Aşı Eşitsizliği Sürerken Pandemiyle Mücadele Edilemez
Dünya Sağlık Örgütü 26 Kasım’da yaptığı açıklamayla, Güney Afrika tarafından 24 Kasım’da bildirilen yeni SARS-CoV-2 varyantını Omicron olarak isimlendirdi ve “endişe verici varyant” olarak tanımladı. Bu açıklamanın ardından çok sayıda ülke Güney Afrika’ya yönelik seyahat kısıtlamalarını devreye soktu. Geçen süre zarfında beş kıtada, 22 ülkede Omicron varyantının tespit edildiği bildirildi. Veriler yeni varyantın bir süredir dolaşımda olduğunu gösteriyor.
Omicron varyantı başak proteininde 30 adet, ACE2 reseptöründe 10 adet mutasyon içeriyor. Sahip olduğu mutasyonlar nedeniyle virüsün bulaştırıcılığının ve aşıyla ya da hastalığı geçirerek kazanılan bağışıklıktan kaçınma özelliğinin artmış olabileceği ileri sürülüyor. Ancak mevcut veriler net bir sonuca ulaşmak için henüz yetersiz. Vakalardan elde edilecek verilerin değerlendirilmesi ve laboratuvar analizleri ile ulaşılacak sonuçlar ilerleyen haftalarda tablonun daha rahat yorumlanmasını sağlayacaktır. Şu ana kadar gözlemlenen klinik veriler ise daha ağır bir hastalık tablosuna işaret etmiyor.
Pfizer-BioNTech, Moderna, AstraZeneca, Johnson&Johnson ve Sinovac gibi birçok ilaç şirketi yaptıkları açıklamalarla aşılarının Omicron varyantına yönelik etkinlik çalışmalarına başladıklarını ve gerekirse aşıları yeni varyanta göre güncelleyeceklerini duyurdular.
Virüste sürekli yeni mutasyonların ortaya çıktığı ve bazı mutasyonların virüse kazandırdığı avantajlar ile yeni varyantlara yol açtığı bilimsel bir gerçek. Virüs insandan insana ne kadar çok bulaşırsa bu olasılık da artıyor. Dolayısıyla pandeminin önüne geçilememesi ve bu konudaki birincil neden olan aşı eşitsizliğinin dünya çapında giderilememesi insanlığı yeni varyantlarla karşı karşıya getiriyor.
Birbiri ardına açıklama yapan ilaç tekellerinin mevcut durumdan sorumlu olduklarını gözden kaçırmamak gerekiyor. İlaç şirketlerinin patent haklarını devretmemesi sonucunda aşı üretimi sınırlı kalırken, emperyalist ülkeler başta olmak üzere bazı ülkelerin aşıları stoklamaları dünya çapında ciddi bir eşitsizliğe yol açtı. Dünyada hızlı ve yaygın bir aşılama gerçekleştirilemedi. Aşılamanın başladığı Aralık 2020’den bu yana tam aşılanma oranları %3’e ulaşamayan çok sayıda ülke bulunuyor. Düşük gelirli ülkelerde en az bir doz aşı olabilenlerin oranı %5,9. Özellikle Afrika ülkelerinin aşıya erişimi çok sınırlı. Bir diğer önemli nokta ise; dünyada, bağışıklık sistemini çökerten HIV virüsünü taşıyanların üçte ikisi Afrika'da yaşıyor ve bu hastaların COVID-19'a yakalandıklarında ölüm riski çok yüksek. Yeni HIV pozitif olgularının önemli bölümünü genç nüfus oluşturuyor ve aşıya ulaşmaları bu koşullarda mümkün değil.
Omicron varyantını bildiren Güney Afrika’da tam aşılanma oranı %24, yaygın varyant olan Delta’nın ortaya çıktığı yaklaşık 1,5 milyar nüfusa sahip Hindistan’da ise %32 düzeyinde. İki ülke 2021 yılının bahar aylarında Dünya Ticaret Örgütü’ne patentlerin kaldırılması yönünde çağrıda bulunmuş ancak olumsuz yanıt almıştı. Aynı dönemde farklı ülkelerden komünist ve işçi partilerinin “Aşıda Patente Hayır” çağrısı yayımlanmıştı. Dünya Sağlık Örgütü, Eylül 2021 itibariyle nüfuslarının %10’unu aşılayabilen ülke sayısını 58 olarak açıkladı ve patent hakkından feragat çağrısını yineledi.
Bazı ülkelerde her 100 kişiye uygulanan aşı dozu yoksul ülkelerdekinin neredeyse 30 katıdır. Bugüne kadar uygulanan aşı dozları dünya çapında eşit şekilde dağılsaydı; tüm insanların %93'ü bir doz aşı olabilirdi ve öncelikli gruplar olan 60 yaş üstü kişiler, ek hastalığı olup 60 yaş altı olanlar ve sağlık emekçilerinin neredeyse hepsi (%97'si) tam doz aşılanabilirdi. Ancak hâlâ öncelikli gruplarını kapsayacak yeterli aşıdan bile yoksun düşük gelirli ülkelerde bu oran %40'tır.
Pandemi tüm dünyayı etkisi altına alan bir durum ve mücadelenin de dünya çapında yürütülmesini gerekli kılıyor. Tek tek ülkelerdeki mücadele yöntemleri önemli olmakla birlikte, sınırları her yeni virüs varyantıyla yeniden gözler önüne seriliyor. Bunun yanı sıra emperyalizmin yol açtığı eşitsizlikler gittikçe derinleşiyor. Örneğin, Omicron varyantı nedeniyle devreye sokulan uluslararası kısıtlamalar Güney Afrika’nın pandemiyle mücadelede ekonomik açıdan daha kırılgan hale gelmesine yol açıyor. Dayanışmanın yerini siyasi, ekonomik ve bilimsel alanda rekabet aldığında, sonuç tek tek ülkelerdeki emekçilerin yoksulluğa, açlığa ve salgın hastalıklara mahkûm edilmesi oluyor.
Bilim ve Aydınlanma Akademisi olarak COVID-19 pandemisinin başından itibaren tüm süreçlerde vurguladığımız gibi, toplum sağlığı ancak halk sağlığı sistemlerinin ve bilimsel-teknolojik çalışmaların kamusal olarak düzenlenmesiyle korunabilir. Halk sağlığı uygulamaları, ilaç ve aşı alanındaki gelişmeler insanlığın ortak bilimsel kazanımlardır. Tekeller tarafından karar mekanizmalarına, üretim ve dağıtım aşamalarına el konulması kabul edilemez.
Bilim ve Aydınlanma Akademisi