Güncel Teknolojilerle Merkezi Planlama İçin Bir Model Önerisi

Kolektif Yaşamı Kurgulama Bilim Alanı
Bilişim Teknolojileri Komisyonu



Özet

Sosyalist Gelecek ve Planlama Sempozyumu’nun Bahar-2020 Çalıştayı Beşinci Oturumu’nda sunulan “Bilişim Teknolojileri ve Sosyalist Planlama” başlıklı bildirimizde planlamanın genel olarak ne anlama geldiği ve SSCB’de bilgisayar kullanımı hakkında kısa bilgiler verilmiş; günümüz teknolojilerinin merkezi planlamada nasıl kullanılabileceği üzerine bir giriş yapılmıştı (BAA, 2020). Bu çalışmada merkezi planlama ile belirtilen teknolojiler çerçevesinde daha ayrıntılı bir ilişkilendirme yapılarak bir model önerisi oluşturulmaya çalışılmıştır. Bilişim teknolojileri her gün gelişmektedir ve kuşkusuz Türkiye’de sosyalizmin kurulacağı dönem bambaşka teknolojiler devralacaktır, buradaki amacımız o günleri heyecanla bekleyen bilişimciler olarak bir yandan imkânları somutlamak, öte yandan bugünden yarının olası ihtiyaçlarına ve sorunlarına yönelik bir tartışmayı yürüterek bu teknolojilere kapitalizmde yapıldığı gibi kâr çerçevesinde değil toplumsal ihtiyaçlar açısından bakmaktır.

Kısa bir tarihsel arka plan

Reel sosyalizm deneyimlerindeki merkezi planlama sürecine dair ayrıntılı bir inceleme bu yazının kapsamı dışında olsa da tarihin görmüş olduğu en büyük çaplı merkezi planlama deneyimine dair kısa bir bilgilendirme, sunacağımız model için de uygun bir arka plan verecektir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde (SSCB) merkezi planlama, sosyalist kuruluşun siyasi ve ekonomik ihtiyaçlarını planlı bir şekilde karşılama süreci olarak özetlenebilir ve temelde şu 3 soruya yanıt arar (Politsturm, 2020):

  1. Şu anda neredeyiz?
  2. Gelecekte neye ihtiyaç duyacağız?
  3. Bugünden geleceğe tutarlı bir şekilde nasıl gideriz?

SSCB’deki planlama pratiğinde genel olarak dört seviyede aktörlerden bahsedilebilir: Merkez Komite, Planlama Merkezi, Sektörel Organlar ve Üretim Birimleri (Boratav, 1982). Süreç Merkez Komite’nin ekonomik ve siyasi hedefleri belirlemesi ile başlar. Hedeflerin belirlenmesinin ardından, bir yandan Planlama Merkezi bu hedeflerin uygulama araçlarını ve plan stratejisini belirlerken, Sektörler ve bunlara bağlı Üretim Birimleri de kendi ölçeklerinde planlarını yapmaya başlamış olur. Yukarıdan aşağıya doğru plan ayrıntılandırılırken aşağıdan yukarıya doğru da üretim birimi planları, öneriler toplanır (Şekil 1).

Sovyet ekonomisi, sadece yukarıdan değil, aynı zamanda işçiler tarafından aşağıdan da yürütülmüştür. SSCB'de sosyalizmin kuruluşu, kalıcı hale gelmiş siyasi-endüstriyel organların planlama sürecinde bir araya gelme pratiğine aşinadır. Bu uygulama sayesinde işçi kolektifleri işletmenin yönetimi üzerinde kontrol sahibi oldular ve önlerindeki beş yıllık planın olumlu ve olumsuz yönlerini tartışmaları mümkün oldu. 1926-1927'de yalnızca Leningrad'da, bu tür toplantılar sırasında, 2/3'ü kabul edilen yaklaşık 12 bin öneri/buluş sunulmuştur. 1965’te Sovyetler Birliği genelinde her tür alandan 30 milyondan fazla işçinin katıldığı bu toplantılarda 1.5 milyon öneri kabul edilmiştir. 1984’te 140.000 üretim toplantısı yapıldığını Sovyet istatistiklerinde bulabiliriz. Şekil 2 planlamaların ilk yıllarından başlayan bu yöntemin 1940’lardan itibaren de artarak gelişmesini ve bu yöntemle Sovyet ekonomisinin kazancının artışını da göstermektedir (Politsturm, 2020).

Merkezle üretim birimi planları ortaklaştırıldıktan sonra belirlenen hedeflere uyumlu bir şekilde tedarik planları yapılarak plan uygulamaya alınır (Politsturm, 2020). Plan uygulamaya alındıktan sonra hedefler ile gerçekleşme verilerinin tutarlılığı izlenir ve gerekiyorsa revizyon yapılır. Plan döneminin sonuna gelindiğinde hedefler ile gerçekleşenler arasındaki sapma ve daha birçok faydalı veri bir sonraki planlama sürecine girdi olacak şekilde raporlanır.  

Şekil 1: SSCB merkezi planlama sürecindeki iletişim, katılım ve plan ölçeklerini gösteren bir akış şeması. Yukarıdan aşağıya Birlik, cumhuriyet, bölge, alt-bölge, fabrika şeklinde ilerleyen ölçekler gösterilmiştir. Ardışık ölçekler arasında aşağıdan yukarıya doğru öneriler, yukarıdan aşağıya doğru da yönergeler akmaktadır (Politsturm, 2020).

Şekil 2: Sovyetler Birliği ulusal ekonomisinde buluş ve rasyonalizasyon. (Politsturm, 2020)

Güncel bilişim teknolojileri ile merkezi planlama süreci

Güncel bilişim teknolojilerinin bugün veya gelecekte yapılacak bir planlama sürecine katkısı kuşkusuz çok fazla olacaktır. Yine de yukarıda kabaca anlatılan “tarihsel” sürecin belirli açılardan değişmeyeceğini varsayabiliriz. Örneğin, plan yine merkezden başlayarak en alt üretim birimine kadar bir akışla oluşturulacaktır. Yine o dönemki planlama süreçlerinde olduğu gibi iki yönlü işlemeye devam edecektir; yukarıdan aşağı ve aşağıdan yukarı çalışan mekanizmalar varlığını sürdürecektir.

