Eğitim Emekçilerine Salgın Bilgilendirme Notu

Bilim ve Aydınlanma Akademisi

Eylül, 2021


Giriş

İnsanlık, tarih boyunca birçok salgına tanıklık etti. Bazı salgınlar o kadar büyük boyutlara ulaştı ki, örneğin, Orta Çağ’da Kara Ölüm olarak da bilinen Hıyarcıklı Veba salgını Avrupa nüfusunun üçte birinin yok olmasına neden oldu. 18. yüzyılda aşılama yönteminin bulunması, salgınların hızını keserek önleyici sağlık politikalarında bir dönüşüm yarattı. Diğer yandan bilimsel gelişmeler sayesinde salgın hastalıkların tedavi yöntemleri gelişti ve tarihsel hafızaya işleyen salgın hastalıkların seyri değişti. Ancak, yaşam devam ettiği sürece salgın hastalık riski devam sürmektedir. Bugün, bilim insanlarının son yüzyıllarda gösterdiği büyük çabanın bir sonucu olarak salgınlar karşısında çaresiz değiliz. Çaremiz, toplumsal örgütlenmedir. Yaygın aşılama sayesinde bir dönem büyük felaketlere yol açan hastalık etmenlerinin yayılımı %100’e varan oranlarda önlenebilmektedir. Bu kısa rapor, toplumsal örgütlenmeyi güçlendirmek ve dezenformasyonlar sonucu toplumda ortaya çıkan soru işaretlerini gidermek amacıyla Bilim ve Aydınlanma Akademisi tarafından hazırlanmış kolektif bir çalışmanın ürünüdür.

Son bir buçuk yıldır dünya çapında yaşamakta olduğumuz Kovid-19 salgınının etmeni Sars-CoV-2 olarak adlandırılmıştır. Bu etmenin konak organizmada tespitine yönelik en önemli araç, hızlı sonuç vermesi ve erken dönemde enfeksiyonu tespit edebilme gücü nedeniyle PCR testidir. Hızlı ve etkili biçimde virüsün tespit edilmesi sayesinde, enfekte olan bireylerin izolasyonu sağlanarak virüsün yayılmasının önüne geçmek, pandeminin son bulması açısından oldukça büyük bir önem teşkil etmektedir. Bu noktada somut olarak iki gerekçe bulunuyor:

1)    Çeşitli tıbbi nedenlerle henüz aşılanamayan yahut aşılı olsa dahi antikor seviyesinin düşük olması nedeniyle pandemiden olumsuz etkilenebilecek bireylerin enfekte olmasını önlemek kamusal sağlığın korunması açısından zaruridir. Bu bireylerin sağlıklı yaşam hakkı, kimsenin insafına bırakılamayacak kadar elzemdir.

2)    Evrimsel mekanizmalar gereği, toplumda hastalık etmeninin yayılması, toplam virüs miktarını arttıracağından mutasyon ortaya çıkması ihtimalini güçlendirmektedir. Bu durum yeni virüs varyantlarının ortaya çıkmasına neden olmakta, dolayısıyla pandemi ile mücadele araçlarının (örneğin, aşı) işlevini azaltmaktadır.

PCR testi nedir?

Polimeraz Zincir Reaksiyonu, ya da toplumda bilinen ismiyle PCR (Polymerase Chain Reaction), temel olarak bir genetik materyal parçasının (DNA ya da RNA) enzimler vasıtasıyla tüpte çoğaltılması yöntemidir. Bir genetik molekülün çoğaltılmadan varlığının tespit edilmesi teknik olarak zor olduğundan, bol miktarda çoğaltılan moleküllerin görüntülemesi yapılır. Bu sayede, herhangi bir organizmaya ait genetik molekülün, alınan numunede varlığı veya yokluğu anlaşılır. 1980’lerin ortalarında bulunan bu yöntem, zamanla moleküler biyoloji çalışmalarının ana yöntemi haline gelmiş olup, tıbbi tanıda yardımcı bir araç olarak uzun yıllardır kullanılmaktadır.

Evrimsel süreç içerisinde organizmaların kendilerine özgü genetik dizilimleri oluşur. Eğer numunede bu organizma bulunuyorsa, PCR testinde, organizmaya özgü genetik dizinin bir parçası sıcaklık etkisiyle organizmanın kendi genetik molekülüne bağlanır ve doğada bulunan ısıya dayanıklı enzimlerle bu parça çoğaltılır. Birçok kez tekrarlanan bu döngü ile virüsün genetik molekülü milyarlarca molekül olacak şekilde tüpte çoğaltılır. Bol miktarda bulunan bu moleküller, floresan görüntüleme teknikleriyle tespit edilir. Bu durumda alınan numunede Kovid-19 etmeni bulunmuyorsa özgün dizilerin bağlanacağı genetik materyal olmadığından çoğalma görülmez. Burada mekanizmayı anahtar-kilit modeline benzetebiliriz: Eğer bir anahtar bir kilide uygun değilse kilit açılmayacaktır.

