Madde, Diyalektik ve Toplum'un ilk cildi çıktı!!
Yayın kurulu üyeleri anlatıyor...
Bilim ve Aydınlanma Akademisi (BAA) tarafından ilk sayısı geçen yıl Ocak ayında dijital olarak yayımlanan 'Madde, Diyalektik ve Toplum' dergisinin 2018 içerisinde çıkan ilk dört sayısı basılı ve ciltli olarak okurlarıyla buluştu. Dergi yayın kurulunun bazı üyeleri ile bir söyleşi gerçekleştirdik...
Bilim ve Aydınlanma Akademisi'nin (BAA) dijital ortamda izlenecek dergisinin ilk sayısı 2018'in Ocak ayında yayımlanmıştı.
"Madde, Diyalektik ve Toplum" adlı dergi, hakemli bir dergi olarak üç ayda bir yayımlanıyor. İlk dört sayısı 2018 yılında dijital olarak yayımlana dergi, şimdi de basılı ve ciltli olarak okurlarıyla buluşuyor.
Dergi yayın kurulu üyelerinden Erhan Nalçacı, Tolga Binbay, Iraz Akış, Zelal Özgür Durmuş, Nevzat Evrim Önal ve Engin Özkan'la bir söyleşi gerçekleştirdik...
MDT’nin ilk cildinin basılmasını kutluyoruz. MDT’nun bu cildine giren dört sayı zaten Bilim ve Aydınlanma Akademisi’nin sitesinde elektronik ortamda yayınlanmıştı. Neden basılı olarak çıkarma gereksinimi hissettiniz?
Erhan Nalçacı: Biliyorsunuz Bilim ve Aydınlanma Akademisi şimdiye kadar kurulan bilim akademilerinden farklı olarak emekçi sınıfların akademisi olma iddiasıyla kuruldu. Bu nedenle bilimi farklı bir şekilde ele almaya ve sunmaya çalışıyoruz. Ürünlerimize, dolayısıyla MDT sayılarına dijital ortamda parasız olarak ulaşılmasını bu anlayışın içinde değerlendiriyoruz. Yayınlarımızı sürdürmek için reklam almamız da aynı kapsamda değerlendirilebilir. Öte yandan günümüzde sermayenin ve tekellerin baskısına ve oluşturduğu ağırlığa karşı kendimize bir alan açmaya çalışıyoruz. Bu anlamda basılı bir yayının avantajları var. Çok daha ciddiye alınıyor, elden üniversite ve liselerde dağıtılabiliyor, kütüphanelere yerleşebiliyor. Kâğıt üretemeyecek hale getirilen bu ülkede, mali krizin basılı yayım faaliyetlerini çok kötü etkilediği bu ortamda zor bir karar aldık ve BAA üyelerinin mali desteğine güvenerek bu adımı attık. Sonucu hep birlikte izleyeceğiz.
Cildin baskısı ve tasarımı çok özenli olmuş. Hazırlık sürecinden bahseder misiniz?
Tolga Binbay: Öncelikle beğendiyseniz, ne mutlu bize. Çünkü gerçek bir emek var derginin, bu cildin hazırlanmasında, basımında. Ve Bilim ve Aydınlanma Akademisi'ni takip edenlerin de BAA'ya yakıştıracağı bir iş, bir üretim olmasını gözettik, istedik. Bu nedenle neredeyse baştan yeniden tasarladık dergiyi. İlginçtir ama Türkiye'de sol ile bilimsel dergicilik arasında hiç de sağlam bağlar yok. Bilimsel dergicilik denince akla ya akademik yayınlar geliyor ya da popüler bilim konuları. Ama bunun dışında bilimsel konularda diyalektik yöntemi yeniden üreten, bilimi bu gözle üretmeye çalışan bir uğraş da yayın faaliyeti de yok. İşte bu cilt sanırız en çok bu alanı doldurmak için verdiğimiz uğraşın bir yanıtı. Nasıl bir uğraş bu? Dosya konularının belirlenmesini, tartışılmasını, yazışmaları, hakem değerlendirmelerini, editöryal önerileri, dil düzeltmelerini ve tasarımı içeren bir uğraş. Ayrıca herkese açık internet erişimi de var derginin. Bu nedenle birçok kalemi içeriyor. Cildi hazırlarken okuyucuyu ve kalıcılığı gözettik diyebilirim. Yeniden tasarım yapılırken içeriği örtmeyecek ama içeriği de daha görünür hale getirecek bir tasarımı oldu derginin. Bu konuda bizlere Yazılama Yayınevi'nden yardımcı olan dostlarımıza, yoldaşlarımıza ve özellikle tasarımı üstlenen Eren Taymaz'a çok teşekkür ediyoruz. Ama bir yandan da kolektif bir ürün bu. Örneğin eşsiz bir sanatsal destek aldık. Ömer Koçağ, cildin basımı için hazırladığı ve çok beğendiğimiz bir resmi ile kapağa katkıda bulundu. Yani birçok BAA üyesinin ve dostunun emeği geçti bu cildin hazırlanmasında, basımında. Bazı günler sabahlamayı da içeren bir emek bu. Ama sonuçta tam da ilk çıktığımız noktayı yakaladığımızı söyleyebiliriz. Diyalektik materyalizmi yeniden üreten, kütüphanelerde uzun yıllar özenle saklanacak ve mücadele azmi verecek bir başucu kaynağı ile karşınızdayız.
