gibi sektörlerde nihai olarak tüketilmiştir. Enerji kaynaklarının çevrim tesislerinde ve sektörlere göre kullanım miktarları Tablo 2’de verilmiştir.
2. Çevrim Faaliyetleri ve Nihai Enerji Arzı
2.1. Elektrik üretimi
Çevrim sektörü birincil enerji kaynaklarının ikincil enerji kaynaklarına dönüştürüldüğü elektrik üretim tesisleri, petrol rafinerileri, kok fırınları gibi tesisleri kapsar. Çevrim sektöründe kaynaklar arası dönüşümde kayıplar olması kaçınılmazdır.
Çevrim sektöründe esas tüketim kömür ve doğalgaz gibi fosil kaynakların elektriğe dönüşmesi sırasında oluşmaktadır. Kimi tesislerde oluşan atık ısı yakındaki yerleşimlerin ısıtmasında kullanılabilmektedir. Birincil enerji kaynakların çevrim sektöründe kullanımına ilişkin detaylar Tablo 3’te verilmiştir
Tablo 3’teki veriler Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) 2018 yılı verileri denge tablosu ile karşılaştırıldığında daha anlamlı değerlendirmeler yapılması mümkündür. Bu karşılaştırma ile Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu elektriği üretmek için sahip olduğu ve gereksindiği kaynaklar hakkında fikir sahibi olunabilir. TEİAŞ istatistikleri kabaca gruplandırıldığında Şekil 1’deki dağılım ortaya çıkmaktadır.
Taş kömürü ve linyit kullanılarak 113 Bin 246 GWh elektrik üretilmiştir. Bu toplam elektrik üretiminin %37’sini oluşturur ve bu üretim için 23 milyon 437 bin ton taş kömürü ve 71 milyon 990 bin ton linyit kullanılmıştır (TEİAŞ, 2018).
Doğalgaz kullanılarak 96 bin 483 GWh elektrik üretilmiş ve bunun için 20 milyar 526 milyon metreküp gaz kullanılmıştır (TEİAŞ, 2018). Doğalgazın %99 oranında ithal bir kaynak olduğu düşünüldüğünde ithal kömür santrallerinin de payı eklenirse elektrik üretiminin yarıdan fazlasında ithal kaynaklara gereksinim duyulduğu söylenebilir. Yerli kaynak olarak ise kalorifik değeri düşük yerli linyit, hidrolik kaynaklar ve yenilenebilir kaynaklar kullanılmaktadır (BAA Enerji Komisyonu, 2018).
2.2. Rafineriler
Birincil enerji kaynağı olarak yaklaşık 22 milyon TEP ham petrol ithal edilmiş, 3 milyon TEP ham petrol ise Türkiye’de üretilmiştir. Türkiye’deki rafinerilerde toplam 25 milyon 99 bin TEP ham petrolden 25 milyon 95 bin TEP petrol ürünü üretilmiştir. Üretilen ürünlerin %33’ü motorin, %17’si havacılık yakıtı, %17’si ise benzinden oluşmaktadır. Üretilen ürünlere ilişkin detaylar Tablo 4’te verilmiştir.
Ayrıca, Türkiye’de üretilen petrol ürünlerine ilaveten 27 milyon 529 bin TEP petrol ürünü ithal edilmiş, 5 milyon TEP ürün ihraç edilmiş, 5 milyon ton petrol ürün ise taşıtların ihrakiye ve madeni yağ ihtiyaçlarının giderilmesinde kullanılmıştır. Petrol ürünlerinin ithal ve ihracına ilişkin veriler Tablo 5’te sunulmuştur.
3. Sektörlerde Tüketim
3.1. Nihai Enerji Tüketimi
Doğrudan birincil enerji kaynağı olarak kullanılan enerji kaynakları ile çevrim sektöründe üretilen elektik, petrol ürünleri, kok gibi ikincil enerji kaynakları ve kayıplar da dahil tesislerin iç tüketimi ile nihai enerji tüketimi hesaplanmaktadır. Nihai olarak ortaya çıkan enerji sanayi, ulaştırma, konut, tarım, ticaret ve hizmetler ve enerji dışı sektörlerde tüketilmektedir. Bu çerçevede 2018 yılında nihai enerji tüketiminin kaynaklara ve sektörlere göre dağılımı Tablo 6’da verilmiştir.