PCR yönteminde tepkime tamamen vücut dışında, bir tüpte gerçekleştiğinden insan sağlığına herhangi bir zararı bulunmamaktadır. Son aylarda, özellikle sosyal medyadaki bilinçli dezenformasyon kaynaklarında, PCR testinde grip virüsü ile koronavirüsün ayrılamadığı, dolayısıyla grip enfeksiyonu geçirenlere de Kovid-19 teşhisi konulduğuna dair yalan bilgi yayılmaktadır. Yukarıda anlattığımız gibi, PCR yönteminin mekanizması buna olanak sağlamaz. Özellikle de evrimsel geçmişleri ve genetik dizilimleri bu kadar farklı olan iki virüsün PCR testinde karıştırılması teknik olarak mümkün değildir.

Pandemi ile Mücadelede Aşılar ve Güvenilirlikleri

Son yüzyıl boyunca olduğu gibi, bugün devam etmekte olan salgında da en önemli önleyici araç aşıdır. Aşılar, hastalık etmenine ait parçaların konak organizmaya verilerek hastalık etmeniyle mücadeleye yönelik doğal bağışıklık moleküllerinin enfekte olmadan önce vücut tarafından üretilmesi prensibi ile çalışır. Bu parçalar, enfeksiyona yol açma yeteneğini kaybetmiş virüs parçaları olabileceği gibi (inaktif aşılar), etmenin genetik molekülünü taklit eden bir nükleotid molekülü de olabilir (mRNA aşıları). İnaktif aşılar, uzun yıllardır birçok salgın hastalığa karşı önleyici tıbbi araç olarak kullanılmıştır (örneğin, çocuk felci aşısı, kuduz aşısı). mRNA aşıları ise görece yeni bir teknoloji sayılmakla beraber, esasen 1980’li yılların sonunda ortaya çıkmıştır. Son 20 yılda moleküler biyoloji yöntemlerinin gelişmesi ile, bu teknolojinin güvenilirliği deneysel olarak defalarca test edilmiştir.

Kovid-19 salgınına karşı geliştirilmiş hem inaktif aşılar hem de mRNA aşıları bulunmaktadır. Bu aşıların etkinlik ve güvenilirlik testleri, sadece çıkar sağlayan ilaç şirketleri yahut devletler tarafından değil, bağımsız bilim insanları tarafından da düzenli olarak takip edilmektedir. Bu raporun hazırlandığı Eylül 2021 tarihi itibariyle, tüm dünyada 2,17 milyar kişinin aşılanması tamamlanmış durumda olduğundan, her tipte aşının güvenilirlik testlerine yönelik yoğun bir veri birikimi mevcuttur. Son yapılan çalışmalarda, aşıların yan etkilerinin güvenilir sınırlar içinde olduğu göze çarpıyor (Barda, vd. 2021; Jones ve Polly, 2021; Nanduri, 2021). Bununla beraber, Kovid-19 geçiren bireylerde ortaya çıkan uzun dönemli etkiler aşıların olası yan etkileriyle karşılaştırılamayacak düzeyde kamu sağlığını tehdit etmektedir. Bu uzun dönemli etkilerin arasında, uzun süreli tat ve koku kaybı, bazı nörolojik ve kardiyovasküler bozukluklar ve organ yetmezliği gibi tedavi süreci güç olabilecek patolojik hastalıklar bulunmaktadır (Heneka, vd. 2020; Higgins, vd. 2021).

Öte yandan, aşıların hastalıktan koruma düzeyi %90’lara ulaşmaktadır. Mevcut aşılar, enfekte olan bireylerde yatarak tedaviyi %96’ya varan oranlarda engellemektedir (Moline, vd. 2021). Bu oran, nüfusun tamamı aşılandığında toplumsal bağışıklığı sağlayabilecek düzeydedir. Ancak, aşılamanın gecikmesiyle ortaya çıkması muhtemel mevcut aşılara dirençli varyantlar, pandemi sürecinin uzamasına sebep olabilir. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, salgının sona ermesini aktif olarak sağlayacak elimizdeki tek araç aşıdır. Aşının uygulanamadığı durumlarda ise yaygın biçimde PCR takibi yaparak ve gerekli durumlarda izolasyon sağlanarak pandemiyle mücadele etmek zorundayız. Bu nedenle talebimiz “acilen, tüm dünyada herkese ücretsiz aşı ulaştırılması ve aşılamanın derhal tamamlanması” yönünde olmalıdır.