İlk cildin dağıtımı hangi yoldan yapılacak?
Iraz Akış: Okurlarımız MDT'nin ilk cildine birkaç farklı yoldan ulaşabilirler. Öncelikle şunu söyleyeyim, birinci cildi basılı hale getirmek üzere yola çıkarken; BAA üyelerinin, dostlarımızın ve okurlarımızın katkısı büyük bir destek sağladı. Çok sayıda kişi henüz cilt baskıya girmeden ön sipariş vererek, baskı aşamasına destek oldu. Ön sipariş veren okurlarımıza diledikleri yönteme uygun olarak, elden ya da kargoyla ilk cilt ulaştırılacak.
MDT'nin birinci cildi Yazılama Yayınevi'nden çıktı. Yayınevi aracılığıyla Türkiye'deki satış noktalarına ulaştırılacak; İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana'daki Nazım Hikmet Kültür Merkezlerinin kitapçılarından temin edilebilecek. Ayrıca Yazılama Yayınevi'nin internet sitesinden de sipariş verilebilir.
Ancak en önemlisi BAA üyelerinin ve dostlarının birinci cildi tanıtmak üzere yapacağı ziyaretler olacak. Başlıca üniversitelerdekiler olmak üzere bilim insanlarına, lisanüstü öğrencilere ve bilim severlere MDT'yi tanıtmak ve basılı cildi ulaştırmak için planlamalar yapıyoruz. Bu ziyaretlerimizde ilk cildi ulaştırmanın yanı sıra MDT'ye yazar olarak katkı koyabilecek kişi sayısını da arttırmayı hedefliyoruz. İlgilenen dostlarımız, mdt@bilimveaydinlanma.org adresinden bize ulaşarak talepte bulunabilirler.
Ayrıca cildin üniversite kütüphanelerinde yerini alması için de çeşitli girişimlerimiz olacak.
Her sayıda bir bilim insanı ile söyleşiye yer vermişsiniz. Bu şekilde neyi amaçladınız?
Zelal Özgür Durmuş: Dergimizin her sayısında alanında önde gelen bilim insanlarını seçmiş olduk. İlk sayı "Evrim, Bilim ve Evrim Sempozyumu"nun ardından yayınlanmıştı. Biz de sempozyumda konuk ettiğimiz Yunan bilim insanı Yannis Missirlis hocamızla, ikinci sayıda evrimi diyalektik kavrayış noktasında derinleştiren ve ilgilenenlere taşımaya çalışan Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nden Ergi Deniz Özsoy hocamızla, üçüncü sayımızda yine komşumuz Yunanistan'da çalışmalarını yürüten deprem bilimci Stavros Tassos hocamızla, son sayıda ise aydınlanma mücadelesini ısrarla sürdüren hocamız Alaeddin Şenel ile söyleşiler gerçekleştirdik. Dolayısıyla seçimimizde bir diğer ve daha önemli faktör bilim insanlarının toplumsal mücadelede öne çıkan kişiler olmalarıdır.
