Seller: Sermayenin elinde plansız yaşamla mücadele

Giresun’da yaşanan sel felaketinden sonra, sel felaketlerine yol açan koşullar neler ve neler yapılması gerektiğiyle ilgili bir yazı hazırladık. Fazla sera gazı salınımına sebep olan yakıtların aşırı kullanımından, küresel ısınmanın ortaya çıkışı sonucunda son yıllarda gözlenen sıcaklıklardaki artışa, nasıl bir planlama ve yapılaşmanın olması, neler yapılması gerektiğini ele aldık.

[BAA - Su Komisyonu]

Dünyada egemen kapitalist devletlerin ve sermayenin etkisi ile kömür, petrol gibi fosil yakıtların aşırı kullanımıyla atmosfere daha fazla sera gazı salınmaktadır. Bunun sonucunda atmosferde biriken sera gazı miktarının artması, güneşten gelen ışınımların daha fazla tutulmasına böylece iklim değişliğine sebep olmaktadır. Küresel ısınma diye adlandırılan bu süreç, günlük hayatta orman alanlarında kuraklığın artması ve kontrolsüz orman yangınları, aşırı yağışlara bağlı olarak seller, taşkınlar ve heyelanlar olarak karşımıza çıkıyor.

Yaşanan kuraklıklar, aşırı hava olaylarının gündelik hayatta hissedilir şekilde artması, küresel ısınmaya dair bilimsel öngörülerin büyük bir bölümünün Türkiye’de yaşanmaya başlandığını gösteriyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM)’nün “2019 yılı İklim Değerlendirmesi” raporuna göre küresel ortalama sıcaklık anomalisi özellikle 1980 yılından itibaren pozitif olarak devamlı artış gösteriyor. Dünyanın birçok alanında sıcaklıklar mevsim normallerinin üzerinde gözlemlendiği gibi ülkemizin de içerisinde bulunduğu Akdeniz Havzası’nda da sıcaklıklarda artma eğilimi görülmeye devam ediyor.  

Yapılan bilimsel çalışmalara göre küresel sıcaklık 1850’den bu yana 1.1 °C artmış ve bu artışın %20’si 2011 ile 2015 yılları arasında gerçekleşirken, benzer bir şekilde karbon salınımında da görülmektedir. Karbon salını atmosferde 1960’larda milyonda 320 parçacık düzeyinde iken bugün milyonda 410 düzeyine yükselmiştir.  

Türkiye ortalama sıcaklıklarında 1998’den bu yana 2011 yılı hariç pozitif sıcaklık söz konusudur. Türkiye ortalama sıcaklıklar genel olarak ülkenin büyük bir kısmında ortalama sıcaklıklar uzun yıllık ortalamaların üzerinde Şehir merkezlerde 2 °C’den fazla olmuştur.

Türkiye’de aşırı hava olayları

Türkiye 2019 yılı alansal ortalama yıllık yağışı 585,1 mm olarak gerçekleşmiştir. Bu değer 1981-2010 normalinin (574 mm) % 1,9 üzerinde olmuştur. Yağışlar, alansal olarak son yıllarda güneyde normallerinin üzerinde kuzeyde ise normallerinin altında gerçekleşmiştir. Bu veri ortalama yağışlarda çok ciddi bir anomali göstermemekle beraber olağandışı hava olaylarında ciddi bir artış söz konusudur. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün aynı raporu, iklim değişikliğine bağlı olarak gerçekleşen aşırı hava olaylarının sayısının da artan sıcaklık değerleri ile paralel olarak gittikçe arttığını gösteriyor. Türkiye’ en sık karşılaşılan aşırı hava olaylarının sel, fırtına ve dolu olduğu belirtilirken; ekstrem olay trendlerinde özellikle son yirmi yılda artış eğilimi gösterdiğini belirmiştir. Bu artış trendi önümüzdeki dönemde Giresun’da yaşanan olayların benzerlerinin yaşanmaya devam edeceği anlamına gelmektedir.