Salgınla Mücadelede Öğretmenin Rolü

Yaygın aşılama kampanyaları, yaygın toplumsal örgütlenme ile başarıya ulaşır. Cumhuriyet tarihi boyunca, ilerici toplumsal örgütlenmenin en önemli unsurlarından biri, köylerde ve kentlerde halkla iç içe bulunan öğretmenlerimiz olmuştur. Yeri geldiğinde cüzzamla mücadelede Türkan Saylan’ın yanında yerini alan öğretmenler, memleketin her bir köşesinde aşılama kampanyalarını organize ederek yüzbinlerce çocuğu çocuk felcinden korumuştur. Bugün pandemi sürecinde halkın aydınlatılması yönünde öğretmenlerin büyük bir tarihsel sorumluluğu bulunmaktadır.

Salgının ilk aylarında, henüz virüsü ve hastalığın seyrini tam olarak öngörmek mümkün değilken okulları kapatmak bir seçenekti. Ancak, son yapılan bilimsel çalışmalar okulların açılmasının elzem olduğunu ortaya koyuyor (Barnett, vd., 2021). Bu aynı zamanda, anayasal eğitim hakkının ve bir neslin geleceğinin tehlike altına atılmaması açısından da vurgulanması gereken önemli bir yol ayrımıdır.

Yıllardır süren halkın bilimsel eğitim talebinin, yaşadığımız salgın sürecinde ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gördük. Temel eğitimde bilimsel bilginin seyreltilmesi, bilimsel okur-yazarlığın geniş kitlelere yayılamamış olması gibi eğitim sorunları, salgın ile mücadelede önümüzdeki önemli engellerden biri olarak duruyor. Dolayısıyla bu mücadele sadece salgına içkin değil, aynı zamanda bir eğitim mücadelesidir. Yıllardır öğretmenler, düzen tarafından bir “yük” olarak tarif ediliyorlar. Pandemi sürecinde öğretmenlerin özlük haklarının kabul edilemez biçimde yine tartışmaya açılması, bir kez daha eğitimli emekçinin mücadelesinin önemini ortaya koydu. Dolayısıyla, halkın bilimsel eğitim talebi, salgın yönetimi ve öğretmenlerin özlük hakları mücadelesi kol kola yürütülmelidir.

Bilim ve Aydınlanma Akademisi olarak, öğretmenlerimizin haklı mücadelelerinde yanlarında olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz. Bu bağlamda, salgın sürecinde güvenilir bilimsel bilginin transferi konusunu önemsiyor, bunu kendi tarihsel sorumluluğumuzun bir parçası olarak görüyoruz.

Sık Sorulan Sorulara Cevaplar

1)    PCR testi virüsün tespit edilmesi açısından doğru bir yöntem midir?

Yukarıda açıkladığımız gibi, mevcut veriler ışığında yaygın PCR taraması virüsün tespiti ve enfekte bireylerin izolasyonu ile salgının yavaşlatılması açısından en uygun araçtır. İnsan sağlığına herhangi bir zararı bulunmamaktadır.

2)    Kovid-19 salgını ciddiye alınacak kadar önemli midir?

Her gün on binlerce insanın hayatını kaybetmesine ve hastalığı atlatabilenlerde kalıcı hasarlara yol açan böylesine büyük bir salgın, elbette ciddiye alınmalıdır. Hastalanan bireyler nedeniyle hastanelerde ortaya çıkan yoğunluk, aynı zamanda acil müdahaleye gereksinim duyan diğer hastaların tedavi süreçlerini de aksatmaktadır. Öte yandan, yukarıda açıkladığımız gibi, hastalığın yayılması daha zararlı varyantların ortaya çıkması riskini arttırmaktadır. Bu döngünün kırılması ve birikimli etkinin yaratacağı kötü sonuçların engellenmesi için önlem alınması zaruridir. Bilimsel veriler ışığında salgının durdurulması yolunda tek etkili çözüm aşıdır. Alanda çalışan hekimler aracılığıyla edinilen bilgiler, Kovid-19 yoğun bakım servislerinin aşısız hastalarla dolu olduğunu göstermektedir. Nitekim, hayatını kaybeden hastalar arasında aşısızların/eksik aşılıların oranı %95’leri aşmaktadır.

3)    PCR testinde Sars-CoV-2 virüsü ile grip virüsünün karıştırılma ihtimali var mıdır?