Tablo 6’da görüldüğü üzere nihai enerji tüketiminde en büyük paya sahip kaynak olan petrol ürünleri çoğunlukla ulaştırma sektöründe kullanılmakta 27 Milyon 824 bin TEP petrol ürünü ulaştırma sektöründe tüketilmektedir.
Doğalgaz birincil enerji kaynağı olarak konutlarda ısınma, pişirme ve sıcak su temininde kullanılmakta, ayrıca sanayide de ısı kaynağı olarak doğrudan tüketilmektedir.
İkincil bir kaynak olan elektriğin neredeyse yarısı sanayide tüketilmektedir. Sanayi tüketimini ticarethaneler ve konutlar izlemektedir. Üretilen elektriğin %1’den azı ulaştırma sektöründe kullanılmaktadır.
Elektriğe dönüştürülmeden birincil enerji kaynağı olarak kullanılan taş kömürü ve linyitin çoğu sanayide ısı kaynağı olarak, kalan kısmı ise konut ve ticarethanelerde ısınma amacıyla kullanılmaktadır.
Elektriğe dönüştürülmeyen birincil enerji kaynağı olarak kullanılan güneş enerjisi konutlarda ve sanayi tesislerinde ısınma ve sıcak su için kullanmakta, benzer şekilde elektriğe dönüştürülmeyen jeotermal enerji konutlar, ticarethaneler ve tarımda ısınma ve sıcak su ihtiyacı için kullanılmaktadır.
3.2. Sanayi
Birincil ve ikincil enerji kaynakları tüketiminin sanayi sektörlerine dağılımı Tablo 7’de verilmiştir. Dağılım verilirken Avrupa Topluluğu’nun Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması (NACE) kodları kullanılmıştır. Tabloda ana faaliyet kodlarına yer verilirken alt faaliyetlerde tüketimin ne kadar olduğuna dair bilgi sunulmamıştır.
Bu veriler sanayi sektöründen anketler vasıtası ile toplanmaktadır. Eğer üretim merkezden planlansa idi planlanan ve gerçekleşen tüketim değerlerinin ölçülmesi mümkün olabilirdi. Ancak üretimdeki piyasa anarşisi nedeniyle tüketim ancak gerçekleştikten sonra ölçülebilmekte, yıllık değerler ancak takip eden yılın sonunda açıklanabilmektedir. Örneğin 2019 yılı Enerji Denge Tablosu bu çalışmanın tamamlandığı tarih itibarıyla halen yayınlanmamıştır.
Enerji denge tablosunda Tablo 7 incelendiğinde toplam en yüksek tüketimin ana metal sanayi ve fabrikasyon metal ürünleri imalatı (makine ve teçhizat hariç) olduğu görülmektedir. Bu sektörlerdeki tüketim toplam sanayi tüketiminin dörtte birinden fazlasını oluşturmaktadır.
Ana metal sanayini metalik olmayan mineral ürünleri imalatı ve kimya-petrokimya ürünleri imalatı izlemektedir. En yüksek tüketimin olduğu 3 sektörün toplam tüketimi sanayi tüketiminin %63’üne tekabül etmektedir.
Ana metal sanayiinde (NACE kodu: 24, 25) birincil enerji kaynağı olarak taşkömürü, kok ve doğalgaz, ikincil enerji kaynağı olarak elektrik tüketimi yüksektir. Bu sanayi kolunda demir çelik ürünleri imalatında birincil enerji kaynağı olarak sanayide kullanılan taşkömürünün %32’si, kokun neredeyse tamamı, doğalgazın %13’ü, elektriğin ise %22’si tüketilmektedir. Bu tesislerde çıktı olarak pik demir ürünler, paslanmaz çelik ürünleri, haddelenmiş ürünler vb. üretilmektedir.
Metalik olmayan mineral ürünlerin imalatında (NACE Kodu:23) birincil enerji kaynağı olarak taşkömürü, linyit, doğalgaz ve ikincil enerji kaynağı olarak petrol ürünleri ve elektrik kullanımı yüksektir. Enerjinin %77’si çimento ürünleri imalatında, %14’ü ise seramik ürünleri imalatında tüketilmiştir.