Bu bilim insanlarının kişisel hayatlarını yakından tanımak, tanıtmak istedik. Onların bilim insanı olurken gösterdikleri çabayı öğrenmemizi, alanlarındaki netameli konularda ne düşündüklerini ve bu duruma yönelik girdilerini kavramamızı, bilim ile toplum arasında nasıl ilişki kurduklarını anlamamızı sağlayacak sorular yönelttik. Onların bilgiye dayalı, insana güven ile yükselen cesaretini duyuracak içerikler bekliyorduk ve böyle oldu. Hiç çekinmeden kendilerini anlattıkları için onlara teşekkür ediyoruz.
Söyleşileri İngilizce olarak da sunmuşsunuz?
Zelal Özgür Durmuş: Evet. Çünkü dergimizin muhatabının dünya akademisi, aydınları ve İngilizce, en yaygın ikinci dil olduğu için, onu okuyabilen herkes olduğunu düşünüyoruz. Dünya ölçeğinde mücadele veren insanları beslemesini ve bizleri de zenginleştirmesini istiyoruz. Onlarla irtibatlanmak istiyoruz. Bilim alanındaki mücadelenin toplumsal değişim mücadelesinden ayrı olmadığını biliyoruz. Bilimsel düşüncenin ancak bu birlikteliği güçlendirerek sıçrayış gerçekleştirebileceğine inanıyoruz. Böyle bilimciler, bilimseverler var diye göstermek ve başka ülkelerdeki bilimcilerle tanışmak niyetindeyiz. Sadece bir düşünce dergisi değiliz; düşüncenin eylemle birlikteliğini kurmaya çalışıyoruz.
Başa dönersek, MDT’yi çıkarırken amacınız neydi?
Nevzat Evrim Önal: Birkaç kez değinildi şu ana kadar, bilimsel faaliyet de sınıfsaldır. Egemen sınıf, burjuvazi, sadece fabrikaların, limanların, bankaların değil bilim yapma olanaklarının büyük bölümünün de sahibidir. Dolayısıyla onun maddeye dair bozuk, idealist ve basit çıkarcı bakışı bilimi hem kısırlaştırır, hem de hurafelerle kirletir. Bu yüzden bugün bir yandan bilimsel üretim ticari bir faaliyet haline gelmiş, diğer yandan tüm bilim dalları idealist sapmalarla sakatlanmış durumda. İşçi sınıfına öncülük etme iddiasında olanlar, buna karşı bir cephe açmak zorundalar. Aksi takdirde emekçiler, "insan doğası itibari kötü bir varlıktır" tezini savunan, "genlerimizden ibaretiz, geri kalan her şey gelip geçici" diye insanlığın tarihselliğini reddeden, "bilimsel araştırmalar mutlaka ticarileştirilebilecek çıktılara sahip olmalıdır" şiarıyla üniversiteleri ticarethaneye, kendilerini de irili ufaklı patronlara dönüştüren burjuva ideologları karşısında düşünsel açıdan silahsız kalırlar.
Amacımız bu cepheyi açmak ve genişletmek; farklı bilim alanlarındaki idealist, metafizik sapmalara karşı diyalektik materyalist ve yıkıcı bir eleştirel pozisyonu güçlendirmek; bunu yaparken aynı zamanda sosyalizmin bilim alanındaki tarihsel kazanımlarının altını çizmek ve sosyalizm mücadelesinin bugünkü bilimsel ihtiyaçlarına, örneğin sosyalist bir Türkiye'nin kaynaklarının nasıl planlanacağına bilimsel yanıtlar üretmek. İlk bir yıl ve dört sayıda, bu doğrultuda mütevazı da olsa kıymetli bir yol aldığımızı düşünüyorum.
Bu arada 2019’un ilk sayısının da elektronik ortamda çıktığını görüyoruz. Neler var acaba içeriğinde?
Erhan Nalçacı: Evet, bu yılın ilk sayısını dün yayınladık. Güzel ve yararlı bir sayı olduğunu düşünüyoruz. Öncelikle Küba Devrimi’nin 60 yıl dönümü nedeniyle bu eşsiz tarihsel deneyimi bilim alanında değerlendirmeye çalıştık. Bu konuda araştırma yapmak isteyen araştırıcılar için başvuru kaynağı olacağını düşündüğümüz bir dosya çıktı karşımıza.