Günümüz bilişim teknolojileriyle desteklenen bir merkezi planlama süreci (bknz. Şekil 3) de Merkez Komite’nin (veya merkezi siyasi iktidarın) ekonomik ve siyasi hedefleri belirlemesiyle başlayacaktır. Bu hedeflerin belirlenmesi, siyasi kararların merkezi bir hiyerarşi ile birbirine bağlı her düzeydeki meclisler tarafından alındığı bir sürecin sonucudur. Belirlenen hedefler, Planlama Merkezi tarafından bir gerçekleme stratejisine oturtulur ve aşağıda anlatacağımız Merkezi Planlama Yönetim Sistemi kullanılarak sektörler ve üretim birimleri bazında plan, yani zaman bağlı hedefler, oluşturulur. Sektörden ve üretim birimlerinden gelen anlık kapasite ve gerçekleşme verileri sürekli olarak Planlama Merkezi’ndeki sistem tarafından analiz edilerek, plana uyum izlenir. Yalnızca geçmiş verilerin plana tutarlılığı değil aynı zamanda ileriye dönük simülasyon ve projeksiyonlarla plana uyum değerlendirilir. Herhangi bir sapma oluşmuşsa veya ileride oluşması öngörülüyorsa buna yönelik önlemler alınır veya planda revizyona gidilir. Planlama Merkezi, plan izleme ve gerçekleme raporlarını periyodik olarak Merkez Komite’ye sunar. Böylece plan dönemi sona erene kadar süreklileşmiş bir planlama, gerçekleme ve uyumu denetleme döngüsü hayata geçirilmiş olur. Önerilen bu sürecin SSCB’deki deneyimden en büyük farkı; güncel teknolojiler sayesinde veri akışının yüksek doğrulukta ve anlık yapılabilmesi, bilgisayarların yüksek hesaplama gücü ve bunların sonucunda da sözü edilen plan döngüsünün süreklileştirilmiş olmasıdır.

Benzer bir planlama döngüsü SSCB’de de hayata geçiriliyordu fakat hem veri akışı bugüne göre yavaştı, hem de bugünkü kadar güçlü bilgisayarları yoktu. Üretim birimlerine ait olan kapasite ve gerçekleşme verileri de pek sık olmayan periyotlarla doğruluk payı düşük bir şekilde iletiliyordu. Planlamayı olumsuz etkileyen tüm bu faktörler güncel teknolojiler sayesinde artık sorun olmaktan çıkmıştır.

Şekil 3: Merkezi planlama süreci. Üç ana aktör (Merkezi Komite, Planlama Merkezi ve Sektör/Üretim Birimi) üç ayrı satırda gösterilmiştir. 

Önerilen model

Yukarıda anlattığımız planlama süreci nasıl bir modelle gerçeklenebilir? Önceki bildirimizde, tanımladığımız güncel teknolojilerin planlamanın hangi sürecinde ne şekilde kullanılabileceğini açıkladıktan sonra planlamanın genel işleyişini aktörler, veri akışı ve teknolojileri gösteren bir şema ile göstermiştik. Dört ana bileşenden oluşan bu şemayı baz alarak oluşturduğumuz modeli birbiriyle etkileşim halinde dört ana sistem olarak kurguladık: Merkezi Planlama Yönetim Sistemi, Üretim Planlama Sistemleri, Ürün Dağıtım Yönetim Sistemleri, Toplumsal Veri Yönetim Sistemi. Bu model Şekil 4’te verilmiştir.

Şekil 4: Önerilen merkezi planlama modeli. 

Bu model her ne kadar güncel teknolojiler, uygulamaları ve merkezi planlama deneyimleri ile beslenerek oluşturulmuş olsa da çeşitli kısıtlar ve zorunluluklardan bağımsız, varsayımlar ve kabullere dayanarak idealize edilmiş haldedir. Bu koşullarda elbette birçok farklı tasarım kararı verilebilir, farklı tasarım seviyelerinde ve farklı bileşenlerden oluşan alternatifler hazırlanabilir. Bu açıdan bizim odağımızın daha çok kavramsal bir düzeyde, aktörler, sistemler ve aralarındaki ilişkiyi göstermek olduğunu vurgulamamız gerekir.

Merkezi Planlama Yönetim Sistemi

Şekil 5: Merkezi Planlama Yönetim Sistemi (MPYS).

Merkezi Planlama Yönetim Sistemi (MPYS); Veri Depoları, Analiz ve Optimizasyon Sistemi, Simülasyon ve Tahmin Sistemi, İzleme ve Değerlendirme Sistemi ve Plan Yönetim Uygulaması olmak üzere birçok bileşenden oluşmaktadır (bknz. Şekil 5).

Veri akışı düşünüldüğünde MPYS'nin dört ana girdisi ve bir çıktısı bulunmaktadır. Girdilerden ilk ikisi, Ürün Dağıtım ve Planlama Sistemi’nden gelen stok miktarları ve dağıtım/tüketim verisidir. Bu veri en ufak dağıtım biriminden bölgesel depolara kadar ülkedeki tüm stok, tüketim ve dağıtım bilgisini içermektedir. Diğer girdi Üretim Planlama Sistemi'nden gelen, her bir üretim birimi bazında gerçekleşmiş olan ve gelecekte gerçekleşebilecek üretim miktarları bilgisini içeren kapasite ve gerçekleşme verileridir. Son girdi de Toplumsal Veri Yönetim Sistemi’nden gelen toplumun ihtiyaç ve istek verisidir. MPYS'nin çıktısı ise Üretim Planlama Sistemi'ne gönderilmek üzere sektörel, bölgesel veya her bir üretim birimi bazında belirlenmiş üretim hedefleri verisidir.