Çimento ürünleri imalatında birincil enerji kaynağı olarak sanayide kullanılan taşkömürünün yarısı ve petrol ürünlerinin %90’ı tüketilmektedir.
Kimya, petro kimya ürünlerinin imalatında (NACE kodu: 20, 21, 22) birincil enerji kaynağı olarak doğalgaz ve ikincil enerji olarak elektrik kullanımı yüksektir. Tüketilen enerjinin yarıdan fazlası kimyasal ürünlerin imalatında, kalan kısmı ise sırasıyla gübre, kauçuk-plastik ve eczacılık ürünlerinin imalatında kullanılmıştır. Kimyasal ürünlerin imalatında birincil enerji kaynağı olarak sanayide kullanılan doğalgazın %14’ü tüketilmiştir.
Tekstil ve deri ürünleri imalatında (NACE kodu: 13,14,15) birincil enerji kaynağı olarak linyit ve doğalgaz, ikincil enerji kaynağı olarak elektrik kullanımı yüksektir. Gıda, içecek, tütün ürünleri imalatında (NACE kodu 10,11,12) birincil enerji kaynağı olarak doğalgaz ve ikincil enerji kaynağı olarak elektrik ve ısı tüketimi yüksektir.
Elektrik ve doğalgaz kullanımının sektörlere göre dağılımı Şekil 2’de verilmiştir.
3.3. Ulaştırma
Sanayiden sonra en çok enerji tüketiminin gerçekleştiği sektör ulaşım sektörüdür. Ulaşımdaki enerji tüketiminin neredeyse tamamı karayolu taşımacılığından kaynaklanmaktadır. Ulaşım sektöründeki enerji tüketiminin ulaşım metoduna göre dağılımı Şekil 3’te verilmiştir. Enerji tüketiminin kaynaklara ve ulaşım metoduna göre dağılımı Tablo 8’de verilmiştir.
İthal edilen veya Türkiye’deki rafinerilerde üretilen petrol ürünlerinin %67’si ulaştırma sektöründe kullanılmakta ve bunun %70’i karayolu taşımacılığındaki motorin kullanımından oluşmaktadır. Diğer bir deyişle karayolu taşımacılığındaki motorin ihtiyacı Türkiye’nin nihai enerji tüketiminin %18’ini oluşturmaktadır.
Karayolu taşımacılığında tüketilen motorin TEP cinsinden ana metal sanayi ve metalik olmayan ürünlerin imalatında tüketilen enerjinin toplamından fazladır. Yine karayolu taşımacılığında tüketilen tüm yakıtların toplamı ana metal sanayi, metalik olmayan ürünlerin imalatı, kimya-petrokimya ürünleri imalatı, tekstil-deri ürünleri imalatı gibi enerji tüketimi en yüksek dört sanayi sektörünün toplamından daha fazladır.
3.4. Konut tüketimi
Konutlarda aydınlatmanın yanı sıra ısınma, sıcak su ve yemek pişirme için enerji tüketilmektedir. Konut tüketimi esas olarak doğalgazdan karşılanmaktadır. Birincil enerji kaynağı olarak doğalgaz konutlarda doğrudan ısınma, sıcak su ve yemek pişirme ihtiyacı için kullanılmaktadır. İkincil kaynak olan elektrik, doğalgazdan sonra konutlarda en çok tüketilen kaynaktır. Ancak elektriğin ne kadarının aydınlatma ne kadarının ısınma için kullanıldığı bilinmemektedir. Kaç hanenin gazla, kaçının kömürle, kaçının elektrikle ısındığına ilişkin yerel kimi istatistikler olsa da genel bir veriye rastlanmamıştır.
Ayrıca taşkömürü, linyit ve odun hala konutların ısıtılmasında kaynak olarak kullanılmaktadır. Konutların enerji tüketiminin kaynaklara göre dağılımı Tablo 9’da verilmiştir.