Sel Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğüne göre “sürekli yağan yağmurdan veya eriyen kardan oluşan, geçtiği yerlere zarar veren taşkın su, su taşkın” tanımlanmakta olup, günlük hayatta sel ve taşkın kavramları genelde birbirinin yerine kullanılmaktadır. Doğal dengenin var olduğu bölgelerdeki yan derelerde, aşınma, taşınma ve çökelme olayları normal ölçülerde seyredip, çoğunlukla bir probleme neden olmazlar. Yeryüzünde doğal olarak seller ve taşkınlar yaşanmakta iken günümüzde hızlı kentleşme ile insanların yaşadığı insani ve ekonomik kayıplar bunların afet olarak adlandırılmasına sebep olmaktadır. Doğal dengenin bozulması, yağış havzalarına yapılan müdahaleler ve niteliklerine uygun bir şekilde kullanılmayan araziler yaşanan felaketlerin en önemli sebepleri olarak gösterilmektedir. Her yıl oluşan sel ve taşkınların sayısının artmasının yanında, beraberlerinde taşıdıkları sediment miktarı dolaysıyla yaşanan sel ve taşkınların büyüklüğü de artmaktadır. Su ile birlikte taşınan sediment yerleşim yerleri, tarım arazileri, yollar ve altyapı tesislerinde oldukça fazla zararlara neden olmaktadır.

Seller yan derelerden ve doğrudan arazi yüzeyinden gelen akışlardan oluşmaktadır. Taşkın koruma ve sel önleme çalışmaları Suyun geldiği yukarı havzalarda erozyon ve sel kontrolü, yamaç arazilerde yüzeysel akışların azaltılması, sediment akımının önlenmesi ve stabilizasyonu için gerekli bitki örtüsünün iyileştirilmesine yönelik önlemlerin alınmasını, ayrıca dere yataklarında yüksek akışların ve sediment taşınımının kontrolüne yönelik mühendislik yapılarının inşa edilmesini içermektedir.

Son yıllarda yağış rejimlerinde değişiklikler meydana geldi. Anlık, kuvvetli sağanak yağışların daha şiddetli ve sık görülmeye başlandı. Bununla birlikte devletin hüküm ve tasarrufu altında olan akarsu kıyı kenarlarının imar afları ile yapılaşmaya açması, kamu ve tüzel kişilerin taşkın koruma yapılarına ve akarsu yataklarına müdahaleleri yaşanılan felaketlerde can kayıplarını ve ekonomik kayıpları arttırıcı etkiye sahip oldu.

Taşkınlarda bir bent görevi görebilecek olan hidroelektrik santral (HES) projeleri, inşası sırasında ulaşım yolları, iletim kanalı güzergâhındaki ağaçların kesilmesi, kazılarından ortaya çıkan büyük miktardaki hafriyatın gelişi güzel şevlerden dereye yatağına dökülmesi yatakları daraltmaktadır.

Söz konusu bu olumsuz müdahaleler, yağış alanlarında seli engelleyecek olan ormanın tahrip edilmiş olması heyelanlara sebep olmakta bu heyelanlar ve gelişigüzel atılan kazı fazlası malzemeler taşkınlarda sürüklenen katı maddelerin miktarını artırmaktadır.

Sel ve taşkına karşı ne yapılmalı?

Dünyada doğal afetlerin oluşturduğu zararların yarısına yakını sel ve taşkınlardan oluşmaktadır. Seller ve taşkınlar, aynı zamanda her yıl oluşan can kayıplarının % 26’sının nedenidir. Bu tür felaketlerle mücadele ilk olarak dere içlerine yapılaşma, dere yataklarına kontrolsüz müdahale, çarpık kentleşme gibi sermayenin daha fazla kar elde etmek için yaptığı müdahaleleri önlemektir. Bunun ardından önleyici tedbirler olarak mühendislik faaliyetlerini sıralayabilir.