MPYS'nin sözü edilen dört ana girdisi önce veri depolarına aktarılır. MPYS'nin beyni olarak kabul edebileceğimiz Analiz ve Optimizasyon Sistemi (AOS), gereksinim duyduğu verileri bu depolardan çeker. AOS'nin ana işlevi, Plan Yönetim Uygulaması aracılığıyla Planlama Merkezi tarafından belirlenen kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri başarıyla gerçekleştirebilmek için gerekli teknik planı üretmektir. Burada "teknik plan"dan kasıt, MPYS'nin çıktısı olan ve Üretim Planlama Sistemi'ne gönderilen üretim hedefleri verisidir. AOS'nin diğer bir işlevi, Plan Yönetim Uygulaması'na çeşitli analiz ve sorgu imkanları sağlayan "Simülasyon ve Tahmin Sistemi" ve "İzleme ve Değerlendirme Sistemi"ne gerekli olan işlenmiş veriyi sağlamaktır.

Merkez Komite tarafından son hali verilen ekonomik ve siyasal hedefler, Planlama Merkezi tarafından plan hedeflerine dönüştürülür. Hedeflerle birlikte, plan hazırlanırken ve uygulanırken uyulması beklenen toplumsal, çevresel, endüstriyel veya kültürel kurallar ve kısıtlar sayısallaştırılarak Plan Yönetim Uygulaması aracılığıyla kaydedilir. Plan AOS tarafından geçmiş yılların verileri doğrultusunda yapılan simülasyon ve tahminlerle birlikte bu hedef ve kurallar gözetilerek hazırlanır. Plan Yönetim Uygulaması ile mevcut hedefler ve bunların gerçekleşme oranları görülebilecek; kısa, orta, uzun vadeli gelecek projeksiyonları izlenebilecek ve tüm koşulları istenen şekilde belirlenen çeşitli senaryolar için gelecek simülasyonları çalıştırılabilecektir.  

MPYS, merkezi planlama sürecinde sadece bir araçtır. Geçmiş merkezi planlama pratiklerinde anlık ve büyük miktarda veri iletişimi olanaksızdı veya çok zordu. Günümüz teknolojileriyle bu mümkündür ve MPYS bu olanakları kullanabildiği için çok önemli işlevler ve yetenekler sunmaktadır. Yine de MPYS, nihai olarak bir araçtır ve ortaya çıkabilecek her sorunu sihirli bir şekilde çözmesi beklenmemelidir. Örneğin, emeğin çalışma hayatına katılabilmesi, emeğin disipline edilmesi, özendiriciler (Birdal, 2021) sorunu gibi iktisatçıların uzmanlık alanına giren ve siyasi iktidarın izleyeceği politikalara doğrudan bağlı olan problemleri MPYS kendiliğinden çözmeyecek ancak, onu kullanacak siyasi iradenin elinde çok güçlü bir araç olacaktır.

Üretim Birimi/Kaynak Planlama Sistemi

Şekil 6: Üretim Planlama Sistemi.

Şekil 6’da görülen işletme bazında planlamanın temel öğeleri niteliklerine göre detaylandırılmış işgücü organizasyonu, üretim sürecinin parçası olan varlıklar, hammadde tedariki ve depolanması, ürünlerin dağıtımı, finansal yönetim, işletme içi denetim ve raporlama süreçleri olarak tanımlanabilir. Bu öğelerin birbirleriyle olan ilişkileri de dikkate alınarak zamana bağlı gerçekçi üretim süreçleri kurgulanabilir, üretim kapasiteleri belirlenebilir.

Üretim Birimi/Kaynak Planlama Sistemi, Merkezi Planlama Yönetim Sistemi tarafından hazırlanan üretim hedefleri için sektörler ve işletmeler bazında düzenli olarak üretim ve kaynak planlamasının belirleneceği, işletmelere bildirileceği, denetleneceği ve gerekli durumlarda revize edileceği yapıyı tarifler.

Üretim birimlerine, kapasitelerine bağlı olarak hedef üretim miktarları tarihe bağlı olarak iletilir. Elektronik ortamda alınacak kesintisiz geri besleme sayesinde işletmelerdeki üretim hedefleri çok kısa periyotlarla yeniden oluşturulabilir ve işletme bazında üretim hedefi revizyonları gerekebilir. Aynı sektördeki işletmelerden bazılarının hedeflenen miktarda üretim yapamaması, Merkezi Planlardaki değişimlerden kaynaklı üretimin artması veya azaltılması, hammadde lojistiğinde yaşanabilecek aksaklıkların üretim hızına etkisi gibi sebeplerle işletme ölçeğinde revizyonlara her an ihtiyaç duyulabilir.

Dönemsel olarak üretilen kimi gıda maddelerinin üretim planlarının yapılması, saklama yerlerinin belirlenmesi, depolama ve hammadde olarak kullanacak diğer üretim birimlerine dağıtılması gibi işlevsel süreçlerin planlanması ve yürütülmesi de Üretim/Kaynak planlama kapsamındadır.

Kaynak planlamanın doğru yapılabilmesi için üretim birimindeki her bir üretim alt sürecine ait hammadde ihtiyacı, insan ve makine gereksinimleri gibi bilgilerin toplanması ve değerlendirilmesi gerekir. Nesnelerin İnterneti kavramının hayatımıza girmesiyle atomik düzeyde birçok noktada eş zamanlı veri üretmek ve depolamak mümkün hale gelmiştir. Yığın halde toplanan bu veriler ve modern bilgi işleme sistemleri sayesinde verime dönük birçok analiz yapılabilir olmuştur; arızaların oluşmadan önce saptanabilmesi sayesinde üretim süreçlerinin durmasının engellenmesi, üretim süreçlerindeki olağandışı koşulların erken tespitiyle üretim kalitesinin korunması, çalışanların sağlık durumunun izlenmesi sağlanabilecek birçok avantaja ait örneklerdir.

Günümüz şirketleri Endüstri 4.0 adı verilen prensiplerle ‘verimi arttırıcı’ dijital dönüşüm faaliyetlerinde bulunmaktadırlar. Endüstri 4.0 fabrika içi süreçlerin yanı sıra, insanlı veya insansız bütün üretim birimlerinin dijital olarak entegre olduğu bir yapıyı tarifler. Dönüşüm; satın almadan, bakım faaliyetlerine, hammadde kabulünden, ürünlerin paketlenmesine kadar hemen tüm süreçlerde uygulanabilir hale gelmektedir. İleri aşama olarak 2001 yılında ilk örneği kurulan insansız “Karanlık Fabrika”ların sayısı zamanla artmaktadır.