Tablodaki değerlere bakıldığında karayolu taşımacılığında motorin kullanılarak harcanan enerjinin TEP cinsinden neredeyse konutlarda tüketilen enerjinin tamamına eşit olduğu görülebilir. Sanayi tüketimi ile karşılaştırıldığında doğalgaz tüketiminin neredeyse eşit olduğu elektrik tüketiminde ise sanayinin konut tüketimini ikiye katladığı sonucuna varılabilir.
3.5. Ticaret ve hizmetler
Ticaret ve hizmetler sektöründe toplam 11 milyon 985 bin TEP enerji tüketilmiştir. İkincil bir kaynak olan elektrik yoğun olarak kullanılmaktadır, elektriği birincil enerji kaynağı olarak doğrudan kullanılan doğalgaz izlemektedir. Bu alandaki veriler ticari faaliyetlerin neden olduğu nakliye ve lojistik gibi dolaylı aktivitelerden kaynaklı tüketimleri içermemektedir. Ticaret ve hizmetler sektöründe tüketilen enerjinin kaynaklara göre dağılımı Tablo 10’da verilmiştir.
3.6. Tarım ve hayvancılık
Tarım ve hayvancılık sektöründe 4 milyon 581 bin TEP enerji tüketilmektedir. Tüketilen enerjinin çoğunu petrol ürünü olan motorin oluşturmaktadır. Bu sektördeki tüketimin detaylarına ulaşılamamakla birlikte motorin ihtiyacının tarım makinaları ve jeneratörlerde kullanıldığı tahmin edilmektedir. Elektrik muhtemelen aydınlatma, sulama sistemleri ve ısı üretiminde kullanılmaktadır. Doğalgaz ve jeotermal enerjinin ise ağırlıklı olarak seracılıkta kullanıldığı tahmin edilmektedir. Tarım ve hayvancılık sektöründeki enerji tüketiminin kaynaklara göre dağılımı Tablo 11’de verilmiştir.
3.7. Enerji dışı tüketim ve istatistiksel farkın anlamı
Enerji dışı tüketim enerji kaynaklarının enerji amaçlı kullanmayıp hammadde olarak kullanmaları anlamında gelmektedir. Nafta, bitümen, madeni yağlar gibi petrol ürünler enerji kaynağı olarak ham petrolden üretilir ancak enerji elde etmek için değil kimyasal bileşen olarak kullanılır.
6 milyon 296 bin TEP enerji kaynağı enerji dışı tüketimde kullanılmaktadır bunun çoğunluğunu nafta ve bitümen oluşturur. Nafta yaygın olarak solvent (çözücü) ve diğer maddelerin üretildiği bir ara ürün olarak kullanılır. Bitümen ise yol yapımında ve inşaatlarda yapı malzemesi olarak kullanılmaktadır.
Enerji denge tablosundaki istatistik fark ise tedarik edilen enerji ve tüketilen enerji arasındaki farkı işaret eder. Çoğunlukla hesap hataları, kayıplar veya incelenmeyen tüketimlerden oluşur. Denge tablosuna bakıldığında istatistiksel fark olarak nitelendirilen 668 bin TEP enerjinin ana metal sanayinde demir dışı metal ürünlerin imalatında kullanılan enerjiye eşdeğer olduğu görünmektedir. Kısaca nihai enerji tüketiminin binde 6’sı kadar enerjinin tüketimi incelenmemekte, yanlış hesaplanmakta veya takip edilmemektedir.
SONUÇ
İktisadi büyümenin motoru sanayidir. Kalkınma ve iktisadi büyüme hedefiyle yola çıkmış bir planın sanayi girdisi olarak enerjide kesintiye gitmesi olanaklı görünmemektedir. Öte yandan sosyalist planlama kaynakların tam kapasiteyle kullanılmalarını sağlamak adına özel mülkiyetini ve buna bağlı piyasa anarşisini barındırmaması nedeniyle çok ciddi bir avantaja sahiptir (Birdal, 2006).
