Palu Ailesi Olayı hangi yöntemle ele alınmalı?
“Palu ailesi dehşeti” medyaya yansıdıktan sonra, Gazete Duvar’dan İrfan Aktan, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nükhet Sirman’la bir röportaj gerçekleştirdi. Bilim ve Aydınlanma Akademisi kamuoyuna mal olan her olay için bir basın açıklaması yayınlamıyor. BAA olarak bilimsel ve toplumsal gelişmeleri uzun süreli ve derinliğine araştırmayı tercih ediyoruz ve bunu gözetiyoruz. Ancak hem yaşananlar hem de bu röportajla ilgili ciddi yanlışlar olduğunu düşünüyoruz. Konuyu bizlere yeniden ve yeniden danışan dostlarımızı da bu kadar yanlışın ortalığa saçıldığı bir konuda pusulasız bırakmak istemiyoruz. Bu nedenle aşağıdaki açıklamayı kamuoyunun değerlendirmesine sunuyoruz.
Denebilir ki sonuçta bu bir söyleşi ve söyleşi de bir gazeteci tarafından yönlendiriliyor. Bu kısıtlılıklar göz önünde bulundurulursa Prof. Dr. Sirman söyleşide kendisini eksik veya yanlış ifade etmiş olabilir. Gazetecilik sınırları içinde bazı anlamlar kastedilenin dışına kaymış ya da Sayın Aktan tarafından bu yönde yorumlanmış olabilir. Bu kısıtın farkındayız.
Öte yandan Sayın Sirman tarafından ifade edilen görüşlere yabancı değiliz. “Liberal” olarak değerlendirilen bu düşünce yöntemini gayet iyi biliyoruz: 2008-2010 arasında AKP’de “ileri demokrasi”yi keşfeden de bu “akademik” düşünce olmuştu.
Söz konusu röportajın satır aralarından çok tamamında kullanılan bu yöntemin her yanıyla yanlış olduğunu düşünüyoruz.
Yöntem Yanlışı
Yöntem yanlış, çünkü bu düşünce biçiminde üretim ilişkileri, toplumsal sınıflar ve mücadeleleri, devrimler ve toplumsal yapıda nitelikçe değişiklikler bulunmuyor. Sayın Sirman’ın verdiği röportajda görüldüğü gibi olgular arasında insan yönünü bulamıyor ve “seçilmiş” bazı düşünürlerin görüşleri arasında kayboluyor.
Sayın Sirman’ın bahsettiği Cumhuriyet, kendinden menkul, kendi fikri ve kaprisleri olan gökten düşmüş bir varlık değildir. Türkiye’de 1908-1923 burjuva devrimleri döneminin doğal sonucudur. Bu toprakların bu güne kadar gördüğü en köklü devrim olan Cumhuriyet’in kuruluşu öznesiz değildir. Cumhuriyet, burjuvazi ve onun siyasi aktörleri tarafından, yarı-sömürge feodal bir imparatorluğun egemenlerine ve emperyalist düzende bağdaşıklarına karşı mücadele edilerek kurulmuştur ve sıçrayıcı bir tarihsel ilerlemeyi temsil etmektedir.
Burjuvazi özgün bir dönemde kapitalizmi inşa ederken pre-kapitalist üretim ilişkilerini çözmeye, emek gücünü serbestleştirmeye, kadın emek gücünü modern üretime taşımaya ve bu anlamda kısmen özgürleştirmeye çalışmıştır.
Cumhuriyet aile içi ya da akraba evliliğine karşı olmuştur, çünkü pozitivist de olsa bilime sahip çıkmaktadır. Sayın Sirman’ın ifade ettiği gibi her aile evliliği genetik hasarlı bebeklerin dünyaya gelmesine yol açmaz, ama bu bilim değildir. Toplum sağlığı bilimi, olaylara tek tek ailelerin çocuklarına ne oldu diye bakmaz, bütün toplumun sağlığını geliştirmek ve korumak için istatistiklere bakar.