Yaşamımıza girmeye başlayan otonom (insansız) araçlar zaman içinde tedarik ve dağıtım süreçlerini devralabilecek durumdadır.

Yukarıdaki iki örneğin de işaret ettiği gibi üretim birimlerinin Nesnelerin İnterneti yapısına geçişi ve ihtiyaçların kesintisiz ve rasyonel bir planlaması teknik olarak bugünün teknolojisiyle gerçekleştirilebilir durumdadır.

Ürün Dağıtım Yönetim Sistemi

Şekil 7: Ürün Dağıtım Yönetim Sistemi. 

Sosyalist planlama kapsamında ürün dağıtımı artık bir ticari faaliyet değil, toplumsal ihtiyaç doğrultusunda yapılan üretimle elde edilen ürünlerin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasıdır. Şekil 7’de görülen Ürün Dağıtım Planlama Sistemi kapsamında lojistik, stok, dağıtım ve ihtiyaç yönetim operasyonları yürütülür. Günümüzde çokça kullanılan Radyo Frekansı Tanımlama Sistemleri (RFID), Nesnelerin İnterneti (IOT), Coğrafi Bilgi Sistemleri (GIS) gibi teknolojiler sayesinde bu sistem kapsamındaki tüm süreçler de dijital olarak uçtan uca takip edilebilir olacaktır. Sistem temel olarak üç bileşenden oluşur; stok yönetim sistemi, ürün dağıtım yönetim sistemi, elektronik para yönetim sistemi. Ayrıca merkezi planlama yönetim sistemi, lojistik yönetim sistemi ve üretim birimi ile sürekli veri akışı gerçekleşir. Sistem aynı zamanda üretim birimleri ve ürün kullanıcısı yurttaşlara da uygun arayüzlerle gerekli bilgilerin gösterimi ve girdilerin alınmasını sağlar.

Yurttaşlar tarafından tüm yerleşim bölgelerinde bulunan ve her türlü ürünün tedarik edilebildiği ürün dağıtım birimlerinden ürünlerin teslim alınabileceği gibi web ve mobil uygulama arayüzlerinden de ürün istekleri girilebilir. Bu uygulamalar, kapitalizmdeki gibi yurttaşlara sürekli daha fazla ürün satmak üzere pazarlama ve reklam için kullanıcı davranışlarını analiz etmek yerine ihtiyaçların tespiti ve temini odaklı olarak tasarlanır ve geliştirilir.

Önceki yıllardan toplanan tüketim ve dağıtım verileri doğrultusunda yapılan tahmin sonuçlarına göre plan hazırlandığı için, yeni istek ve dağıtım bilgileri plan gerçekleşme durumunu değerlendirmek ve ihtiyaca göre güncellemek için değerlendirilir. Gerektiğinde üretim planlamasında değişikliğe gidilebileceği gibi ürün sevkiyatı aşamasında da güncelleme yapılabilecektir. Örneğin o yılın koşullarına göre talebin azaldığı bir ürün için kimsenin işsiz kalması, üretim birimlerinin kapanması gerekmeyecek; üretim kaynakları başka ihtiyaçlar doğrultusunda planlama için yeniden organize edilecektir. Veya belirli bir bölgede belirli bir ürüne ihtiyacın azalması durumunda, ürün depolarda saklanmayacak veya zarar etmemek adına imha edilmesine gerek kalmayacak; ihtiyaç olan farklı bölgelere sevkiyatının artırılması söz konusu olabilecektir.

Lojistik, stok ve talep bilgilerinin yerel, bölgesel ve ulusal ölçekte bağıntısı ve analizi ile hatanın en aza indirgendiği bir dağıtım zinciri tasarlamak mümkündür. Kart ve mobil cihaz üzerinden elektronik para ile yapılacak alışveriş ve dağıtım işlemlerinde, ücretsiz olan temel ihtiyaç malzemeleri için de kullanım limitleri tanımlanabilecektir. Bu sistemde toplanan bütün verilerin merkezi planlama yönetim sistemi ile anlık paylaşılması sonucunda, tüm toplumun ihtiyaçları ve hedefleri doğrultusunda akılcı, bilimsel, hızlı ve verimli bir yöntem hayata geçirilmiş olacaktır.

Toplumsal Veri Yönetim Sistemi

Şekil 8: Toplumsal Veri Yönetim Sistemi.

Kapitalizmde belli bir toplumsal ihtiyaç ya da talep ancak ondan kâr elde edilebildiği ölçüde dikkate alınır. Yani kâr birincil, ihtiyaç ikincildir. Sermaye sınıfı üretilen metayı pazarlama araçları ile ihtiyaç haline getirir. Sosyalizmde ise toplumun ihtiyaçları önceliklidir ve sosyalist planlama sürecinin en önemli parçalarından biri hem ihtiyacın belirlenmesi hem de toplumun aynı amaçlar için harekete geçirilmesi için toplumun sürece katılımının sağlanmasıdır. Üretim birimleri üzerinden sağlanan katılımın yanı sıra toplumun tamamının sürecin parçası haline getirilmesi planlamanın kritik bir ayağıdır. Günümüz teknolojik olanakları değerlendirildiğinde Şekil 8’de görüleceği gibi mobil teknolojilerin ve coğrafi bilgi sistemlerinin nüfus ve demografi bilgilerinden yararlanarak kullanılabileceği söylenebilir. Tüm toplumu aynı yönde harekete geçiren bir mekanizma olarak merkezi planlama, örneğin planın neresinde olunduğunu topluma mobil teknoloji olanaklarıyla sunabilir ve “toplum”la “merkez”i plan odağında buluşturabilir. Plandaki gelişmelerin topluma aktarılması gibi uygulamalar SSCB’de başka araçlarla zaten yapılıyordu, örneğin yeni ürünlerin tanıtımı için afişlerin kullanıldığı bilinmektedir. Benzer uygulamalar günümüz teknolojik olanaklarıyla hayata çok daha kolay, erişilebilir ve kişiye özel olarak geçirilebilir ve en önemlisi toplumun buna dair görüşleri de hızlıca toplanabilir.