Sanayi sektörü toplu olarak ele alındığında en büyük enerji tüketiminin gerçekleştiği sektör olmakla birlikte esas tüketim yoğunluğunu ana metal sanayiinde kok ve elektrik, çimento imalatında petrol koku ve taş kömürü, kimyasal ürünlerin imalatında doğalgaz, tekstil sektöründe elektrik oluşturmaktadır. Kalkınma ve iktisadi büyümeyi hedefleyen tüketim basıncından nispeten arınmış bir sanayi sektöründe enerji girdisinin daha iyi planlanması beklenebilir. Merkezi planlama sınai üretimde standartlaşma, uzmanlaşma, ölçüm ve ar-ge verilerinin merkezileşmesini sağlayacağından girdilerin düşmesi ve verimliliğin artmasını sağlayabilir. İlaveten kâr hedefinin ortadan kalması ve uzun vadeli planların yapılması ile tesislerde verimi artırıcı yenileme ve rehabilitasyon önlemlerinin alınması mümkün olabilir.
Sektörlerde enerji tüketiminde kaynak özelinde en büyük kalemlerden birinin karayolu taşımacılığında kullanılan motorin olduğu gözlenmektedir. Karayolu taşımacılığının ulaştırma içindeki payının düşürülmesi, bireysel ulaşımda toplu taşımacılığın özendirilmesi, nakliye için deniz ve demiryolunun payının yükseltilmesi kısa vadede enerji tüketiminin düşmesi ve ithal kaynaklara olan bağımlılığın azalmasını sağlayabilir.
Diğer büyük kaynak özelinde tüketim kalemi konutlarda kullanılan doğalgazdır. Tamamına yakını ithal olan bu kaynağın ikamesi ciddi altyapı değişiklikleri gerektirmektedir. Binaların enerji tüketiminin azaltılması için hızlı yalıtım önlemleri alınması, mimarı ve şehir planlama çözümleri getirilmesi, gelişkin yapı malzemeleri kullanılması, ısınma mekanizmalarının hane ölçeğinden çıkarılarak daha merkezi ölçeklere taşınması önemli olmakla birlikte uzun vadede etkisi göz ardı edilebilir seviyede kalmaktadır. Konut tüketiminin makul bir seviyeye ulaşabilmesi için üretim ve yaşam birimlerinin yeniden tasarlanmasının önemli olduğu düşünülmektedir.
Elektrik üretiminde baz yük santralleri olarak kullanılan ve yakıtlarında ithal kaynaklara bağımlı olunan ithal kömür ve doğalgaz santrallerinin ikamesi olarak yerli kömür, hidrolik ve yenilenebilir kaynakların planlı ve etkin kullanımı hayati öneme sahiptir.
Güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üretiminde enerji kaynakları yerli ve yenilenebilir olmasına rağmen teknoloji ve ekipmanda ithal girdiye bağımlılık yüksektir. Ar-ge faaliyetleri ile yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında yerli ekipman ve teknolojilerin geliştirilmesi hedeflenmelidir. Ayrıca yatırım maliyetinin yüksekliği ve güvenlik risklerine rağmen düşük yakıt maliyeti yüksek üretim kapasitesi ile nükleer santraller bir seçenek olarak değerlendirilmelidir. Tüm bu araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin kâr amacı ile yapılamayacağı, merkezi bütçe, merkezi planlama, kamu idaresi ve iradesi gerektirdiği açıktır.
Elektrik üretiminde hidrolik kaynaklar yerli, ucuz ve yüksek miktarda üretim imkânı sunmaktadır. Bu çerçevede ülkede tüm hidrolik kaynakların merkezi olarak yönetilmesi bir zorunluluktur. Elektrik üretiminin yanı sıra içme suyu ve tarımsal sulama için de hayati işleve sahip olan su kaynaklarının alım garantili santraller için plansızca kullanılması ve geri dönülemez biçimde tahrip edilmesi ancak kamucu bir yönetim ve merkezi planlama ile engellenebilir.
Enerjinin girdi olarak kullanıldığı sektörlerin genişliği, enerji kaynaklarının ithalat ve ihracatının ekonomik etkileri ve enerji kaynaklarında dışa bağımlılığın boyutları bu alanın merkezi olarak planlanmasının zorunluluğunu ortaya koymaktadır.
Özelleşmiş ve piyasalaşmış plansız bir enerji sektöründe enerji arzı ve tüketimine dair gerçek verilerin toplanamayacağı, işlenemeyeceği ve talep tahminlerinin doğru yapılamayacağı açıktır. Buna ilaveten enerjinin girdi olarak kullanıldığı sektörlerin çeşitliliği ve bu sektörlerin de piyasalaşmış olması ne kadar enerjiye ihtiyaç duyulacağına dair bir planlama yapılmasını imkânsız hale getirmektedir.
