Emmy Noether

Bu yazıda, ileri gelen Sovyet matematikçilerinden P. S. Aleksandrov tarafından Emmy Noether için yazılmış bir anma yazısına dayanarak Noether’in hayatına kısa bir bakış atmaya çalışacağız.

[BAA - Matematik]

Emmy Noether 23 Mart 1882’de Almanya’nın Erlangen şehrinde doğdu. Babası ünlü bir matematikçi olan Max Noether’di. 1907’de daha sonra kendisinin “rutin hesaplamalar” olarak nitelediği tezini yazdı. Bu tezine ve daha sonraki çalışmalarına bakarak, Aleksandrov, Noether’in matematiksel yeteneğinin temelini şöyle ifade ediyor; matematiksel problemleri her zaman en genelleştirilmiş haliyle formüle etmeye çalışmak, ortaya konulan problemin, tesadüfi ilişkilerinden arındırılmış en temel mantıksal ilişkilerini ortaya çıkarmak.

Aleksandrov, Noether’in 1920’ye kadar yaptığı çalışmaların “birinci sınıf” bir matematikçi olarak ün kazanması için yeterli olacağını; ancak Noether dendiğinde asıl akla gelenin 1920 den sonra soyut matematik olarak adlandırılan genel “matematiksel doktrin”in en önde geleni temsilcilerinden biri olduğunu söylüyor. Aleksandrov’a göre, 1920’de W. Schmeidler ile ortaklaşa yaptığı idealler teorisi üzerine olan çalışması cebirsel düşünce ve daha genel olarak matematiksel düşünce üzerinde çok önemli etkiler bıraktı. Noether, modern matematikte çokça kullanılan  izomorfizma teoremleri, azalan-artan  ideal zincirleri gibi temel kavram ve fikirleri öğretip, bu kavramlar yardımıyla karmaşık hesaplamaların arkasına saklanmış temel cebirsel prensipleri ortaya çıkararak matematiğe gelişeceği yeni yönler kazandırdı.

Aleksandrov anma yazısında Hermann Weyl ve Noether’in fikir ayrılığı yaşadığı bir noktadan hareketle matematiğin felsefesi -- özel/genel, soyut/somut, aksiyomatik/inşacı ikilikleri -- üzerine görüşlerini ve Noether’in matematikçi karakterini ele alıyor. Weyl 1931’de yaptığı bir konuşmasında, genelleştirme yapmak ve aksiyomatize etmek için öncelikle bir matematiksel malzemenin olması gerektiğini ve bu malzemenin giderek tükendiği görüşünü savunuyor. Bunun da o dönem yetişen yeni jenerasyon için zorluklar çıkaracağını öngörüyor. Aleksandrov’a göre, Noether tarafından Weyl’in bu görüşüne yapılan itiraz şöyleydi; insan bilgisinin malzemesi, matematiksel bilgi de dâhil tükenmezdir.

Aleksandrov, Noether’in, matematiğin en soyut raddesinde bile somutla arasındaki bağın hiç kopmadığını, felsefi olarak düşünmese de, derin bir şekilde hissettiğini iddia ediyor. Noether’e göre matematik sembollerle oynanan bir oyun değildi, aksine gerçeğin bilgisine dairdi. Aleksandrov şöyle devam ediyor; matematikte tek tek gerçeklerin birikmesi ve matematiksel nesnelerin somut inşası kadar önemli olan başka bir şey ise ilk olarak birbirinden yalıtık olarak ortaya konan bu gerçeklerin ve inşaların bir bütün içinde kavranabilmesini sağlayan genel ilkelerin ortaya konmasıdır.

Aleksandrov’a göre, Noether’in bu tutumunun bir başka sonucu da onun birçok çevrede yaygın olarak benimsenen şekliyle matematiğin bir oyun veya zihin sporu olarak ele alınmasına karşı çıkması. Aleksandrov, Laplace’ın insanların kendilerini gerçeklerin biriktirilmesiyle sınırlandırdığı noktada bilimin sadece bir isimlendirmeden ibaret kalacağını ve doğa yasalarının asla bulunamayacağı görüşünü alıntılayarak, Noether’in de yaptığı işlerde her zaman bu programı gerçekleştirmeye çalıştığını söylüyor; somut ile insan düşüncesindeki soyut arasındaki iç bağlantıların programı.