Olası Sorular ve Tartışmalar

Teorik ve pratik düzeyde planlamanın bir Sovyet buluşu olduğu söylenemez (Boratav, 1982). Marksist literatür 1917 öncesinde de sosyalist ekonominin piyasa değil plan ile düzenleneceğini ileri sürmüştür. Pratikte ise Almanya’da 1. Dünya Savaşı sırasında izlenen planlı savaş ekonomisinin Sovyet devrimcileri ve plancıları için ilham kaynağı olduğu bilinmektedir. SSCB planlı bir şekilde sanayileşmenin ilk örneğidir ve bu örnek daha sonra kurulan sosyalist ülkeler tarafından da izlenmiştir. SSCB’de planlar 5 yıllık olarak yapılmıştır. Sovyet başarısının sonrasında kapitalist devletler ve şirketler de planlama pratiğini 5 yıl olarak uygulamıştır. Bilişim teknolojilerinin olanaklarıyla geçmişte aylar belki de yıllar sürebilen bir planlama süreci veri alışverişi ve bu veri üzerinde yapılacak hesaplamaların hızlanması sebebiyle haftalar belki günler düzeyine çekilebilecektir. Peki bu durumda akla gelen sorulardan biri plan süresinin 5 yıl olarak kalıp kalmayacağıdır. Bu süre dönemin planlama zorluklarından mı doğmuştur yoksa bir toplumu bir atılım için harekete geçirecek zaman dilimi olduğu için mi böyledir? Planlama süresi daha kolay ulaşılabilir hedefler için de daha kısa olabilir. Nitekim SSCB’de de daha kısa vadeli planlar yapılmıştır. Planlama sürecini hızlandıran ve kolaylaştıran teknolojilere rağmen her koşulda topluma birbiriyle uyumlu uzun ve kısa vadeli planlar/hedefler tarif etmek gerekeceği düşünülebilir.

Günümüzde çoğunlukla kayıt, ölçme ve değerlendirme amaçlı olsa da elektronik ve bilgisayar sistemlerine ait ürünler tüm sektörlerde kullanılmaya başlanmıştır. Robotlaşma oranı ise gün geçtikçe artmaktadır. Temel yönelimleri belirleyerek, planlama detaylarının bilgisayarlara ve birçok işin robotlara devredilebilecek olması üretim süreçlerinde değişiklikler yapmamızı olanaklı hale getirmektedir.

Öncelikle tehlikeli sektörlerden başlayarak gerekli emek gücünün azaltılması yönünde bir hedef belirlenebilir. Buradaki insan emeğinin yerini alacak yöntem veya araçların üretilmesi dolayısıyla ortalama çalışma saatinin azaltılması ve emek gücünün rutin işler yerine daha çok yaratıcılık gerektiren bilim, sanat, sosyal hizmetlere yöneltilmesi planlamanın konusudur. Bütün bu sistemin zamanla daha fazla otomatize olacağı göz önünde bulundurularak, zamanla devlet örgütlenmesine ihtiyaç olmadan koordine olabileceği bir aşamaya ulaşması mümkündür.

Yukarıda da bahsedildiği gibi Endüstri 4.0 gibi yaklaşımlar da günümüz fabrikalarının tam otomasyonunu tarif etmektedir. Peki, şu anda teknik olarak gerçekleştirilebilecek bu yapı kapitalizmde de tasarlanamaz mı? Burada en önemli konu ölçek boyutudur ve şirket/holding ya da kamu kurumu ölçeği ile ülke ölçeğini tartışmak gerekir. İçinde kamusal bir bölüm barındırsa da, kapitalist ekonominin düzenleyici ilkesi piyasadır, planlama değildir (Boratav, 1982, s.16). Şirket/holding ölçeğinde tüm üretim sürecinin entegrasyonu ve tam otomasyonu mümkündür ve pek çok kurum bu yönde çalışmalar yapmaktadır. Ancak bunun ülke ölçeğinde uygulanmasına gelindiğinde devreye rekabet girecektir ve şirket/holdinglerin ortak plan yapmasına engel olacaktır. Rekabet tam bir işbirliğini engellediği gibi patent benzeri mekanizmalarla teknolojik gelişmelerin herkes tarafından kullanımının önüne geçmektedir. Burada bir diğer kriter de yatırım maliyetleridir. Şirket/holdingler teknolojik yatırımı yaparken ucuz işgücü ile yatırım maliyetlerini karşılaştıracaklar ve bu yönde adım atacaklardır.

Marx ve Engels'te planlama; toplumun tüm üretim araçlarının sahibi olmasıyla üretim anarşisinin aşılarak, kendisinin üretim araçlarına köleliğine son vermesi olarak yer alır. Bu anlamıyla planlama bilimsel yöntemlerle kaynakların yönetilmesi ve paylaşılmasının ötesinde, toplumun geleceğini kurgulayabilmesinin de en önemli aracıdır. Bu aracın en etkin kullanımının örneği Sovyetler Birliğinde, merkezi planlama olarak görülmüştür. Merkezi planlama birçok yönüyle tartışılmış, iktisadi açıdan (Mises, 1920) ve otoriterlik/özgürlükçülük açısından eleştirilmiş, bunlara karşı olarak piyasa sosyalizmi (Lange,1936), katılımcı/demokratik planlama (Albert, 2003) gibi başlıklarda yanıtlar üretilmiştir. Ayrıca gelişen teknolojilerle sosyalist planlamadaki birçok zorluğun aşılabileceği de ortaya konmuştur (Cockshott & Cottrell, 1993).

Yeni teknolojiler bu anlamda, dağıtık bir planlama için de yeni olanaklar sunmaktadır. Herhangi bir üretim birimi veya üretim bölgesi, ilişkili üretim ve dağıtım zincirinin her bir noktasından anlık veriye sahip olabilecek, bir merkezi otoriteye gereksinim duymadan kendi ölçeğinde üretim planlaması yapabilecektir. Bu noktada merkezi planlamanın iki önemli savı göz önünde bulundurulmalıdır; "Merkeziyetçilik toplumsal işbölümünün ima ettiği otorite ilişkisinin dinamik bir çerçeve içinde kurumsallaşması, yani kurallara tabi kılınarak denetiminin ve yönetiminin mümkün hale getirilmesini sağlar. Merkezi bir irade söz konusu olmadığında verili güç ilişkilerinin yerleşik çıkarlara tahvil edilmesini önleyecek herhangi bir mekanizma kalmamaktadır" (Birdal, 2009) ve "Planlamanın “merkezi” olması, tek tek bireylerin ya da toplulukların çıkarlarının yerine ortak toplumsal gereksinimlerin konması için zorunludur" (Özalp, 2005).