Dolayısı ile enerji sektöründe bir planlamanın yapılabilmesi için bile merkezi planlamaya ihtiyaç vardır.
KAYNAKÇA
Birdal, A. (2006). Sovyet Deneyiminden Planlama Dersleri, Gelenek, 91, Kasım 2006
BAA Enerji Komisyonu (2019). Sosyalizm Türkiye’de Enerji Sorunlarını Nasıl Aşacak, Sosyalist Gelecek ve Planlama Sempozyumu 2019
BAA Enerji Komisyonu (2018). Türkiye Enerji Görünümü: Sorunlar ve Çözüm Arayışları, Madde- Diyalektik ve Toplum, 1, 74-80
EİGM (2018). Enerji İşleri Genel Müdürlüğü Denge Tablosu 2018. Erişim Tarihi: 15.04.2020, https://www.eigm.gov.tr/tr-TR/Denge-Tablolari/Denge-Tablolari
TEİAŞ (2018). Türkiye Elektrik Üretim-İletim 2018 Yılı İstatistikleri. Erişim tarihi:14.04.2020 https://www.teias.gov.tr/tr/turkiye-elektrik-uretim-iletim-2018-yili-istatistikleri
YEGM (2017). İmalat Sanayinde Enerji Tüketim İstatistikleri (2012-2015). Erişim tarihi: 16.04.2020 http://www.yegm.gov.tr/duyurular_haberler/document/%C4%B0malat%20Sanayinde%20Enerji%20T%C3%BCketim%20%C4%B0statistikleri.pdf
BAA Sosyalist Gelecek ve Planlama Bahar-2020 Çalıştayı Katkıları
Erhan Nalçacı
Turgut Yıldız’a bu ayrıntılı ve yarın planlamaya başlayacağız duygusu veren rapor için teşekkür ediyoruz.
Rapor bize nerelerde tasarruf etmemiz gerektiğini, nerelere yatırım yapmayı tercih edebileceğimizi hissettiriyor.
Bunu önceki dönemde de konuşmuştuk, Türkiye’nin bugünkü sınırları içinde enerji kaynaklarından yoksunluk önemli bir siyasi sorun olarak karşımıza çıkacak. Bu ancak sosyalist iktidarın siyasi olarak başa çıkabileceği bir sorun olarak duruyor. Öte yandan 21. yüzyıl sosyalizminin uluslararası örgütlenmesinin ve birliğinin önemini de gösteriyor.
Diyelim ki Türkiye’de bir sosyalist devrim oldu ve diğer ulusal ölçeklerdeki devrimleri beklememiz gereken yalnız bir dönem yaşayacağız. Sosyalist iktidar ise çalışır durumda bir nükleer santrali devraldı, Türkiye’nin enerji kıtlığında ve kuşatma altında bunu kapatamayabilirsiniz. Siyasi karardan bunu kast ediyorum.
Akif Akalın
Merhaba,
Enerji raporuna ilişkin düşüncelerimi aşağıda özetlemeye çalışacağım.
Öncelikle elbette bize bu fırsatı sağladığı için raporu hazırlayan arkadaşlarımıza teşekkürler.
Rapordaki:
"Bu çalışma ile enerjinin girdi olarak kullanıldığı sektörler ve bu sektörlerde Türkiye’de merkezi planlama ile bulunabilecek teknik çözümlere dair bir tartışma açmak hedeflenmiş ve bu doğrultuda hâlihazırda birincil enerji kaynakları arzının kullanımı ve nihai enerji tüketiminin sektörlere göre dağılımıma ilişkin veriler incelenmiştir"
cümlesine ilişkin eleştirilerim var.
Burada şöyle bir sorun var: "enerjinin girdi olarak kullanıldığı sektörler" veri alınarak, " merkezi planlama ile bulunabilecek teknik çözümler" aramak doğru bir yaklaşım mı?