Toplum sağlığının önemli bileşenlerinden epidemiyolojinin gösterdiği ise açık ve nettir: Aile içi evliliklerde çekinik gen alellerinin bir araya gelmesi olasılığı artmaktadır. Bir araya gelen çekinik gen alellerinin bir kısmında engelli bireylerin dünyaya gelmesi riskini taşıyan genler bulunmaktadır. Bu nedenle akraba evliliği sonucu zihinsel, gelişimsel ve bedensel yetersizlikleri olan bireyler dünyaya gelmektedir. Bu artış bazı hastalıklar için iki kat, bazı hastalıklar için dört kat ve bazı durumlarda da 10 kata ulaşmaktadır. Aile içi evlilik, kalıtımsal birçok hastalığın bir sonraki kuşaklara aktarılmasına yol açmaktadır. Cumhuriyetin sahip çıktığı da bu “pozitif bilim” verisidir.
Cumhuriyet’in sorunu: Kurucu özne gericileşiyor
Ancak Türkiye’de Cumhuriyet, başka ülkelerde olduğu gibi kurucu sınıfının damgasını taşımaktadır. Kurulan Cumhuriyet’in sorunu kurucu özenenin, yani Türkiye burjuvazisinin kapitalist üretim ilişkileri geliştikçe artan sınıf mücadeleleri karşısında gericileşmesi ve feodal yapılarla uzlaşma eğilimi göstermesidir. Başka bir deyişle Türkiye burjuvazisi ve kapitalizmi feodal yapıların çözülmesini birçok kez zamana bırakmıştır.
Bugünse sorunun niteliği değişmiştir, burjuvazi tamamen gericileşmiş, Türkiye’yi ileriye taşıyacak bütün motivasyon ve yeteneğini yitirmiştir. Artık bir Cumhuriyet’ten bile bahsetmek imkânsızlaşmıştır.
Kapitalizmin bütün bunalımı aile kurumuna yansımaktadır.
Bugün Türkiye kapitalizmi ve genel olarak emperyalist düzen için aile, emek gücünün sömürülmek üzere en ucuz üretileceği ve buna karşılık tüketimin en fazla kışkırtılacağı toplumsal birimdir.
Aile, tüketimin çılgınca özendirilmesine karşın, yoksullukla ve borçla terbiye edilen, mali sermayenin insafına terk edilmiş bir yapıya dönüşmüştür.
Piyasa, bir yandan toplumsal destek sistemlerini ortadan kaldırırken, aileye serbest seçim yapacağı bir alan sunmaktadır. Çocuğunuzu Kuran kursuna mı, yoksa yabancı dilli yaz okuluna mı yazdırmak istersiniz? Çocuğunuzu İmam Hatip okuluna mı göndermek istersiniz, yoksa koleje mi? Ailede kadın üç çocuk doğurup evin kölesi mi olsun, yoksa fazla mesailerde tükenen bir yaşamı patrona mı adasın?
Aileye bırakılan ve tekeller tarafından yönlendirilen bu egemenlik alanı, bugün kadına, çocuğa şiddetin, tacizin, her türlü suistimalin ürediği alandır. Suistimal denilince, akla cinsel tacizler gelmesin sadece: çocukların ve aile üyelerinin gelişimini engelleyen her eylem suistimaldir.
İşte bu çözülüşün ortasında Palu ailesi uç bir örnek olarak teşhir edilmektedir. Oysa istatistikler bize sermaye sınıfının çok yaygın olarak aileleri suistimal ettiğini göstermektedir.
Kadınlar, erkekler ve çocuklar arasındaki ilişkinin geliştirilmesi, birlikteliklerin sevgiye, bilime ve üretime dayalı bir zemine kavuşması ancak Türkiye’nin kapitalizmden ve burjuva sınıfın egemenliğinden kurtulması ile mümkün olacaktır.
Sosyalizmin tüketimi öncelemeyen güçlü toplumsal destek sistemi, eşitliği öne çıkararak, kadınları, erkekleri ve çocukları özgürleştirecektir.
Bilim ve Aydınlanma Akademisi, bu konuda sonuçlarını bir yıl içinde toplumla paylaşacağı derinlikli ve kolektif bir çalışmayı da yürütmektedir.
Öte yandan Bilim ve Aydınlanma Akademisi, her tür gericiliğe, bilimsel bir kisve altında üretilen ve gerçeği çarpıtmanın dışında insanları kılavuzsuz bırakan bütün metafizik görüşlere karşı mücadelesini de sürdürecektir.
Saygılarımızla kamuoyunun, üyelerimizin ve dostlarımızın dikkatine sunarız.