Ayrıca şu anda hazırlık süreci devam eden “Sosyalist Gelecek ve Planlama Sempozyumu” çalıştay bildirileri ile neden böyle zor ve iddialı bir sempozyum sürecine girdiğimize dair bir dosyayı da içeriyor.
Alma Ata Bildirisinin 40. yılında yer verdiğimiz değerlendirmeye özellikle dikkatinizi çekerim. Ayrıca BAA’dan bir araştırmacı grubun Lısenko’dan başlayarak epigenetiğin izini sürdüğü yazı dizisi bu sayıda devam ediyor.
Kitap tanıtımında ise “Karanlığın katlettiği bir bilim insanı: Necdet Bulut” kitabını ele aldık. Kısa bir süre önce kaybettiğimiz değerli bilim insanı Osman Gürel’i ise anıyoruz bu sayıda.
Önümüzdeki sayının matematik ağırlıklı olacağını duyduk. Nasıl bir hazırlık yapılıyor acaba?
Engin Özkan: Evet, gelecek sayımızda matematik bilim alanı olarak üç farklı başlıkta üretimlerimiz olacak. Öncelikle söylemem gerekir ki bu ağırlık durumu bizi biraz heyecanlandırıyor. Önümüzdeki sayımızda ilk olarak SSCB'deki matematik tarihine bir giriş yapmayı umuyoruz. İnsanlığın çok özlediği bu tarihsel deneyimin taşıdığı matematik birikimini tek bir yazıda tamamlamak neredeyse imkânsız. Biz kabaca Sovyet'lerde bilimin ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda planlama sürecinde matematik bilim alanına genel yaklaşımı ve bu yaklaşımın belirli bir tarihsel dilimde ortaya çıkardığı birikimi anlatmaya çalışacağız. Bunun önemli olduğunu düşünüyoruz çünkü emperyalist cephenin genel olarak reel sosyalizm deneyimine bakışını "yok sayma" veya "kötüleme" olarak nitelenebilir. Öncelikle yapılanların anlatılmaya ihtiyacı var. Ayrıca SSCB'deki matematik üretimini diğer coğrafyaların matematik üretiminden ayıran kimi temel nitelikler var; toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda bu üretimleri gerçekleştirmek ve diyalektik bütünlüğü korumak. Sovyetler Birliği matematik alanında öyle bir birikim yarattı ki şu an dünyanın ileri gelen üniversitelerinin matematik bölümlerinde bu gelenekten gelmiş en az bir kişi görebilirsiniz.
İkinci hazırlığımız aslında bir kitap tanıtımı olarak ta değerlendirilebilir. Hollandalı Marksist matematikçi Dirk. J. Struik'in yazdığı "Kısa Matematik Tarihi" üzerine bir makale hazırlamaya çalışıyoruz. Kitap matematik tarihi açısından önemli zira matematiğin gelişimini toplumların gelişimi üzerinden anlamlandırma çabasıyla yazılmış ki bu herhangi bir matematik tarihi kitabında görmek mümkün değil. Örneğin 17. yy'da yaşanan toplumsal değişimler bilimsel alana nasıl yansıdı, matematiğin gelişimi bu değişimlerden nasıl etkilendi sorularına kısmi de olsa cevap bulacağımız bir kitap. Uzak vadede amacımız bu kitabı kapsam açısından geliştirmeye çalışmak.
Son olarak bir söyleşimiz yer alacak bu sayıda. Ülke matematiğinin önde gelenlerinden birisi olan Boğaziçi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhan İkeda'yla gerçekleştireceğimiz bir röportajımız yer alacak.
2019’un sayıları tamamlanınca cilt olarak basmayı düşünüyor musunuz?
Tolga Binbay: Kesinlikle. Her cildi bir öncekinden daha "iyi" yapmak için elimizden geleni yapacağız ve bu sefer muhtemelen Şubat 2020'yi beklemek zorunda da kalmayacağız. Yeni yılla birlikte MDT'nin ikinci cildi de bizlerle buluşmuş olacak. Hem de hiç el atılmamış, yeni konularıyla. Ve elbette kolektif bir emekle.