Örneğin:
"nihai enerji tüketiminde en büyük paya sahip kaynak olan petrol ürünleri çoğunlukla ulaştırma sektöründe kullanılmakta 27 Milyon 824 bin TEP petrol ürünü ulaştırma sektöründe tüketilmektedir"
"İthal edilen veya Türkiye’deki rafinerilerde üretilen petrol ürünlerinin %67’si ulaştırma sektöründe kullanılmakta ve bunun %70’i karayolu taşımacılığındaki motorin kullanımından oluşmaktadır. Diğer bir deyişle karayolu taşımacılığındaki motorin ihtiyacı Türkiye’nin nihai enerji tüketiminin %18’ini oluşturmaktadır"
deniyor.
Raporu hazırlayanlar, sonuç bölümünde
"Karayolu taşımacılığının ulaştırma içindeki payının düşürülmesi, bireysel ulaşımda toplu taşımacılığın özendirilmesi, nakliye için deniz ve demiryolunun payının yükseltilmesi kısa vadede enerji tüketiminin düşmesi ve ithal kaynaklara olan bağımlılığın azalmasını sağlayabilir"
diyerek, zaten mevcut durumu veri almamak gerektiğini ifade etmişler. Çünkü gerçekten de ulaşım politikasında değişim yapılmadan enerji politikasında yapılacak hiçbir değişiklik sorunu çözemez.
Yine raporda:
"en yüksek tüketimin ana metal sanayi ve fabrikasyon metal ürünleri imalatı (makine ve teçhizat hariç) olduğu görülmektedir" deniyor.
Burada da benzer şekilde sosyalist Türkiye'de üretim önceliklerimizin neler olacağını tartışmadan, ceteris paribus, ana metal sanayi üzerinden tartışmak bizi bir yere götürmez.
Sonuç bölümünde:
"Kalkınma ve iktisadi büyümeyi hedefleyen tüketim basıncından nispeten arınmış bir sanayi sektöründe enerji girdisinin daha iyi planlanması beklenebilir".
Burada sosyalist Türkiye'de sanayinin nasıl "toplumun" gereksinimlerine göre örgütlenmesi gerektiğinin tartışılması daha iyi olur diye düşünüyorum. Gerçekten güdümüz "kâr" olmasa, toplumun gereksinimlerini karşılamak olsa, sanayimizi nasıl örgütlerdik. Mesela Türkiye'de sanıyorum 25 otomotiv fabrikası var ve yılda 1 milyon araç üretiliyor (bunlar internetten şimdi bulduğum rakamlar yanlış olabilir). Bizim (halkın) gerçekten yılda 1 milyon otomobil üretmeye ihtiyacımız var mı?
Yine:
"Merkezi planlama sınai üretimde standartlaşma, uzmanlaşma, ölçüm ve ar-ge verilerinin merkezileşmesini sağlayacağından girdilerin düşmesi ve verimliliğin artmasını sağlayabilir. İlaveten kâr hedefinin ortadan kalması ve uzun vadeli planların yapılması ile tesislerde verimi artırıcı yenileme ve rehabilitasyon önlemlerinin alınması mümkün olabilir" deniyor.
Burada da ceteris paribus üzerinden önermeler yapılıyor. Ne demek istediğimi kendi alanımdan örnekle daha iyi anlatabilirim.
Türkiye'de sağlık hizmeti tamamen sermayenin gereksinimleri doğrultusunda, tedaviyi önceleyerek örgütlenmiştir. Tıp fakülteleri tedavi hekimi yetiştirmekte, bütün sağlık kuruluşları (teorik olarak asıl görevi önleyicilik olması gereken aile hekimliği dâhil) başvuracak hastanın tedavisine odaklanmış, ilaç sanayisi tedaviyi öncelemiş vb.
Şimdi hangi planlama bu sistemi iyileştirebilir. Mesela "kâr" güdüsünü, sağlığı "kâr amacı gütmeyen" kurumlara devrederek ortadan kaldırsak, bu durumda planlama işe yarar mı? Bu nedenle sosyalist Türkiye'de mevcut sağlık sistemini tıp eğitiminden sağlık kurumlarına, ilaç sektörüne kadar tamamen yıkıp, yerine sağlığı toplumun gereksinimlerine göre yeniden örgütleyeceğiz. İşte planlama bu aşamada işimize yarayabilir.