Aleksandrov, 1932’de Zurich’te gerçekleşen Uluslararası Matematikçiler Kongresi’nde yaptığı çalışmaları özetleyen konuşmayı, Noether’in bir matematikçi olarak kendisinin ve açtığı araştırma yönlerinin tanınması anlamında, tam bir zafer olarak tanımlıyor. Tam da bu zamanlar Almanya’da Nazizmin yükselişine denk geliyor ve Noether’le beraber başını çektiği cebir grubu da bu felaketten nasibini alıyor. Noether’le birlikte birçok matematikçi Almanya’yı terk etmek zorunda kalıyor.

Noether’in karşılaştığı zorluklar Nazizmin yükselişi ile doruğa çıkmış olsa da bununla başlamıyor. Doktora programını tamamladıktan  hemen sonra üniversite seviyesinde ders vermesi engellenmeye çalışılıyor. İtiraz tam olarak şöyle; “Nasıl olur da bir kadının PrivatDozent (üniversite seviyesinde ders verebilmek için gereken bir ünvan) olmasına izin verebiliriz?” Hilbert ve Klein gibi dönemin ileri gelen matematikçilerinin desteğiyle sonrasında bu ünvanı alabiliyor. Yine de Aleksandrov’a göre Noether’e olan bu karşı çıkışın en önemli sebebi kadın olmasından ziyade onun radikal politik görüşleri ve Yahudi olmasıyla ilgili.

Noether, bütün başarılarına rağmen, daha sonrasında düşük seviyeli bir profesörlük ünvanı alıyor ve Nazizmin yükselişiyle beraber üniversiteden atılana kadar oldukça az bir maaşla ve güvencesiz bir şekilde çalışıyor. Aleksandrov, Hermann Weyl’den bir hikaye alıntılıyor. Weyl Göttingen Üniversitesi’ne davet edildiğinde aynı üniversitede çalışmakta olan Noether için daha iyi bir pozisyon istiyor. Weyl açıkça kendisinden daha iyi bir matematikçinin kendisinden daha imtiyazsız bir pozisyonda çalışmasının kendisini utandıracağını ifade ediyor.

Aleksandrov, 1923’te Pavel Samuilovich Uryson ile beraber Noether’in çalıştığı Göttingen üniversitesine yaptığı ziyaretteki izlenimlerini şöyle anlatıyor. Noether okulunun en önemli özelliklerini, liderinin heyecanı, fikirlerine olan inancı ve öğrencileriyle kurduğu oldukça sade ve sıcak ilişkileri olarak tanımlıyor. Ayrıca Noether’in Sovyetler’e olan sempatisinin o dönemde oldukça sert karşılandığını ve Noether’in kaldığı yurttan Marksist Yahudi denilerek atıldığını belirtiyor. Aleksandrov, Noether’in matematiğin en soyut alanlarının temsilcisi olmasının yanında tarihsel gelişmelere olan duyarlılığına ve politikayla oldukça canlı bir ilişkisi olduğuna da vurgu yapıyor.

Aleksandrov, Noether’in matematiksel olan her şeye ilgi duyduğunu da ifade ediyor. Özel olarak kendi alanı olmayan cebirsel topoloji alanında yer etmiş bir kavram olan Betti sayısının klasik tanımı yerine Betti grubunu tanımlama fikrini ortaya atması ve bu tanım yoluyla Euler-Poincare formülünün çok sade ve anlaşılır bir ispatını vermesi Noether’in yukarıda değinilen matematiksel özelliklerini anlatan en önemli örneklerden biri olarak Aleksandrov’un yazısında yer bulmuş.

Noether Almanya’dan ayrılmak zorunda bırakıldıktan sonra 1933 yılında Bryn Mawr kadın kolejinden gelen daveti kabul ederek Amerika’ya yerleşti. Geçirdiği bir operasyondan kısa bir süre sonra 14 Nisan 1935’te öldü.

Aleksandrov yazısını Noether’in kişisel özelliklerine dair gözlemleriyle sonlandırıyor. Öğrencilerinin bilimsel ve dünyevi sorunlarına karşı oldukça duyarlı olduğunu, güçlü mizah duygusundan ve bunun yaşamdaki zorlukların üstesinden gelmesine yardımcı olduğundan bahsediyor.

Kaynak

Alexandrov, P. S. (1981). In memory of Emmy Noether. In Emmy Noether 1882–1935 (pp. 153-179). Birkhäuser Boston.