Gerçekleri dile getirmek özür gerektirmez!
Koronavirüse bağlı olarak yaşanan salgın ne yazık ki ülkemizde de yayılmakta ve hasta sayısı her geçen gün katlanarak artmaktadır. Başka ülkelerde yaşanan deneyimlerden biliyoruz ki hastaların tanısı ve tedavisinde sağlık emekçilerine büyük sorumluluk düşmektedir. Özveriyle ve fedakârca yerine getirilen bu sorumluluk tüm hastaların %10’unun sağlıkçılardan oluşmasına neden olmaktadır.
Bu yüksek riske ve ülkemizde alınmayan ya da geç alınan temel önlemlere rağmen doktorlar, hemşireler, hastane çalışanları ve tıp biliminin emekçileri görevlerini yerine getirmektedir.
Öte yandan geçtiğimiz hafta yayınladığımız uyarılarda yer verdiğimiz gibi salgın yönetimi ve kontrolünde şeffaflık, sağlıklı bilgi paylaşımı büyük önem taşımaktadır. Her gün yapılan test sayısının, yeni hasta sayısının, varolan hastaların durumunun açıklıkla ve kafa karışıklığına yol açmadan paylaşılması idari bir yükümlülüktür. Bu sayılar sadece “rakam” değildir: Hizmetlerin planlanmasından risklerin öngörülmesine, önlemlerin alınmasından toplumun bilgilendirilmesine kadar gerekli olan temel bilgilerdir.
Ancak Türkiye’de hem gerekli önlemler zamanında alınmamakta hem de gerçekleri dile getirmek bir “suç” olarak görülmektedir.
Birçok kamu hastanesinde salgına yönelik planlama ne yazık ki salgın olasılığı belirdikten çok sonra yapılmıştır. Hâlbuki toplumsal endişeyi ve belirsizliği giderecek olan planlı, açık, net, etkin ve hızlı bir planlamanın yapılması ve yürürlüğe sokulmasıdır. Ülkemizde yaşanan ise dozu giderek artan bir karmaşa ve “söylenti” salgınıdır.
Bu kapsamda, dün, yani 18.03.2020 Çarşamba günü Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbn-i Sina Hastanesi’nde sağlık emekçilerini bilgilendirmek üzere birim içinde yapılan bir toplantının görüntüleri büyük bir hızla sosyal medya kanallarında yayılmıştır. Görüntülerde dile getirilenler hem salgınla ilgili varolan endişeleri arttırmış hem de gerçeklerin izinsiz ve kontrolsüz olarak da olsa anlaşılmasına aracı olmuştur.
Gece yarısına doğru ise Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbn-i Sina Hastanesi Başhekimliği tarafından başhekimlik makamına değil bilgilendirme konuşmasını yapan Uzm. Dr. Güle Çınar’a ait olduğu belirtilen bir “özür” açıklaması paylaşılmıştır.
Öncelikle Dr. Çınar’a büyük bir özveriyle yerine getirdiği anlaşılan görevi sırasında üst üste yaşamak zorunda kaldığı tatsız olaylar için geçmiş olsun diyoruz ve desteklerimizi iletmek istiyoruz.
Diğer yandan bir bilim kurumunun, özellikle de salgınla mücadele konusunda önplana çıkmış bir kurumun uygulama ve araştırma hastanesinin bu apar topar ve sağlık emekçilerinin özverili, fedakâr çalışmasını mahkûm eden açıklamasını ve açıklama biçimini ise kınıyoruz.
Unutmayın ki yaşadığımız günlerde gerçekleri açıklamak değil saklamak suçtur.
Bilim ve Aydınlanma Akademisi