Buna paralel olarak, toplumun ortak çıkarlarının somutlaştığı bütüncül hedeflerin hayata geçirilmesi için de, üretimin tüm verisinin bir araya getirilmesi, ilişkilendirilmesi, işlenmesi, gerekli kontrollerin sağlanması ve bu sonuçlar doğrultusunda iyileştirmelerin uygulanması gerekmektedir.

Sonuç

Merkezi planlama kuruluşu ve işletmesi açısından pek çok farklı uzmanlığı gerektiren, deneyimlerle zenginleşecek ve gelişecek, kapsamlı ve dönüştürücü bir araçtır. İlk makalenin devamı olan bu ikinci makalede merkezi planlamaya geçmiş deneyimlerin ışığında daha çok bilgi ve iletişim teknolojileri perspektifinden bakarak bir model önerisi sunmaya çalıştık. Modelde temel bileşenlerin neler olabileceği, bileşenlerin iletişim ve etkileşimleri, hangi güncel teknolojilerin nasıl değerlendirilebileceği, ne tür çözüm ve imkanlar sağlayabileceği sorularına yanıt aranmıştır. Modeli hazırlarken topluma yönelik son ürün üreten bir üretim sektörü örneğine odaklanmak tercih edilmiş ve ilgili diğer pek çok sistem ve entegrasyon kapsam dışında tutulmuştur. Burada elbette çok genel bir konsept ve çerçeve sunulmaktadır, bütün bileşenlerin her birinin detaylı olarak tasarlanması ancak nesnel koşullarda sağlıklı yanıtların verilebileceği iktisadi, teknik, politik soruları doğuracaktır.

Reel sosyalizm planlama sürecindeki veri toplama, planlama, planları yayma, sonuçları toplama ve değerlendirme süreçlerinde yaşadıkları aksaklıklar ve tıkanıklıklar bugünün teknolojik seviyesiyle çözülebilir durumdadır.

Marx'ın "Günümüzde her şey kendi karşıtına gebe görünüyor. İnsan çalışmasını kısaltma ve bereketlendirme şaheser gücüne sahip makinelere [karşın] kendisinin yoksulluk içinde, gücünün ötesinde çalıştığını görüyoruz." (Marx, 1856, s. 604) sözleri bugün hala güncelliğini koruyor. Güncel teknolojilerin kapitalizmde bir gelecek korkusu, yıkım ve distopya ile özdeşleşirken ancak sosyalist bir düzende insanlığın refahına ve gelişimine hizmet edebileceğini biliyoruz. Teknolojiyi bir sömürü ve baskı aracı olmaktan çıkarıp, gerçek anlamda insanlığın hizmetine sokacak dönüşüm elbette kapitalizmin kavramlarının ötesinde yeni olanaklar ve çözüm bekleyen yeni sorunlar yaratacaktır. Bu yönde yapılan çalışmaların, gelecek için kıymetli bir birikim oluşturacağına inanıyoruz.

Kaynaklar

Albert, Michael. (2003). Parecon: Life After Capitalism. Verso Books.

BAA, Bilişim Komisyonu. (2020). Bilişim Teknolojileri ve Sosyalist Planlama. Sosyalist Gelecek ve Planlama Sempozyumu, Bahar 2020 Çalıştayı 5. Oturumu. http://bilimveaydinlanma.org/bilisim-teknolojileri-ve-sosyalist-planlam…

Birdal, Alper. (2021) Sosyalist Planlamanın Sorunları. Basılmamış kitap.

Birdal, Alper. (2009). Marksizm Tartışmaları: “Katılımcı Planlama” Merkezi Planlamanın Alternatifi Olabilir mi? Gelenek Dergisi, Sayı 100
https://gelenek.org/marksizm-tartismalari-katilimci-planlama-merkezi-pl…

Boratav, Korkut. (1982). Sosyalist Planlamada Gelişmeler. Savaş Yayınları.

Cockshott, Paul & Cottrell, Allin. (1993). Towards a New Socialism. Spokesman Books. http://ricardo.ecn.wfu.edu/~cottrell/socialism_book/

Lange, Oskar. (1936). On the Economic Theory of Socialism I. The Review of Economic Studies, Vol. 4, No. 1. 53-71.

Marx, Karl. (1856). People's Paper'ın Yıldönümünde Yapılan Konuşma. Marks-Engels: Seçme Yapıtlar, Cilt: I. Sol Yayınları.

von Mises, Ludwig. (1920). Economic Calculation in the Socialist Commonwealth. Collectivist Economic Planning (s.87-103). London: Routledge and Sons.

Özalp, Erkin. (2005). Sosyalist Planlamada Yeni Olanaklar. Türkiye Sosyalist İktisat Kongresi - 2005 Bildirileri. Nazım Kitaplığı.

Politsturm. (2020). Socialist Economy: The State Planning. https://us.politsturm.com/socialist-economy-the-state-planning/

Katkılar

Onur Güngör

Merkezi Planlama Yönetim Sistemi bölümünde anlatılan süreçte merkezi siyasi karar merciinin (örneğin merkez komitenin) tercihleriyle yapılacak simulasyonların sonuçlarının ister istemez girişeceği ‘pazarlık’ mekanizması hakkında bir şeyler söylenmesi gerekir diye düşünüyorum. Örneğin siyasi irade ‘okullara X donanımını yerleştirerek eğitimi iyileştirmek’ projesi kapsamında her okulda 1 tane olacak şekilde bir X donanımı isteğinde bulundu diyelim. Analiz ve Optimizayon Sistemi de iki farklı plan ortaya koymuş olsun. A planı bu hedefi %100 değil de %50 yerine getirebilen ama diğer hedeflerde çok büyük artışlar sağlayan bir üretim planı oluşturmuş olsun. B planı ise X hedefini %100 sağlamasına rağmen diğer hedeflerde çok düşük hedeflere mahkûm ediyor olsun. Bu durumda doğal olarak bir pazarlık durumu ortaya çıkıyor.