Yukarıda mekanizması ayrıntılı olarak açıklanan PCR testinde, evrimsel geçmişleri ve genetik dizilimleri bu kadar farklı olan bu iki virüsün karıştırılma ihtimali bulunmamaktadır.

4)    PCR testi aşının yerine geçer mi?

Aşı, hastalığın önlenmesi için şu an var olan tek araçtır. Bilimsel veriler, aşılanan bireylerde hastalığı ağır geçirme sıklığının, ölüm riskinin ve bulaştırıcılık ihtimalinin çok düşük seviyelerde olduğunu göstermektedir (Moline, vd. 2021). Sars-CoV-2 virüsüne karşı geliştirilmiş aşıların koruma oranları, yıllardır kullanılmakta olan çocukluk çağı aşılarından farklı değildir. Dolayısıyla, PCR testi aşının yerini alamaz. Ancak ve ancak çeşitli nedenlerle aşılanamamış bireylerde yaygın PCR taraması ile izolasyon sağlanarak bulaş ihtimalinin düşürülmesi sağlanabilir.

5)    Aşıların yan etkileri ne düzeydedir? 3. faz çalışmaları tamamlanmış mıdır?

Aşılanan milyonlarca kişiden elde edilen verilerin değerlendirilmesiyle, yan etkilerin oldukça düşük sıklıkta gerçekleştiği ve bu yan etkilerin insan sağlığının riske atmayacak düzeyde olduğu gösterilmiştir. Güvenilirlik testleri, binlerce bağımsız bilim insanı tarafından eleştirel bakış açısıyla takip edilmektedir. Öte yandan, sürekli pompalanan yalan bilgilerden biri aşıların 3. faz deneylerinin tamamlanmadığı yönündedir. Bu bilgi yalandır. Şu an kullanılmakta olan aşıların 3. faz deneyleri tamamlanmış olup, güvenilirlik verileri yayınlanmıştır.

6)    Aşılar nasıl bu kadar hızlı geliştirilebildi?

Aşı geliştirme başlı başına kolektif bir süreçtir. Birçok disiplinden bilim insanının katkısı ile gerçekleşir. Devam etmekte olan pandemi sürecinde bilim insanlarının çabalarıyla, daha önce eşine az rastlanır düzeyde bir bilimsel örgütlenme sağlanabilmiştir. Sadece epidemiyologlar yahut moleküler biyologlar değil, birçok farklı alandan bilim insanı çalışmalarını pandeminin bertaraf edilmesi için kullanmış, ürettiği bilgiyi hızla bilim dünyasının kullanımına sunmuştur. Bu sayede, bilimsel üretim süreçleri dramatik ölçüde hızlanmıştır. Bu durum, kolektif ve açık bilim çalışmalarının toplum yararına en somut çıktısıdır. Diğer yandan, tekeller arasında rekabet de bu sürecin hızlanmasında rol oynamış, nihayetinde kolektif bilimsel üretimin bir parçası olan aşı, tekeller tarafından patent altına alınmıştır. Burada tartışılması gereken birincil nokta, patent anlaşmaları nedeniyle düşük gelirli ülkelerde halen aşılanamamış olan milyonlarca yurttaşın sağlık hakkıdır.

7)    Yeni varyantların ortaya çıkma sebebi nedir?

Yeni varyantların ortaya çıkma sebebi, rastgele gerçekleşen mutasyonlardır. Toplumda virüsün yayılması, aynı zamanda virüsün toplam sayısının kat be kat artması anlamına gelir. Virüs çoğalmaya devam ettikçe mutasyon gerçekleşme olasılığı artmaktadır. Doğal seçilim mekanizmaları nedeniyle, aşıların bu yeni varyantlara karşı etkinliği azalabilir yahut daha hızlı yayılabilen varyantlar ortaya çıkabilir. Bu durumu engellemenin bilinen tek yolu bulaş hızını düşürmektir. Bu da ancak ve ancak aşılama ve izolasyonla gerçekleşebilir.

8)    Aşı baskısı oluşturma yahut zorunlu PCR testi bir hak ihlali midir?

Toplum sağlığının korunması, her bir bireyin sağlığının korunmasının öncül koşuludur. Toplum sağlığının riske girdiği durumlarda, her birey aynı anda risk altındadır. Özellikle bir arada çalışmak zorunda olan emekçi sınıfların sağlık hakkı, salgın hastalıklar gibi felaketlerde risk altındadır. Bu nedenle, yaygın aşılama kampanyalarında toplumsal örgütlenme büyük önem arz eder. Benzer bir durum eğitim hakkında da öne çıkar. Zorunlu eğitim, toplumsal eğitim hakkının bir parçasıdır. Nasıl ki eğitim hakkı tek tek bireylerin tercihlerine bırakılamayacak kadar önemliyse, kamu sağlığının korunması da bireysel çıkarların ötesinde toplumsal çıkarların öncelenmesini gerektirir. Bu noktada talebimiz, dünyadaki herkese ücretsiz olarak aşının ulaştırılması olmalıdır.

