Tartışılması gereken aşının gerekliliği değil, aşının tüm insanlara eşit ve parasız şekilde ulaştırılmasıdır!

Bilim insanlarının emeklerinin insanlığın yararına kullanılması ve emekçi halkların sağlık hakkına ulaşımı için, aşı ve ilaç çalışmalarında araştırma-geliştirme faaliyetleri, üretim ve dağıtım kamu eliyle, merkezi bir planlama çerçevesinde yürütülmelidir.


COVID-19 salgınının başlangıcından itibaren hızla yürütülen aşı çalışmalarından son dönemde olumlu sonuçlar geliyor. Öne çıkan aşı adaylarının Aralık ayında onay alması ve 2021 yılı itibariyle de yaygın olarak kullanılması hedefleniyor.

Salgında enfekte olan insan sayısı dünya çapında 65 milyona yaklaştı ve yaklaşık 1,5 milyon insan hayatını kaybetti. Salgının yayılımı tüm dünyada hızla sürerken insanları hastalıktan koruyup, bulaş zincirini kırarak salgınla mücadelede çok önemli bir rol üstlenebilecek aşı üretimi ve yaygın olarak uygulanması gerçekten büyük önem taşıyor.

Bilim insanlarının yıllar boyunca süren katkılarıyla ortaya çıkan bilimsel birikim ve teknolojik gelişmelerin günümüzdeki düzeyi, salgın hastalıklarla mücadelede çok önemli bir halk sağlığı uygulaması olan aşı uygulamalarına da yansıyor.

Bir yandan da, ülkemizde ve dünyada COVID-19 aşı adaylarıyla ilgili tartışmalar sürüyor. Bilimsel yöntemlerle yürüyen, aşının etkinliği ve güvenliğiyle ilgili yürütülen tartışmalar şüphesiz gerekli ve toplum sağlığı açısından elzem. Bunun yanı sıra salgının boyutlarında asıl sorumlu olan kapitalizmdeki sağlık sistemini de tartışmaya açmak gerekiyor. Ancak son dönemlerde pandemi boyunca sesleri daha kısık çıkan aşı karşıtlarının ve komplo teorisyenlerinin de bu tartışmalara katıldığı görülüyor. Bir kısmı tamamen bilimsel dayanaktan yoksun olan iddialar ne yazık ki bilimle ilişkisi iyice zayıflatılmış toplumlarda etkili olabiliyor.  Ülkemizdeki son örnek ise yine Soner Yalçın'dan geldi. Kitap ve yazılarıyla savunduğu aşı karşıtlığını benzer argümanlarla COVID-19 aşısıyla ilgili tekrarlayan Yalçın, hızlı yürüyen aşı çalışmalarını ilaç tekellerinin manipülasyonlarına bağladığı yazısında virüsün hızla mutasyona uğrayarak sıradan bir nezleye ya da gribe dönüşeceğini, aslında aşıya ihtiyaç olmadığını belirterek hiçbir bilimsel temeli olmayan bir iddia ortaya attı.

İlaç tekellerinin aşı geliştirme konusunda bir yarış halinde olduğu doğrudur. Aşı çalışmalarına ait ara sonuçların kamuoyuyla paylaşılma şekli bilimsel sorumlulukla bağdaşmamakta, çoğu örnekte borsadaki hisselerin artışı ve pazar payındaki rekabet tarafından belirlenmektedir. Bu noktada tartışılması gereken ise aşının gerekliliği değil, aşı üretimi ve dağıtımının tekellerin himayesinden kurtarılması zorunluluğudur.

Genel olarak toplum sağlığının geliştirilmesi ve korunması, güncel örneğimizde ise COVID-19 salgınıyla mücadelenin sağlıklı şekilde yürütülebilmesi için, geliştirilecek aşıların tüm dünyada eşit ve parasız şekilde yaygın olarak uygulanabilmesi gereklidir. Sağlık hakkının tekeller tarafından gasp edilmesi; bir yandan emekçilerin sağlık hizmetlerine ulaşımını engelleyerek, bir yandan da toplumda bilime karşı şüphe uyandırarak toplum sağlığına zarar vermektedir.

Bilim insanlarının emeklerinin insanlığın yararına kullanılması ve emekçi halkların sağlık hakkına ulaşımı için, aşı ve ilaç çalışmalarında araştırma-geliştirme faaliyetleri, üretim ve dağıtım kamu eliyle, merkezi bir planlama çerçevesinde yürütülmelidir. Salgınla mücadelede gerekli olan yaygın bağışıklamanın sağlanması ve önceliklerin belirlenmesi ancak kamucu ve parasız bir sağlık sistemi ile mümkündür.

Bilim ve Aydınlanma Akademisi