Bu önemli, çünkü SSCB’de bu tür matematiksel modellerin planlamada kullanılması fikrinin çekinceyle karşılanmasının nedeni bu yöntemin teknik kadroların siyasi kadrolarla bu sistem üzerinden girişebileceği bir ‘pazarlık’tan çekinilmesi olduğu iddia ediliyor. Korkut Boratavın ‘Sosyalist Planlamada Gelişmeler’ 275. sayfadaki bölümün girişinde ‘matematiğe karşı takınılan olumsuz tavrın asıl nedeninin siyasi tercihlerin bir programlama modelindeki amaç fonksiyonu veya tahditlerde somutlandıktan sonra bunların kantitatif ve kesin bir şekilde ifade edilmesinin teknik kadrolar tarafından çeşitli düzeltmeler veya önerilere açık kapı bırakacağından siyasi kadroları tedirgin etmesinin’ sözleri bu çekinceyi anlatıyor.

Çalışanların sağlık durumunun izlenmesinin nesnelerin interneti yöntemleriyle yapılmasının iyi işleyen bir iş yeri hekimliği sisteminden daha avantajlı olup olmayacağı biraz daha açılmalı. Zira bu haliyle insanların rahatsız olabileceği bir düzeyde takip etmek gerekir.

Üretim dağıtım sistemi başlığında her hanenin tüketim düzeyi ve sıklığı farklı olacağından istenirse bunların bitmeye yakın olduğu zaman tahmin edilip gönderilmesini isteyip istemedikleri sorulabilir. Ürünlerin dağıtım şubelerinde durması ve ihtiyaç sahiplerinin gelip bunları alması mı, yoksa haftalık ve aylık olarak kapıya dağıtım yapılması mı daha iyidir? Sanırım burada siyasi iradenin yaratacağı kültürel değişimleri hesaba katarak alacağı bir karara ihtiyaç var. Örneğin insanların pazarda karşılaşmasının sosyalizmi kurma sürecinde sosyal bir işlevi olacak mıdır?

Turgut Yıldız

Öncelikle bu akıl açıcı çalışma için Kolektif Yaşamı Kurgulama Bilim Alanı’nın Bilişim Teknolojileri Komisyonuna teşekkür ediyorum. Artık sıkça tekrarlanmaktan mitolojik bir varlığa dönüşmeye başlayan “merkezi planlama” pratiğini gerçekçi ve güncel bir çerçeve ile ele almak hayli önemli. Çalışmanın derinleşebileceği kimi alanlar olduğunu düşünüyorum;

  1. Çalışmada da yer verildiği gibi planlama her zaman bütüncül ol(a)mayabilir. Acil ihtiyaçlar sevgili Mesut Odman’ın tarifi ile bir çeşit “gerilla plancılığı” gerektirebilir. Örneğin Ekim Devrimi sonrasında Birinci Beş Yıllık Plan’a kadar acilen ele alınan elektrifikasyon planı buna iyi bir örnek. Dolayısıyla bilişim teknolojilerinin bütüncül ve devasa bir planlama aygıtına hizmet etmenin yanı sıra acil başlıklarda karar destek için önemli bir araç olduğunu düşünüyorum.
  2. Benzer şekilde planlama dönemleri her zaman sulh içinde ve kaynak bolluğu ile geçen dönemler değil. Kaynakların kısıtlılığına bağlı olduğu kadar dışsal etkenlere de bağlı olan krizler var. Yakıt krizi, su krizi, savaşlar vb. yeni bir devrimin mutlaka karışılacağı sorunlar olacak. Bilişim teknolojilerinin ihtiyaç duyduğu mutlak rasyonalite ile krizler nasıl bir araya gelebilir ve planlama içerisinde çözülebilir tartışmak gerekir diye düşünüyorum.
  3. Rasyonalite demişken, olası bir sosyalist devrim toplumsal ihtiyaçlarını karşılamak için bir plana ihtiyaç duyar bu doğru ancak çalışmada Politsturm’a yapılan atfa tekrar dikkat çekmek isterim; “sosyalist kuruluşun siyasi ve ekonomik ihtiyaçları”. Yani sosyalist iktidarın sadece ekonomik değil siyasi ihtiyaçları da olacak ve kuvvetle muhtemel ki ideolojik mücadele için muazzam kaynaklar ayrılması gerekecek. İkinci maddede değindiğim olağandışı durumları bir şekilde modellemek mümkünse de en büyük sıçramalarını kapitalizm koşullarında gerçekleştirmiş bir bilişim pratiğinin “siyasi ihtiyaçların” modellenmesini nasıl ele alacağı merak uyandırıyor.
  4. Son olarak 5 yıllık planlar üzerinde plan vadelerinin ele alınması önemli. 5 yıllık planlar aslında uzun vadeli değil kısa ve orta vadeliler. Bu anlamıyla plan hiyerarşisi belki biraz daha tartışılabilir. 5 yılın bir anlamı aslında “dur ve geriye bak, planın performansını ölç” komutudur. Ancak çalışmada temellendirilen yönetim sistemleri ise bu süreçlerin dinamik olarak ele alınabileceği, anlık performans ve gerçekleşme ölçümleri yapılabileceğini düşünüyorum. Öte yandan zaman ve maliyet geleneksel plan/proje yönetiminin temel unsurundan ikisi olarak kabul edilir. Belki de güncel teknolojiler bu pratiğin de değişebilmesine olanak sağlayabilir.

Erhan Nalçacı

Bu ufuk açıcı değerli bildiriden dolayı komisyonu kutluyorum.

Sosyalist ekonominin planlanmasında bilgisayar teknoloji ve ağlarının nasıl bir kolaylık ve olanaklar sağlayacağına ilişkin çok iyi bir deneme olmuş.

Yazıda birçok yerde vurgulanmış, ama bilgisayar ağlarının toplumsal mülkiyete dayalı ekonomide sağladığı bütün kolaylıklara rağmen siyasi kararların merkezi bir hiyerarşi ile birbirine bağlı her düzeydeki meclisler tarafından alınacağının altını daha fazla çizmekte yarar var.