9)    Salgından çıkar sağlayan ilaç tekellerinin pandemi sürecindeki rolü nedir?

Kapitalizm, başlı başına kamu sağlığını riske atan bir sistemdir. Pandemi sürecinde, patronların kar hırsı nedeniyle savunduğu patent süreçleri halkın hızlıca aşılanmasının önünde büyük bir engel oluşturmuştur, hala tek bir kişinin dahi aşılanmadığı ülkeler bulunmaktadır. Aşı, birikimli bir süreç olarak ilerleyen bilimsel gelişmelerin bir sonucu olarak bulunmuş, ancak ilaç tekelleri tarafından patentlenmiştir. Düzenin bütünü düşünüldüğünde ise ilaç tekelleri buzdağının sadece görünen yüzüdür. Tekellerle mücadele sadece pandeminin konusu değil, topyekûn bir emekçi hakları savunusu şeklinde yürütülmek zorundadır. Bizi gelecek felaketlerden koruyacak yegâne araç mevcut düzenle mücadele etmektir. Acilen patentler kaldırılmalı ve tüm ülkeler aşı üretimi için imkânlarını seferber ederek, dünyada tek bir aşısız birey kalmayana kadar yaygın aşılamaya destek vermelidir.

10) Pandemi ile ilgili güvenilir bilgiyi nereden almalıyız?

Siyasi iktidarın tüm süreç boyunca çizdiği güvensiz profilin karşılığı, aşı karşıtlığının/tereddütünün artması olmuştur. Bilim ve Aydınlanma Akademisi pandeminin başından beri belirli aralıklarla gidişata dair videolar ve raporlar aracılığıyla bilgilendirme yapmaktadır. Buna ek olarak, Türk Tabipler Birliği’nin açıklamalarını takip etmek önemlidir. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) ile Türk Toraks Derneği de sürecin başından itibaren güvenilir verilerin yayılması için çaba göstermektedir. Bu kurumlar, bağımsız bilim insanlarının çabalarıyla faaliyetlerine devam etmektedir.

Aşağıda bulunan linklerden Bilim ve Aydınlanma Akademisinin bilgilendirmelerini takip edebilir, internet sitesindeki raporları okuyabilir ve aklınıza takılan sorulara ilişkin e-posta aracılığıyla bize ulaşabilirsiniz:

İnternet sitemiz: http://bilimveaydinlanma.org

Twitter: https://twitter.com/bilimveaydnlnma

Instagram: https://www.instagram.com/bilimveaydinlanmaakademisi/

Youtube: https://www.youtube.com/c/BilimveAydınlanmaAkademisi

E-posta adresimiz: [email protected]


Kaynaklar

Barda, Noam, et al. "Safety of the BNT162b2 mRNA COVID-19 vaccine in a nationwide setting." New England Journal of Medicine (2021).

Barnett, W. Steven, and Kwanghee Jung. "Seven impacts of the pandemic on young children and their parents: Initial findings from NIEER’s December 2020 preschool learning activities survey." National Institute for Early Education Research (2021).

Jones, Ian, and Polly Roy. "Sputnik V COVID-19 vaccine candidate appears safe and effective." The Lancet 397.10275 (2021): 642-643.

Heneka, Michael T., et al. "Immediate and long-term consequences of COVID-19 infections for the development of neurological disease." Alzheimer's research & therapy 12.1 (2020): 1-3.

Higgins, Victoria, et al. "COVID-19: from an acute to chronic disease? Potential long-term health consequences." Critical reviews in clinical laboratory sciences 58.5 (2021): 297-310.

Moline, Heidi L., et al. "Effectiveness of COVID-19 vaccines in preventing hospitalization among adults aged≥ 65 years—COVID-NET, 13 states, February–April 2021." Morbidity and Mortality Weekly Report 70.32 (2021): 1088.

Nanduri, Srinivas. "Effectiveness of Pfizer-BioNTech and Moderna vaccines in preventing SARS-CoV-2 infection among nursing home residents before and during widespread circulation of the SARS-CoV-2 B. 1.617. 2 (Delta) Variant—National Healthcare Safety Network, March 1–August 1, 2021." MMWR. Morbidity and Mortality Weekly Report 70 (2021).