Sonuç bölümündeki
"Konut tüketiminin makul bir seviyeye ulaşabilmesi için üretim ve yaşam birimlerinin yeniden tasarlanmasının önemli olduğu düşünülmektedir".
Çok önemli. Buna "nasıl bir konut?" sorusu da eklenebilir. Bu konuda daha çok uzun yazmak isterdim ama amacımı aşmak istemiyorum.
Son olarak iki cümle var:
"Elektrik üretiminde baz yük santralleri olarak kullanılan ve yakıtlarında ithal kaynaklara bağımlı olunan ithal kömür ve doğalgaz santrallerinin ikamesi olarak yerli kömür, hidrolik ve yenilenebilir kaynakların planlı ve etkin kullanımı hayati öneme sahiptir".
"Ayrıca yatırım maliyetinin yüksekliği ve güvenlik risklerine rağmen düşük yakıt maliyeti yüksek üretim kapasitesi ile nükleer santraller bir seçenek olarak değerlendirilmelidir".
Ben hiçbir sağlıkçı arkadaşın bu ifadeleri onaylayacağını düşünmüyorum.
Burada gerçekten YAŞAMIN ANLAMI tartışması yapmak gerekebilir. Yazar da açıkça "güvenlik riski" diyor.
Yani hayattaki hangi amaç, insanların sağlığını riske atmayı göze alabileceğimiz kadar kıymetli olabilir?
Teşekkürler
Turgut Yıldız’ın katkılara yanıtı
Öncelikle, ikincil enerji üretiminde hiçbir yöntem halk sağlığı açısından risksiz değil. Termik santrallerden elektrik üretimi de, hidrolik enerji için akarsu rejimlerinin değiştirilmesi de, pil teknolojisi için yapılan nadir element madenciliği de halk sağlığı açısından riskler barındırıyor. Burada önemli olan soru riski kimin yönettiği. Şüphesi kâr güdüsü ile şirketlere teslim edilmiş piyasa anarşisi içerisi içinde bir üretimdense toplumun çıkarları için planlı bir üretimin yaratacağı riskler daha az olacak ve daha iyi yönetilebilecektir.
Nükleer enerjinin hâlihazırda büyük güvenlik riskleri barındırdığı doğru ama olası bir sosyalist inşa koşulunda bilimin ve teknolojik ilerlemenin yaratacağı yeni koşullar dikkate değer. Kapitalizm koşullarında dahi örneğin filtrasyon teknolojisi gelişebiliyorken kârlı olana değil insanlık için faydalı olanın geliştirildiği bir sosyalist inşa süreci şüphesiz fark taratacaktır. Özellikle Türkiye ele alındığında birincil enerji kaynaklarının neredeyse hiçbirine sahip olmadığı, emperyalizmle bağlarını koparabilmek adına yerli kömür, hidrolik, nükleer ve yenilenebilir enerji alanlarında gelişmeye “mecbur” olduğu söylenebilir.
Tüm bunların ötesinde insanlığın petrol, kömür, doğalgaz gibi fosil yakıtlara şu anki ölçekte bağımlı kalması doğru görünmüyor. Bu çerçevede nükleer enerji de dâhil olmak üzere yeni enerji üretme biçimlerini aramak durumundayız.
Son olarak ceteris paribus eleştirisine katılmıyorum. Verili durumda ne olduğunu bilmezsek devraldığımızda ne yapacağımızı bilemeyiz. Makalenin girişinde belirttiğim gibi amacım bu çalışma ile enerjinin girdi olarak kullanıldığı sektörler ve bu sektörlerde Türkiye’de merkezi planlama ile bulunabilecek teknik çözümlere dair bir tartışma açmak. Yani ulaştırmadan sanayiye, yaşam birimlerinin biçiminden üretim birimlerinin verimine kadar pek çok konuda çalışacak komisyonlara bir altlık veri sağlamak. Bunu da verili durumun eleştirisi, reel sosyalizmin deneyimleri ve nihayet sosyalist Türkiye için öneriler çerçevesinde işliyoruz. Verili durumu eleştirebilmek için o “durum”un ne olduğunu anlamak gerekiyor.