İlk olarak akarsu havzaları sermayenin değil toplumun ihtiyaçları doğrultusunda bütünsel olarak planlanmalıdır. Ülkemizde Devlet Su İşleri bu planlama çalışmalarını yapmakla beraber özellikle “1000 Günde 1000 Gölet” gibi projelerle burada toplumsal ihtiyaçların mı yoksa inşaat sektörünün mü gözetildiği ciddi bir soru işaretidir. Akarsular içme ve kullanma suyu, endüstriyel ihtiyaçlar, tarımsal sulamalar, enerji ihtiyacı, taşkın gibi birçok parametre değerlendirilerek planlanmalı burada toplumsal ihtiyaçlar temel alınmalıdır.

Taşkın ve sel önleme çalışmaları ise iki boyutlu değerlendirilebilir. Bunlardan ilki akrsu yataklarına taşkın önleme amaçlı yapılar yapılması ve akarsu yataklarının düzenlenmesidir. Diğeri ise taşkın anında yapılacak korunma ve kaçış çalışmalarıdır.

Akarsulara taşkını önleme amacıyla yapılan tersip bentleri, kaba malzemenin (taş ve kaya) ve odunsu malzemenin tuzaklanması için yapılan yapılardır. Yukarı havzada tutulamayan ağaç dalları, kütük ve büyük kaya parçaları gibi kaba malzemeler aşağı havzada köprü, menfezleri tıkayarak taşkına neden olur. Tersip bentleri, odunsu ve kaba malzemenin tutulmasını sağlayıp, ince boyuttaki malzemenin geçişine imkân vererek yatak yükünü ayıklama ve enerji kırma maksadıyla inşa edilen yapılardır.

Taşkın anında veya yaklaştığında ise prefabrik yapılar kullanılmaktadır. Şişme ve cam bariyer gibi pek çok yeni sistemlerin taşkın durumunda yaşanacak zararları azaltmak için kullanılmaktadır.

Hidro-meteorolojik gözlem ağları, erken uyarı ve kontrol sistemlerinin kurulması ve geliştirilmesi ile önlenmesi mümkün olmaya heyelanları ve taşkınları uydu, radar, akım gözlem istasyonları, otomatik meteorolojik gözlem istasyonları yağış verilerini analiz ederek gerekli uyarılarda bulunabilmekte ve taşkın önleme çalışmalarında kullanılmaktadır.

Ülkemizde de yapılan çalışmalar ile yaşadığınızın evin taşkın riskinde olup olmadığını internet üzerinden öğrenebilirsiniz. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü (SYGM) tarafından 50, 100, 500 yıllık tekerrür debilerine göre taşkının yayılacağı alanların gösterildiği taşkın risk haritaları hazırlanmış ve web uygulamasıyla sunulmaktadır. Bu haritalarda taşkın anında yapılması gereken tahliye planları da sunulmuş olmakla beraber ilgili kurumların bu çalışmaları baz alan bir hazırlığının olup olmadığı büyük bir soru işaretidir. Afetle mücadele devletin bu işle ilgili kurumlarının hazırlığı ve toplumsal örgütlülük ile felaketin üstesinden gelinecek toplumsal bir sorundur. Küba örneği sürekli yaşanmakta olan kasırga felaketlerinde bunun başarılı bir örneği olarak önümüzde durmaktadır. Elindeki kısıtlı olanaklara rağmen ABD’de çok ciddi can ve mal kaybı yaratan felaketler, Küba’nın toplumsal örgütlülüğü ile daha az zarara sebep olmaktadır. Ülkemizde her felaket sonrası yaşananlar henüz bu noktadan çok uzak olduğumuzu göstermektedir.

Kaynaklar

MGM. (2019). 2019 yılı İklim Değerlendirmesi. Ankara: MGM. Erişim Tarihi:28.08.2020

Güvenç, S. (2019, 10 06). Solhaber. Solhaber: https://haber.sol.org.tr/yazarlar/serpil-guvenc/kuresel-isinma-greta-ve…Erişim Tarihi:28.08.2020

İMO. (2020, 08 24). Giresun'da Yaşanan Sel ve Su Baskınları Yine Can Kayıplarına Neden Oldu. İMO: http://www.imo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=34595&tipi=17&sube=0Erişim Tarihi:28.08.2020

SYGM. SYGM Taşkın Web Uygulaması: http://taskinyonetimiportal.tarimorman.gov.tr/ Erişim Tarihi:28.08.2020