Bir diğer mesele ise her zaman karşımıza çıkıyor. 21. yüzyılda sosyalizmden bahsederken hangi düzeyden bahsediyoruz, buna karar vermek kolay değil. Muhakkak sosyalizm hemen devrimden sonra eski toplumun bütün sorunlarını barındıran bir özellik taşıyacak. Sonra bu sorunların kısmen aşıldığı bir evre, daha sonra sosyalizmin çok daha olgunlaştığı bir dönem vb.

Örneğin, bugünkü hem tüketim hem emek gücü piyasasının temelini oluşturan hane halkı nereye kadar varlığını sürdürecek, sorusu önemli gözüküyor.

Bir örnek vermek gerekirse, yüz binlerce ailenin nasıl besleneceğini hesaplamak yerine yemeklerin topluca yendiği üretim birimlerinin tüketim gereksinimlerini hesaplamak çok daha kolay olacaktır. Bunun birçok kazanımının yanı sıra aynı zamanda büyük bir tasarruf olanağı olduğunu da kavramamız gerekiyor. Sadece aile tüketimine göre besin maddelerinin ambalajlanmasının bile bugün kapitalizmde büyük bir kirliliğe ve kaynakların tüketilmesine yol açtığını biliyoruz.

Bahar Yıldız

Bilişim Teknolojileri Komisyonu’na bildirileri için teşekkür ediyorum. Sosyalizmde çevresel sorunların aşılması için merkezi planlama sürecinde uygulayacağımız ilkeler hayati önem taşıyor. Özellikle ihtiyaçların üretim ve dağıtımının optimize edilmesi toplumun çevre üzerindeki baskısının azaltılması bakımından çok büyük olanaklar barındırıyor. Doğal kaynak yönetimi ise toplumun ihtiyaçlarının planlanmasının odağında yer alıyor. Sosyalizm koşullarında kıt doğal kaynakların kullanımının toplumsal ihtiyaçların en yüksek düzeyde karşılanabilmesi amacıyla planlanması söz konusu olacaktır ve emekle birlikte üretimin önündeki bir diğer kısıtı oluşturacaktır. Beş yıllık plan dönemleri ekonomik ve toplumsal ihtiyaçların karşılanması açısından plan performansının incelenmesi ve bu doğrultuda hedeflerin güncellenmesi için uygun bir zaman dilimi tarif edebilirken, doğal kaynak planlaması için aynı şeyi söylemek çok mümkün olmayacaktır. Çevresel koruma ve sürdürülebilirlik ilkelerinin birincil olarak dikkate alındığı merkezi planlamada doğal kaynak planlamasının çok daha uzun vadeli yapılması gerekecektir. Dolayısı ile geliştirilen modellerin farklı dönemli planların bir araya getirilmesine olanak yaratması önemli olacaktır.

Yanıtlar

Her biri konunun farklı yönlerine değinen değerli katkılar için teşekkür ederiz. Katkıların bazılarını metnimize yansıtabildik, bu bildiri için çizdiğimiz çerçeveyi aştığı ve daha kapsamlı bir incelemeyi hak ettiğini düşündüğümüz katkıları ise aşağıda kısaca değerlendirmeye çalıştık.

- Onur Güngör'ün dikkat çektiği iki önemli konuya, ilk bildirimizde "Olası Sorunlar/Tartışmalar" başlığı altında "bilgisayar teknokrasisi" ve kişisel verilerin saklanması olarak değinmiştik. Teknik kadrolarla pazarlık meselesi, dün SSCB'de olduğu gibi gelecekte de kaçınılmaz olarak ortaya çıkacaktır. Ancak önerdiğimiz modelde bu pazarlık alanı belirlenen kurallar ve kısıtlarla daraltılabilecektir. Asıl olanın ise bilişim uzmanlarının siyasal ve ideolojik olarak kazanılması olduğunu düşünüyoruz. Ürün dağıtım sistemi ile ilgili olan kısmı ise bu teknoloji ve uygulamaların toplumsal hayata etkisi olarak genelleştirebiliriz; bu da elbette farklı disiplinlerin ortak bir çalışmasını zorunlu kılıyor.

- Turgut Yıldız'ın vurguladığı kriz durumları için MPYS'nin bir bileşeni olan "Simülasyon ve Tahmin Sistemi" ile kriz durumlarının sınanması ve toplanan verilerle olası kriz durumları için senaryolar geliştirilmesi mümkün olabilir. Bu kriz senaryolarının elbette gerçek krizleri hangi oranda karşılayacağı bir başarım problemidir. Burada ana hatlarını ortaya koymaya çalıştığımız modelin, merkezi siyasi irade tarafından belirlenen ekonomik ve siyasal hedeflerin ekonomi ölçeğinde somutlandığı andan itibaren kullanılmaya başlanacağını söyleyebiliriz.

- Erhan Nalçacı'nın belirttiği sosyalizmin gelişmişlik düzeyi, bizim de bildiriyi hazırlarken sıkça üzerinde durduğumuz bir konu oldu. Kurulacak sistemin ölçeği göz önüne alındığında geliştirmenin ve uygulamaya koymanın belirli bir zaman alacağını tahmin edebiliriz. Dolayısıyla bu sistemin bütünüyle kurulmasının aşamalı olarak gerçekleşebileceğini, kuruluş sorunların kısmen çözüldüğü evrede üretim birimlerinin otomasyonunun öncelikli olabileceği, sistemin bütününün ise sosyalizmin olgunlaştığı bir dönemde tamamlanabileceği öngörülebilir. Bu evrede “hane halkı” kavramından “üretim” birimi” kavramına geçildikçe Ürün Dağıtım Yönetim Sistemlerinin Üretim Birimi Kaynak Planlama Sistemiyle iç içe geçebileceğini düşünebiliriz.

- Bahar Yıldız'ın vurguladığı çevre meselesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Kurguladığımız modelde üretim verisi ve bilimsel çalışmalar ile elde edilecek çevresel sonuçlar, sistemin kurallar ve kısıtlar girdisi olarak yer alıyor. Ancak çevresel etkinin plan sürecinde nasıl ele alınacağı, bilgi teknolojileriyle nasıl izleneceği ve yönetileceği ayrı bir çalışma olarak değerlendirilebilir.

Katkılar için: [email protected]